The notebook tradutor Turco
776 parallel translation
The text in the notebook :
Not defteri metni :
You and I, my dear Lord Bruce, must remain just another case... another case in the notebook of Linda Gray, Registered Nurse.
Sen ve ben sevgili Lort Bruce, bir vaka, Lisanslı Hemşire Linda Gray'in not defterinde bir başka vaka olarak kalmalıyız.
Check the notebook.
Deftere baksana.
The notebook.
Not defteri.
Give the notebook of the police.
Polise gidip sorunu anlatın.
The notebook is not here. It is hidden. Only I know, where.
Şu anda burada değiller, Yanlız olduğundan emin olmalıydım.
- I bring the notebook to the police.
- Seni polise teslim edeceğim.
ln the notebook seven names appear.
Defterde yedi kişiyi öldürdüğün yazıyor.
May I have the notebook which is in your pocket? .
Cebindeki o minik defteri alabilir miyim?
Let me have the notebook, child.
Not defterini ver, çocuğum.
The first surprise will be the presentation of the notebook.
İlk sürpriz, defterin takdimi olacak.
Take the notebook from the third shelf in the bookcase, will you?
Üçüncü raftaki defteri alır mısın?
I kept the notebook cos it had something funny in it, man.
İçinde harika şeyler olduğu için defteri sakladım, dostum.
What was in the notebook?
Defterde ne vardı?
What are we going to do about the notebook?
Defterle ilgili ne yapacağız?
- What about the notebook?
- Deftere ne dersin?
- You mean, you don't have the notebook?
- Defter bende değil demek mi istiyorsun?
The union gets the notebook, you get promoted to a soft job.
Sendika defteri alır, sen de sakin bir işe terfi edersin.
About the notebook, the loans, Smokey's death, how Zeke got his job.
Defter, krediler, Smokey'nin ölümü, Zeke'in işini nasıl aldığıyla ilgili.
Ok, there is the notebook on the table.
- Evet. İyi, hemen önünde masanın üzerinde adres defterim var.
I enjoy going through the notebook... carrying out the responsibilities, doing the errands... and crossing them off the list.
Bu defterin üzerinde durmaktan, sorumluluk almaktan, ayak işlerini yapmaktan ve bunları defterden silmekten hoşlanıyorum.
I want this swamp thing, and I want the notebook.
Bu'Bataklık Canavarı'nı istiyorum, defteri de istiyorum.
You just take the notebook and get to safety.
Sen sadece defteri al ve kendine emniyetli bir yer bul.
Tell you what, tell me where the notebook is and I'll get you outta the swamps.
Bak ne diyeceğim, defterin nerede olduğunu söyle bana, ben de seni bataklığa götüreyim.
Who won the notebook from which we extracted the final secret and topped it by capturing the beast.
Canavarı yakalayarak bu işin üstesinden gelen ve son sırrı ifşa ettiğimiz defteri ele geçiren kişi.
What do you always write in the notebook?
Her zaman böyle ne yazıyorsun?
[Weakly] The Notebook!
Not defteri!
The Notebook!
Not defteri!
You sold me the notebook.
Bana defteri sattın.
Let me take a look at the notebook.
Deftere bir bakayım.
You got the notebook.
Defteri aldınız.
Miss Paula White - daughter of poor Maple White - the unfortunate explorer whose notebook you hold in your hands.
Bayan Paula White, not defterini elinizde tuttuğunuz bahtsız kâşif, zavallı Maple White'ın kızıdır.
That notebook contains the details of every experiment I've ever made.
O not defterinde yaptığım tüm deneyler, detaylarıyla mevcut.
This notebook, which I thought that I had lost... was actually in the pocket of my cape all the time.
Bu not defterini kaybettiğimi sanıyordum aslında başından beri pelerinimin cebindeymiş.
There's a notebook in the bag.
Çantada defter var.
Remember I gave you a notebook in the hospital?
Sana hastanede bir defter verdiğimi hatırlıyorum.
From the very notebook of the examining magistrate confirms what I say.
Sorgu yargıcının elindeki not defteri..
Did he have the matchbox?
Notebook bu sanırım.
What the hell is that notebook for?
O defter de ne için?
Would you reach over there in the glove compartment And give me the little notebook that's in there.
Şu torpidoyu açıp... küçük defteri bana verebilir misin?
My daddy looked at my dictation notebook yesterday, and there's the message :
Babam dün defterime baktı.
I confirmed that everything was okay, still the boss insisted that every detail should go into his black notebook.
Ben her şeyin yolunda olduğunu teyit ettim, patron her ayrıntının hala kara kaplı deftere göre gitmesi gerektiğinde ısrar etti.
I got the last notebook.
Son defter bende.
In my notebook, the wolf has become George.
Not defterimde kurttan George olarak bahsetmeye başladım.
He writes in his notebook... about a curious little man named Leon Selwyn, or Zelman... who seemed clearly to be an aristocrat... and extolled the very rich as he chatted with socialites.
Defterine, insanda aristokrat izlenimi bırakan ve konuşurken... zenginleri göklere çıkaran Leon Selwyn ya da Zelman isimli... küçük meraklı bir adam hakkında... birşeyler yazıyor.
No, not the blue notebook.
Hayır, mavi defter değil.
Did you remember that orange notebook on the couch?
Kanepenin üstündeki turuncu defterini almayı unutmadın değil mi?
On the day I was arrested, I had written Mr Ahankhah's address in my notebook and I wrote next to it "The Last Tragedy".
Tutuklandığım gün Bay Ahankhah'ın adresini not defterime yazıp yanına da "Son Trajedi" diye bir not düşmüştüm.
The first notebook is worthless, scientifically speaking. Oh?
İlk defter işe yaramaz bilimsel bir değeri yok.
The fourth notebook is a deal-breaker.
Dördüncü defter anlaşmalarla ilgili.
I guess he knew that it could happen at any time cos... he kept this little notebook and he'd write down all his ideas on how he wanted the business carried on.
Her an böyle bir şeyin olabileceğini düşünmüş olmalı ki böyle bir defter tutmuş. Şirketin nasıl devam etmesi gerektiği konusundaki tüm fikirlerini yazmış.
notebook 23
notebooks 17
the night of the murder 53
the new yorker 37
the new york times 60
the night of the fire 17
the night is young 64
the night before 47
the night shift 17
the not 21
notebooks 17
the night of the murder 53
the new yorker 37
the new york times 60
the night of the fire 17
the night is young 64
the night before 47
the night shift 17
the not 21
the noise 65
the night before last 20
the nose 48
the night she died 20
the night 83
the night he died 19
the next time i see you 21
the no 36
the next thing i knew 36
the next one 38
the night before last 20
the nose 48
the night she died 20
the night 83
the night he died 19
the next time i see you 21
the no 36
the next thing i knew 36
the next one 38