The usual stuff tradutor Turco
130 parallel translation
Eating crackers in bed, you know, the usual stuff.
Yatakta bisküvi yemek falan filan işte.
It's the usual stuff.
Mutat eşyalar var.
The usual stuff, huh?
Her zamanki ıvır zıvır mı?
The usual stuff a guy picks up when he's in a hurry... toilet articles, pajamas, couple of extra shirts. Say, what's in this thing here?
Şurada duran şey nedir?
- The usual stuff isn't working.
- Herzamanki şeyler işe yaramıyor.
You know, the usual stuff.
Bilirsin, sıradan işler.
The usual stuff.
Aynı şey.
- Sure, just the usual stuff.
- Elbette, sadece her zaman ki şeyler.
Suits, socks, $ 100 million, the usual stuff.
Giysiler, çoraplar ve 100 milyon dolar.
All the usual stuff.
Her şey sıradan görünüyor.
You got a fax machine, ghost phones, all the usual stuff.
Faks makinen, sahte telefonların, hepsi tamam.
The usual stuff... the tunnel, the light, people rising up and viewing their own bodies.
Bilindik şeyler ; tünel, ışık insanlar yükselir ve kendi bedenlerini görür.
- The usual stuff.
- Her zamanki şeyler.
The usual stuff
Sıradan şeyler.
- Oh, just the usual stuff.
- Ah, bildiğin şeyler sadece.
Looks like the usual stuff :
Sana evde kalmanı söylemedim mi? Bu önemsiz.
Dracula's too slick to fall for the usual stuff.
Hayır, Buffy haklı Dracula sıradan numaralara kanmayacak kadar zeki.
You know, just the usual stuff.
Bilirsiniz, her zamanki şeyler işte.
The usual stuff - braid our hair, crank calls, and that weekend stuff.
Alışıldık şeyler... saçlarımızı öreriz, telefonla konuşuruz, haftasonu şeyleri işte.
Oh, you know the usual stuff.
Bize yiyecek bi boklar neden yapmıyorsun?
The usual stuff.
İyi. Hep aynı.
Just the usual stuff, really.
Her zamanki şeyler.
- Just the usual stuff.
Bildiğimiz şeyler işte.
You know, all the usual stuff -
Bilirsiniz işte, genel şeyler...
The usual stuff. And sign with :
Altına saygılar maygılar deyip adımı kazı.
You know, the usual stuff.
Bilirsin, her zamanki şeyler.
You know, the usual stuff.
Bilirsin, olağan işler.
Just the usual stuff.
Olağan şeyler.
The usual stuff. Ambushing police patrols, small rudimentary bombs.
her zamanki işler. polis devriyelerine pusu kurmak.
I guess it's just the usual stuff
Tahminimce sıradan şeylerdir.
The usual stuff kids lie about.
Çocukların söylediği çocukça yalanlar işte.
- The usual stuff...
- Özel bir şey olmadı...
The usual stuff.
Her zamanki şeyler işte.
The usual stuff in a village like this.
Böyle bir köyde olağan sayılan şeyler.
- Yeah, the usual stuff, insurance card. They did find some computer stuff :
Olağan şeyler, sigorta belgeleri birkaç bilgisayar malzemesi de buldular.
I know. I thought it was less tarty than the usual stuff she wears.
Normal giydiklerine göre daha az paçoz gibi görünüyor.
It was the usual stuff between DOD and the White House, but there was something else.
Bakanlık ve Beyaz Saray arasındaki bilindik maddeler üzerine. Ama bir şey daha var. Nedir?
With your permission, we'll babyproof the house from top to bottom. Socket protectors, safety latches, gates for the stairs, spread-spectrum RF detectors, perimeter sensors, explosive sniffers. All the usual stuff.
Bayan, izninizle evi baştan aşağı kontrol edip bebeği koruyucu soket koruyucular güvenlik kemerleri, merdivenler için kapılar renk ayırma dedektörleri, perimeter sensörleri patlayıcı algılayıcılar gibi bilinen tüm malzemeleri kullanacağız.
Two years ago I was in town, I was stocking up, you know, nothing special, all the usual stuff.
İki yıl önce, şehir merkezindeydim. Alışveriş yapıyordum. Özel bir şey değildi, alışılmış şeyler işte.
The usual, you know. Read, walk, communicate, all that stuff.
Okuyorum, yürüyorum, insanlarla konuşuyorum, öyle şeyler işte.
The usual Saturday night stuff.
Klasik Cumartesi gecesi.
It's the usual Masnada stuff.
Cinayet sebebini sormuştun. Al sana sebep!
We're two heterosexual guys hanging with the son of our other heterosexual friend, doing the usual straight-guy stuff.
Sadece çocuklarıyla dışarı çıkmış iki hetero erkeğiz heteroseksüel arkadaşça klasik şeyleri yapıyoruz.
Since then it's been the usual pre-wedding stuff.
Sonra da düğün öncesi hazırlıklar başladı.
What do you achieve by holding a sign doing the "protest as usual" stuff?
Bir pankart taşıyarak yaptığınız'olması gerektiği gibi'bir protestoyla ne elde edebilirsiniz ki?
Just the usual stress stuff, you know?
Her zamanki stres.
You know, the usual "this is normal in a divorce" kind of stuff.
"Boşanmada bunlar normal" türünden laflar etti.
I don't know.. the usual.. stuff!
Bilmiyorum. Olağan şeyler.
I mean, beyond the usual demeaning-job hellish-life stuff?
Yani cehennem azabını andıran hayatın ve insanı küçük düşüren işin dışında, diyorum.
- The usual stuff
- Olağan şeyler.
Just the usual turf war stuff, but, uh, we're all playing nicely.
Sadece alışılmış rekabet ama hepimiz kibarca görevimizi yapıyoruz.
the usual suspects 16
the usual 527
the usual way 17
stuff 485
stuffed 27
stuffing 22
stuff happens 27
stuff like that 238
stuff it 26
stuff and nonsense 20
the usual 527
the usual way 17
stuff 485
stuffed 27
stuffing 22
stuff happens 27
stuff like that 238
stuff it 26
stuff and nonsense 20