The usual way tradutor Turco
143 parallel translation
For that reason we did not wish to transport it to Washington in the usual way.
İşte bu nedenle Washington'a olağan yoldan gönderilmesini istemedik.
- ln the usual way.
- Nasıl oluyorsa, öyle.
Well, Mr. Richards, your deposit... Will be returned in the usual way, as soon as the gold enters the bank.
Pekala bay Richards, alacağınız altın bankaya ulaşır ulaşmaz her zamanki gibi hesabınıza geçecek
Your deposit will be returned in the usual way...
Paranız her zamanki gibi hesabınıza yatırılacak...
So we'll just have to go about it in the usual way.
Oyleyse biz de onu her zamanki gibi yapmak zorunda kalacağız.
The usual way, insufficient poison.
Her zamanki gibi. Yetersiz zehirle.
If this is the usual way...
Sen hep böyle mi iş yaparsın...
Are big guns the usual way of welcoming visitors?
Ne zamandan beri misafirleri silahlarla karşılıyoruz?
Then will you all signify your approval in the usual way?
Bu operasyona onay veriyor musunuz?
Instead of linking arms in the usual way... let us touch feet under the table.
Geleneksel kolkola girme adetinden kaçınmak için de masanın altında ayaklarımızı birbirine değdirelim.
I'll go the usual way.
Ben her zamanki yoldan gideceğim.
Line up in the usual way for medical inspection!
Tıbbi muayene için herkes sıraya girsin
He had thought it would come out the usual way'but it hadn't.
Normal yoldan çıkacağını sanmış, ama olmamış.
The usual way, the proper way, is for the leader to make the split.
Doğru olan, parayı liderin dağıtmasıdır.
You will then walk to the front door of your bank... ring the bell in the usual way... go into the bank and tell your people what's going on.
Sen de bankanın ön kapısına doğru yürüyeceksin. Her zamanki gibi zile basıp bankaya girecek ve çalışanlarına olup biteni açıklayacaksın.
You can send the letters on, pay the bills in the usual way.
Sen de mektupları bana gönderirsin. Faturaları da her zamanki gibi ödersin.
We'll have to move him if he comes up, or be ready to dispose of him the usual way.
Başarılı olursak onu taşımak zorundayız. Aksi halde diğerleri gibi atmamız gerekecek.
It's the usual way.
Genellikle de böyle.
I am from a dimension beyond and I came in the usual way.
Ben diğer boyuttanım ve buraya normal yoldan geldim.
- I will signal in the usual way.
- Her zaman ki yoldan sinyal vereceğim.
When Jesus went down to the waters that day he was baptized in the usual way when it was done
# İsa o gün... #... nehre gittiğinde. # Vaftiz edildi... #... usulünce. # Olup bittiğinde... #...
Only in the usual way.
Sadece her zamanki şekilde bağladım.
I'll get them back, captain. The usual way.
Atları eski yöntemle geri alırım.
Just hoping this isn't the usual way our missions will go.
Sadece görevlerimizin genelde bu şekilde geçmemesini umuyordum.
The usual way.
Her zamanki yolla.
It feels unnatural, but with Donald's motility you won't have a baby the usual way, even standing on your head.
Bu yol nereye gidiyor? Doğal değil, ama Donald'ın sperm hareketliliği... bilinen şekilde çocuk sahibi olamayacağınız anlamına geliyor. Amuda kalksanız bile işe yaramaz.
I'll give you your copies the usual way.
Sana her zamanki gibi kopyalarını vereceğim.
Only in the usual way.
Sadece olağan şekilde.
All those in favor signify in the usual way.
Evet diyenler her zamanki gibi söylesin.
All those in favor signify in the usual way.
Evet diyenler her zamanki gibi yapın.
Well, lifting weights, pumping the iron, you know, the usual way.
Şey aslında çok basit oldu. Hep alışıla geldiği gibi sigara alış verişiyle diyebilirim.
Let's handle this the usual way.
Bunu her zaman ki gibi halledelim.
- The usual way, of course.
- Herzamanki gibi tabiki.
Well, people know already they're not the usual thing by the way they're hit.
İnsanlar patlamalardan sıradan bombalar olmadığını anladılar zaten.
The usual photographs with folks looking the way folks do.
Tüm aile fotoğraflarında görülen aileler gibiydiler.
On the way back, we decided to swim at our usual spot.
Dönüş yolunda her zamanki noktada yüzelim dedik.
By the way, Sara, I expect the meal at the usual time.
Bu arada Sara yemeği aynı saatte istiyorum.
Just go down your usual way from the balcony.
Normal gittiğin yerden aşağıya in.
I'm for the usual way. Usual way is, survivors take all.
- Ben her zamankinden yanayım.
And the basic principle, you see, with such traffic, is that which is employed in the usual customary way, even to this day, all over the world.
Alışılageldik geleneksel yollarla işletilen bu tür seferlerin temel bir kuralı vardır, ... hatta bugün dahi, bütün dünyada geçerlidir bu :
By the way, Stephanie's parents are having a cocktail party Sunday night... so I'II drop the kids off earlier than usual, Iike 2 : 30 p.m. Okay?
Bu arada, Stephanie'nin ailesi Pazar gecesi bir kokteyl partisi veriyorlar... Bu yüzden çocukları her zamnakinden önce bırakacağım. Saat 2 : 30 gibi tamam mı?
I truly believe that there would be another way out of this than the usual violent approach...
Her zamanki şiddet dolu yaklaşımdan farklı bir çıkış yolu olduğuna inanıyorum.
Gets in the way of business as usual.
Her zamanki gibi işin önüne geçer.
As usual, a knife-wielding maniac has shown us the way.
Her zamanki gibi, eli bıçaklı bir manyak bize doğru yolu gösterdi.
It was human error all the way, as usual.
Her zamanki gibi nedeni yine insan hatasıydı.
- The same way as usual.
- Her zamanki gibi.
By the way, Shinji looks even more downcast than usual today.
Bu arada Shinji bugün her zaman olduğundan daha üzgün gözüküyor.
Business being the way it is, Gordon's looking for any reason to lay me off earlier than usual.
Gordon beni olağandan da önce işten çıkarmak için bahane arıyor.
- Roadwork all the way, as usual.
- O yolda hep trafik oluyor.
And you know Customs... while they're busy searching bearded ex-hippies in their 2CVs they'll be tipping their hats at our pair as they chugger, chugger through at their usual twenty-five miles an hour. Then they drive all the way over to the Cotswolds.
Gümrüktekiler sakallı hippi eskilerini aramakla meşgulken bizimkilere şapkalarıyla selam verir onlar da tıngır mıngır her zamanki saatte 25 kilometreleriyle yollarına devam ederler.
He had made a request for his usual escort the one from his days on the circuit to meet him at the pier by way of the Green Line bus.
Her zamanki eskortu için talepte bulunmuştu - tenis oynadığım dönemdeki eskortun Green Line otobüsüyle gelip kendisini karşılamasını istemişti.
the usual suspects 16
the usual 527
the usual stuff 30
wayne 745
ways 66
wayland 30
waylon 24
way to go 1028
way off 17
way ahead of you 120
the usual 527
the usual stuff 30
wayne 745
ways 66
wayland 30
waylon 24
way to go 1028
way off 17
way ahead of you 120
way too much 31
way ticket 45
way up 26
way better 36
way down 31
way too long 22
way trip 38
way mirror 27
way back 82
wayward pines 19
way ticket 45
way up 26
way better 36
way down 31
way too long 22
way trip 38
way mirror 27
way back 82
wayward pines 19