The younger one tradutor Turco
238 parallel translation
I wish I had something for the younger one.
Keşke küçük olan için bir şey yapabilseydim.
If he's threatening the older one, he may use the younger one as a lever.
Adam, ablayı tehdit ederse kız kardeşi koz olarak kullanabilir.
The younger one.
- Gencini.
We can use the younger one's strength with the holdage gangs.
Genç adamın gücünü çeteler karşısında kullanabiliriz.
Oh, the younger one.
Ah evet, genç olan.
The younger one is on the run.
Genç olan kaçıyor.
The younger one had two fancy tits!
Genç olanının iki hoş göğsü var!
- The younger one!
Cadette olanı! - Cadette mi?
- The younger one! - Are you nuts?
- Delirdin mi, Bertrand.
I am Tori, I'm the younger one of the twins.
Adım Tori, ikizlerin genç olanıyım.
The younger one is Senator Martellini, chairman of FITOD.
Genç olanı Senator Martellini, FITOD'un genel başkanı.
The younger one was recently killed.
Genç olanı yakın zamanda öldürülmüştü.
The younger one was left to Yuan.
Genç olan Yuan'a kaldı.
Wouldn't it be grand if you had turned out to be a nun like the younger one.
Kardeşin gibi sen de rahibe olsan şahane olmaz mıydı?
Teddy's the younger one, and Tommy's the older one.
Küçüğü Teddy, büyüğü Tommy.
The elder man wears thick-lensed glasses, and the younger one is quite handsome.
Daha yaşlı olan koyu renk gözlüklü, diğeri sessiz ve yakışıklı.
The younger one was more enthusiastic.
Küçük olan daha hevesliydi.
The younger one doesn't have a job yet.
Küçüğü henüz iş bulamadı.
Well over 400 pounds the dominant male silverback could easily discipline the younger one or throw him out of the group altogether.
180 kilonun çok üzerindeki gümüş sırtlı bir erkek goril, daha küçük bir gorili kolayca kontrol edebilir ya da bütünüyle grubun dışına atabilir.
The younger one is in a place too gray for me to see.
Kücük olanı göremeyeceğim kadar gri bir yerde.
I like the younger one.
Ben küçük olanı sevdim.
Especially the younger one.
Özellikle de küçük olanın.
- The younger one. - It better be.
- En genç olanı O daha iyi
Get the younger one.
Bunu görmesini istiyorum.
Look how the older one is taking care of the younger one.
Baksana yaşlı olan nasıl da genç olanla ilgileniyor.
But I like the younger one, you know. Like this one.
Ama ben, genç olanını sevdim.
In a couple, the older one was virile, active and usually bearded, while the younger one was feminine, passive and always clean-shaven.
Bir çiftte, yaşlı olan daha erkeksi, aktif ve genellikle sakallı tarafken, daha genç olan ise kadınsı, pasif ve... her zaman tertemiz tıraş edilmiş halde olurdu.
I'm the younger one, Robert.
- Küçük olan benim.
Continuing our concert from Fontainebleau, we shall now hear one of the most brilliant younger English pianists, an artist with a great future.
Fontainebleau'daki konserimizin devamında en parlak ve genç İngiliz piyanistlerinden birini, harika bir geleceği olan bir sanatçıyı dinleyeceğiz.
Losing is the one word that drives Younger Miles crazy.
"Kaybetmek" kelimesi Younger Miles'ı çıldıtmaya yeter.
One reads so much about the younger generation.
Gençlerle ilgili bir sürü roman var.
Give me my portion, the one-third due to me as the younger of two sons.
Bana hissemi ver, iki kardeş olmamızdan dolayı üçte bir.
The only one younger is a grandson of the chairman of the board.
Benden genç olan tek yöneticiyse, yönetim kurulu başkanının oğlu.
The younger-looking one...
O daha gençti. Ne desem?
Yes, well, I'm one of the younger officers, so in a sense it is, sort of.
Ben en genç memurlardan biriyim, bu yüzden bir anlamda evet.
No, Jacqueline, the younger one.
Yani, Jacqueline'e.
On the way, he purchases a Fujimaru pocket knife to replace one he borrowed from his younger brother and lost.
Yolda kardeşinden ödünç aldığı ve sonra kaybettiği Fujimaru çakısından yeni bir tane satın alır.
He is the one I told you of, the friend of my younger days.
Sana bahsettiğim kişi. Gençlik günlerimden bir arkadaş.
A younger one took a stone and hit me in the head. "
İçlerinden bir genç, bir taş alıp kafama attı "
I said to one of the nurses, "She looks younger without her dentures."
Hemşirelerden birine : "Dişlerini takınca çok genç duruyor." demiştim.
And this cuts one off both from the older and the younger generation.
Bu da yaşlı ve genç nesil arasındaki bağı koparıyor.
But if one of the younger generation gets cheeky that slob suddenly walks like a king again.
Fakat genç kuşaktan biri küstahlaşırsa bu hödük birden tekrar kral gibi yürümeye başlar.
Before the bandstand revolves to bring you music for the younger dancers... one last dance from the orchestra, a good-old good one... which I personally will demonstrate at no extra charge.
Orkestra genç dansçılar için müzik tarzını değiştirmeden önce sizin için bizzat benim hiçbir ekstra ücret almadan sunacağım eski ve güzel bir dans müziği çalacak.
One is the younger brother of the Master Iron Flute.
Biri Demir Fülüt üstadının Küçük kardeşi,
The younger brother should always respect the older one.
Kardeşim her zaman büyüğe saygı gerekir.
Why don't you ask one of the younger girls?
Neden bunu benden daha genç olan birine teklif etmiyorsun?
You know, when we were younger, of the 3 sisters... she used to be considered the pretty one.
Biz gençken, üçümüzün arasında en güzel onu bulurlardı.
Here one can see, undeniably, the striking thunderbolt birthmark under the left eye of both the elder and the younger Kurt Von Metz.
Filmde, inkar edilemez biçimde, yaşlı ve genç Von Metz'in sol gözünün altındaki doğum lek esi görülebiliyor.
Here's one for the younger brother range -
Ve bu da küçük kardeşinin şirin ürünü...
Who did you have in mind to replace me... the older one or the younger?
Benim yerime daha yaşlı veya daha genç birini geçirme fikrini kim aklına soktu?
That's why it is proper for recruits to learn from one of the younger teachers.
Bu yüzden uygun adaylar genç öğretmenlerden ders almalı.
ones 44
one day at a time 90
one moment please 57
one more time 797
one day 2293
one month later 23
one thing at a time 106
one more 931
one more shot 23
one year ago 42
one day at a time 90
one moment please 57
one more time 797
one day 2293
one month later 23
one thing at a time 106
one more 931
one more shot 23
one year ago 42
one more day 57
one more hour 17
one more chance 34
one hundred 76
one more minute 37
one step at a time 173
one moment 967
one more thing 865
one more round 22
one more drink 18
one more hour 17
one more chance 34
one hundred 76
one more minute 37
one step at a time 173
one moment 967
one more thing 865
one more round 22
one more drink 18
one and two 35
one second 1230
one sec 340
one night 558
one at a time 318
one time 516
one week 142
one game 29
one point 33
one's missing 20
one second 1230
one sec 340
one night 558
one at a time 318
one time 516
one week 142
one game 29
one point 33
one's missing 20