Times like this tradutor Turco
785 parallel translation
At times like this, only ghosts understand my story.
Böyle durumlarda beni en iyi hayaletler anlıyor.
I never bother him at times like this.
Böyle zamanlarda asla onu rahatsız etmem.
We seem to lose our heads in times like this.
Bizim de kellemiz işte böyle bir zamanda gidecek.
At times like this you need something to lift your spirits.
Sizin hayat enerjinizi artırma zamanı.
I mean my running into old times like this.
Geçmişime böyle rastlamam.
Mother told me there'd be times like this.
- Annem böyle zamanların olabileceğini söylemişti.
- In times like this, how can you be neutral?
- Böyle bir zamanda nasıl olabilirsin?
You know in times like this a guy can offer a girl a handkerchief... or a double old fashioned.
Böyle zamanlarda erkek kıza ya bir mendil uzatır ya da bir duble old fashioned.
People always are hysterical at times like this, aren't they?
Böyle zamanlarda insanlar isteri nöbetine girerler, değil mi?
In times like this folks really show what they're made of... and you're sure holding up fine.
Böyle zamanlarda insanın ne olduğu ortaya çıkar sen de iyi dayanıyorsun doğrusu.
It's at times like this that one has a craving for champagne.
Böyle zamanlarda şampanya insanın burnunda tüter.
In times like this, you know who your real friends are.
Bu gibi zamanlarda gerçek dostlarının kim olduğunu anlarsın.
You know, at times like this... I wish I was but a simple peasant.
Böyle anlarda, keşke basit bir köylü olsaydım diyorum.
It's times like this that make me realize how lucky I really am.
Böyle anlarda ne kadar şanslı olduğumu fark ediyorum.
In times like this you should go far away from home.
Neredeydin? Öldürülmenden endişelendim.
At times like this, I can't stand to be alone.
Böyle zamanlarda yalnızlığa dayanamıyorum.
And at times like this, the desire can be almost overwhelming.
Özellikle böyle zamanlarda arzularımıza karşı koyamayız.
There are times like this... when I really don't like myself very much.
Bunun gibi zamanlar vardır... gerçekten kendimden çok fazla hoşlanmadığımda.
I've been through times like this before.
Bu tür dönemlerden geçtiğim oldu.
- In times like this... The Church grants dispensations, I know.
- Böyle zamanlarda kilise buna izin veriyor, biliyordum.
You ought to have a church, George, for times like this.
Senin de bir kilisen olmalı, George, böyle zamanlar için.
Oh, Jonathan at times like this I realize how much I care for you and how empty life would be without you.
Ah Jonathan... böyle zamanlarda benim için ne kadar değerli olduğunu... ve sensiz yaşamın ne kadar boş olacağını anlıyorum.
I need to have this friend nearby in times like this.
Böyle zamanlarda bu arkadaşımın yanımda olmasını istiyorum.
Times like this, Joe, I miss the flatlands.
Böyle anlarda düz arazileri çok özlüyorum, Joe.
You know, at times like this I know I'm a lucky man.
Böyle zamanlarda hep, ne kadar şanslı bir erkek olduğumu düşünürüm.
Times like this, I wonder why we got divorced.
Böyle zamanlarda, neden boşandığımızı merak ediyorum.
Because of times like this.
Böyle zamanlar yüzünden.
You know, it's at times like this, when I'm stuck in a Vogon airlock with a man from Betelgeuse and about to die of asphyxiation in deep space, that I wish I'd listened to what my mother told me.
Böyle zamanlarda ; Betelgeuse'dan gelen bir adamla birlikte, bir Vogon uzay gemisinden atılıp uzayda havasızlıktan ölmek üzereyken, keşke annemi dinleseymişim diyorum.
At times like this I am proud to be an American. Hmm.
Böyle zamanlarda, Amerikalı olmaktan gurur duyuyorum.
This is like old times, isn't it?
Tıpkı eski zamanlardaki gibi, değil mi?
I reckon this won't be like the other times.
Bu sefer diğerleri gibi olmayacak sanırım.
No, you've seen it like this hundreds of times.
- Hayır. Yüzlerce kez böyle görmüştün.
He never knew how I felt and how many times I wished something like this would happen to him.
Nasıl hissettiğimi ve başına böyle bir şey gelmesini kaç defa dilediğimi de bilmiyordu.
Like old times, seeing you in this room again.
Eski günler gibi bu odadasınız.
Father, I've been through this so many times, it's like old home week.
Peder ben bu yollardan çok geçtim, artık alıştım.
When people in ancient times found a claw like this,
Bak? Geçmişte bulunan her insan kemiğinde, bu hayvanların pençelerine ait izlere rastladım, onların bazılarının uçan iblisler olduğunu düşündüm.
The times I've dreamed of being here, just like this.
Burada, bu hâlde olmayı kaç kez hayal ettim.
Three times as many would buy furniture like this.
Üç kat daha fazlası bu türden mobilyayı satın alacaktır.
By Jove, this is quite like old times.
İşte sonunda eski günlere döndük.
I wonder how many times I wrote something like this in my novels?
Zaten romanlarda yazdığım şeyin aslını hep merak etmişimdir.
Now ain't this just like old times?
Tιpkι eski günlerdeki gibi, değil mi?
And then, at times... the woman... this sexual-driven, passionate woman... bursts forth like a ripe fruit.
Bazen de olgun bir meyve gibi seksi, ihtiraslı bir kadın olarak ön plana çıkıyor.
Looks like old times around this place.
Tıpkı eski günlerdeki gibi.
How many times have I said, "Better like this?"
Kaç defa kendi kendine böyle dedin?
And Billy the Kid is at my table right at this moment eating tacos and green chili peppers with my niece, just like old times.
Billy the Kid şu anda masamda oturmuş eskiden olduğu gibi yeğenimle tako yiyiyor.
This lair, this cupboard like garret which never loses your smell, with its bed into which you slip alone, its shelf its linoleum, its ceiling whose cracks you have counted a thousand times, the flakes, the stains,
Bu sığınak kokunu hiç kaybetmeyen yatağına yalnız başına sokulduğun bu yüklükten bozma çatı katı..
Look, hold it like this with your wrist supple at all times.
Bak, raketini böyle tut ve bileğini hep serbest bırak.
This heart of Lischen's was like many a neighboring town that had been stormed and occupied many times before Barry came to invest it.
Barry gelip sahip çıkmadan önce, Lischen'in kalbi de... defalarca yağmalanıp işgal edilmiş pek çok komşu kasabaya benziyordu.
I can't tell you the number of times I thought about a scene just like this but I never thought I'd be sitting here with a knot in my stomach.
Böyle bir anın hayalini kaç kez kurduğumu anlatamam sana ama burada otururken, midemde bir düğüm olacağını hiç düşünmemiştim.
If we could slow the sound waves down a few hundred times, they would look like this.
Ses dalgalarını yüz kat daha yavaşlatabilseydik şunun gibi görünürlerdi.
'You can visit it as many times as you like'and be sure of never meeting yourself'because of the embarrassment this usually causes.
Yaşatacağı utançtan dolayı kendinizle hiç karşılaşmayacağınızdan emin olarak, buraya istediğiniz kadar gelebilirsiniz.
like this 2040
like this one 135
like this guy 19
this 8555
this is 5015
this way 5411
this is my bedroom 18
this is your captain speaking 58
this is it 3373
this is bad 606
like this one 135
like this guy 19
this 8555
this is 5015
this way 5411
this is my bedroom 18
this is your captain speaking 58
this is it 3373
this is bad 606
this is important 545
this is bullshit 584
this one 1756
this isn't you 235
this is awesome 376
this is me 479
this is different 405
this is weird 356
this is a 428
this is fun 448
this is bullshit 584
this one 1756
this isn't you 235
this is awesome 376
this is me 479
this is different 405
this is weird 356
this is a 428
this is fun 448
this is crazy 1291
this is ridiculous 1419
this isn't right 330
this is for you 917
this is the guy 68
this is not good 352
this time 1599
this is a bad idea 175
this morning 1627
this isn't 241
this is ridiculous 1419
this isn't right 330
this is for you 917
this is the guy 68
this is not good 352
this time 1599
this is a bad idea 175
this morning 1627
this isn't 241