To a fault tradutor Turco
501 parallel translation
He's honest, almost to a fault.
Çok dürüsttür, aşırı derecede.
- She's a girl who's generous to a fault.
- Aşırı derecede cömert bir kızdır.
To a fault, Mr. Connor.
Aşırı derecede, Bay Connor.
- Generous to a fault.
- Fazlasıyla cömert.
To a fault.
Fazlasıyla.
Generous to a fault.
Gereğinden fazla cömert.
The people at Price Waterhouse are honest to a fault.
Price Waterhouse'daki insanlar aşırı derecede dürüst çalışırlar.
He said that real often. "Miss Jenny, she's kind and generous to a fault."
Şunu öyle sık söylerdi ki : "Bayan Jenny var ya, hatalara karşı bağışlayıcı ve kibar biriydi."
[Chuckle] i'm afraid my daughter is outspoken to a fault. And slightly ill-mannered.
- Sanırım kızımın kusuru sözünü esirgememesi
Generous and loving to a fault.
Cömertlik ve aşk yalandır.
Mr. Gorman, the city of Metropolis is generous to a fault but...
Bay Gorman, Metropolis kusurlulara karşı cömert....
These people are honest, almost to a fault.
Bu gerekli değil. Bu insanlar belki haddinden fazla dürüstler.
You probably think this was all your fault for dragging me in but I'm also partly to blame because I ran in there without a plan.
Beni işine bulaştırmanın kendi hatan olduğunu düşünebilirsin ama ben de plan yapmadan daldığım için hatalıydım.
MANNING : George knew there had to be a fault somewhere.
George, bir yerlerde bir fay olması gerektiğini biliyordu.
So, this is all my fault because I try to make a few extra dollars.
Demek hepsi benim hatam, çünkü fazladan birkaç dolar kazanmaya çalışıyorum.
I tried not to show it, but I was quite hysterical inside... as though the whole thing were my fault - a sort of punishment, an awful, sinister warning.
Belli etmemeye çalıştım, ama, içim içimi yiyordu sanki bütün olanlar benim suçummuş gibi bir tür ceza, ilahi bir uyarıymış gibi.
I thought maybe, in a way, it was my fault. So I tried to help her.
Bir bakıma benim suçum olduğunu düşündüm.
A fault to heaven, a fault against the dead.
Tanrı hoş görmez bunu.
A fault to nature, to reason most absurd, whose common theme is death of fathers and who still hath cried from the first corpse till he that died today,
Ölülere ve doğaya karşı gelmektir bu. Akla da sığmaz bu, çünkü akla en uygun gelen şeydir babaların ölmesi. İlk insan ölüsü karşısında olduğu gibi, son ölen insanın da karşısında, "Bunun böyle olması gerek." demiştir akıl.
She had no rights in the matter, but women have a disconcerting ability to make scenes out of nothing and to prove themselves injured when they themselves are at fault.
Bu konuda söz hakkı yoktu... Ancak kadınların hiç yoktan olay çıkartma ve kendileri hatalı olsa dahi mağdur olduklarını kabul ettirme konusunda kaygı verici bir yetenekleri vardır.
It's not his fault that a snowball was enough to lay him low
Ufacık bir kartopu bile akademik kariyerini bitirmeye yetti. Onun kabahati değil ama elimde bir hasta var.
I guess it's his fault I switched to a trumpet.
Trompete geçişim onun hatasıydı sanırım.
As many other boys, he'd been uprooted by the war... and had become a stranger to his own people... partly their fault and partly his.
Birçok diğer genç gibi O da savaş nedeniyle... yerinden yurdundan sökülmüş ve insanlarına yabancılaşmıştı. Yarısı insanların, yarısı da kendi suçu...
Nothing will happen to you...'cause in a way this is my fault, and I'll see that it doesn't.
Sana hiçbir şey olmayacak çünkü bir bakıma bu benim hatam. Buna izin vermem.
It's not your fault you're wrapped and twisted, like a tree forced to flower forever, and never bear fruit.
Bu içiçe geçmiş karmaşık durum senin suçun değil, bir ağaç zorla, sonsuza dek, çiçek açıp meyve vermez.
Know then, it is your fault that you resign... the supreme seat, the throne majestical... the sceptered office of your ancestors... to the corruption of a blemished stock.
O zaman bilin ki sizin kusurunuz, o yüce koltuğu, o haşmetli tahtı istememeniz, atalarınızdan size kalan saltanat asasını reddetmeniz, lekeli bir hanedanın yozluğuna bırakmanızdır.
However, it was my fault for allowing you to do it at all, so have a glass of fizz and cheer up, eh?
Ancak, seni bu işe karıştırmakla hatayı ben yaptım, .. artık neşelenmek için bir bardak içkiye ne dersin?
It's not his fault he can't get to bed at night because he got a bunch of crazy, loudmouth, good-for-nothing people, running their mouths in what's supposed to be his bedroom after 10 : 00 at night.
Gece 10'dan sonra yatağında olması gereken bir çocuğun bir sürü manyak ve işe yaramazın gevezelikleri yüzünden gecenin köründe uyumak zorunda kalması kendi suçu değil.
My dad's in a state of shock, I gotta look after him but I just wanted you to know it isn't my fault.
Babam şoka girdi, ona bakmalıyım. Ama bilmelisiniz ki benim suçum değildi.
Why is it my fault that you feel the need to be a nuisance with the maid?
Hizmetçiyi taciz etmek istemen neden benim hatam olsun ki?
Someone honest, a bit silly, who'd say to me : "Be mine...", "It's not your fault."
Bana, "Benimle gel, senin suçun değil" diyecek biri.
Every once in a while, I used to resent Harriet, like it was her fault I was missing out on all the others.
Arada bir Harriet'a gücenirdim sanki onun hatasıymış gibi.
Their only fault was that they wanted a little love, and you weren't able to give it to them, were you?
Tek kusurları birazcık sevgi istemeleriydi ve sen bunu onlara veremezdin değil mi?
Our daughter's grown up, you can't beat her up lt's a father's fault not to teach properly lf l don't teach her a lesson now... it will be too late when she's pregnant
Kızımız büyüyor, onu dövemezsin! Kızını dövmeyen dizini döver! şimdiden ona ders vermezsem... bir de bakmışız hamile bile kalabilir!
If to love is a fault, then it is also my fault.
Eğer sevmek bir hataysa, işte o zaman benim hatam.
You made me out to be a bit of a hero. But I guess I can't fault you for that.
Beni kahraman gibi göstermisin ama eh, olacak o kadar.
I'd like to talk to you tonight about a minority group of people who have no mental or physical handicaps and who, through no fault of their own, have never been deprived, and consequently are forced to live in conditions of extreme luxury.
Sizlere hiçbir fiziksel veya zihinsel özrü olmayan ve kendi suçları olmadığı halde hiç yoksulluk çekmeyen ve sonuçta lüks içinde yaşamaya mahkum edilmiş bir azınlıktan söz edeceğim.
Her only fault is to think Giovanelli a gentleman, when he's a poor imitation.
Tek hatası Giovanelli'nin bir centilmen olduğunu sanması, aslında kötü bir taklit.
I confess to Almighty God, Creator of heaven and earth for Jesus Christ, his only Son to the blessed Virgin Mary to John the Baptist, to archangel Michael and the apostles Peter and Paul to all the saints and all my brothers that I have sinned, in thought, word and deed through my fault, through my fault through my most grievous fault.
Cennet ve cehennemin yaratıcısı Yüce Tanrı'mıza İsa'ya, tek oğluna Kutsal Meryem Ana'ya Vaftiz John'a, Başmelek Mikail'e ve Havariler Peter ve Paul'e bütün azizlere ve kardeşlerime günah çıkartıyorum düşüncelerimle, sözlerimle ve hareketlerimle işlediğim günahlarımı affedin, günahlarımı affedin en kötü günahlarımı affedin.
Suppose you agree that he can't actually have babies not having a womb, which is nobody's fault, not even the Romans'but he has the right to have babies.
Kabul edelim ki onun bebeği olamaz rahmi olmadığından, ki bu kimsenin suçu değil, Romalıların bile. - Ama bebek sahibi olmaya hakkı var. - İyi düşündün, Judith.
There are even those who don't have a single lira here. But those who have, all know where to place them. Because of this, they will never say it is their fault if things start going wrong.
Burada, tek bir lirası bile olmayanlar var ama olanlar, nereye yatırması gerektiğini biliyorlar bu yüzden de, işler kötüye gitmeye başlarsa hiçbiri hatalı olduğunu düşünmeyecek.
Whose fault is it? ! I think I'll transfer to Vassar, mom.
Westford'a geçeceğim anne.
The pearls were evidently of great value, and my brother was averse to part with them, for, between friends, he was a little inclined to my father's fault.
İnciler besbelli çok değerli ve kardeşim onların arkadaşlar arasında bölünüp elden çıkmasının babamın suçu olduğunu düşünmeye meyilliydi.
We have to run a bunch of tests to make a diagnosis lf she dies before then, it's not my fault.
Teşhis koyabilmemiz için bir kaç test yapmamız lazım. Ondan önce ölürse, benim suçum değil.
What is her fault is she's too cheap to go to a doctor and get it fixed.
Hatasıysa doktora gidip tedavi olmayacak kadar cimri olması.
Well it is just to say there has been a silly mistake. It is my fault, really.
Küçük bir yanlışlık olduğunu söylemek yalan olmaz.
I'd a'picked another place to cross. Wasn't your fault, Deets.
Senin hatan değildi Deets.
A man buys a gift to show his appreciation and it's the woman's fault?
İlgisini göstermek için hediye alıyor ve suç kadına mı kalıyor?
It is not your fault, it is a sin to be born blind in this world
Bunda sizin hatanız yok ama aslında bu dünya'ya kör olarak gelmek en büyük şansızlık.
It's all his fault. I'm willing to put that on a certificate.
bu tamamen onun hatası bunu belgelemek istiyorum
That does not seem to me what be a fault of the girl.
Kızın suçu değil ki.