To ask you tradutor Turco
39,146 parallel translation
I got to ask you something important.
Sana önemli bir şey soracağım.
Like to ask you a few questions.
FBI. Birkaç soru sormak istiyoruz.
We need to ask you some difficult questions, ok?
Sana bazı zor sorular sormalıyız tamam mı?
I was going to ask you for coffee, but since you're deep in marinara sauce...
Kahve içmeye gidelim mi diye soracaktım ama... marinara sosuna bulanmışsın...
That means before I help you I get to ask you for anything I want.
Yani sana yardım etmeden önce ne istersem sorabilirim.
I need to ask you to direct your questions to Susan Weller. - Susan?
Sorularınızı direkt olarak Susan Weller'a sormanız gerekir.
- I need to ask you a question...
- Sana bir şey sormam gerek...
We wanted to ask you about the Watergate Hotel break-in.
Size Watergate Oteli baskınını sormak istedik.
I've been wanting to ask you a question for 44 years.
44 yıldır sana bir şey sormak istiyordum.
You just have to ask yourself :
Kendine şunu sormalısın :
Okay, I'm gonna have to ask you not to touch my cat picture.
Kedimin fotoğrafına dokunmamanızı istemek zorundayım.
Now, Regan, I'd like to ask you a few questions, if I may.
Regan, sakıncası yoksa birkaç soru sormak istiyorum.
Hey, I've been meaning to ask you, have you spoken to Shinwell recently?
Hey, sormak anlamındaydım. Son zamanlarda Shinwell ile konuştun mu?
I just wanted to ask you a few questions.
Sadece birkaç soru sormak istedim.
Did you know that I had to ask your mom out four times before she finally said yes?
Annen evet demeden önce ona tam... dört kez çıkma teklifi ettim.
So, I have a very uncomfortable, likely inappropriate favor to ask you.
Ne kadar huzursuz edici ve uygunsuz olsa da bir iyilik istemem lazım.
I'm going to ask you for the last time...
Sana son kez soracağım.
Did he, uh, did he ask you not to say anything about the accident?
Sana, sana kazayla ilgili hiçbir şey sormamanı söyledi mi?
- And I know what that means because I'm French, but I ask you to repeat it in English, just to be sure.
Fransız olduğum için bunun ne demek olduğunu biliyorum fakat emin olmak için bir kere de İngilizce söylemeni istiyorum.
And we ask you to encourage the entire Pillsbury high school community to report any suspicious individuals they may encounter.
Ve Pillsbury Lisesi'ndeki herkesi şüpheli bireyleri bildirmeleri konusunda cesaretlendirmenizi istiyoruz.
Well, that's good because I'm not an agent or a spook, and SVR did not ask me to find out whether or not you're compromised, which we both know you're not.
İsabet olmuş çünkü bir ajan ya da casus değilim. Ayrıca SVR de ifşa edilip edilmediğinizi öğrenmem için beni göndermedi çünkü öyle bir durumunuz yok.
You can't come in here and just tell me to do this and not let me ask any questions.
Buraya gelip soru bile sormama izin vermeyip öyle yapmamı söyleyemezsin.
What did you want to ask me?
Bana ne sormak istiyordun?
Now with that out of the way... do you want to ask me out, or should I ask you?
Tüm bunların ışığında... Çıkma teklifini sen mi edersin yoksa ben mi etmeliyim?
Can I just ask, Johan, how did you get the styling to work?
Sormak istiyorum, Johan bu görüntüyü nasıl başardık?
You just need animals to make love to one another.
Birbirinize aşk yapmak için yalnızca hayvanlara ihtiyacınız var.
No, obviously, you didn't want to leave me behind, so you did the logical thing, which is suspend me from a helicopter whilst asleep.
Hayır, belli ki, beni geride bırakmak istemedin. Bu yüzden mantıklı şeyi yaptın, Bu beni bir helikopterden uyurken askıya alıyor.
You never thought to ask me why?
Niye böyle olduğumu sormayı hiç düşündün mü?
Now, I'm here to help you, but I have to ask, did you drug him?
Şimdi, sana yardım etmek için buradayım, ve sormak zorundayım, uyuşturucuyu sen mi verdin?
You have to ask him if you want to know about his mom.
Eğer annesıyle ilgili bilgi almak istiyorsan ona sormalısın.
Maybe ask for it nicely and someone will bring it to you.
Nazikçe istersen getirirler belki.
Now, you wouldn't ask someone to hide their faith or their sexuality.
Bir insandan inancını ya da cinsel kimliğini saklamasını istemezsin.
You want to know if he remembers confessing his love.
Aşkını itiraf ettiğini hatırlayıp hatırlamadığını öğrenmek istiyorsun.
Let me ask you this. Do you think it's possible the boys were following the legend of what happened to all the inmates?
Acaba çocuklar mahkumların başına gelenleri araştırıyor olabilir mi?
- Do you want to ask me out?
- Bana çıkma teklifi mi ediyorsun?
Now, what we have here tonight is 40 years with the love of my life, and we're so grateful that you are here to celebrate with us.
Burada bulunmamızın sebebi hayatımın aşkıyla geçen 40 yıl. Bizimle bunu kutladığınız için çok minnettarız.
So when I ask you, "How many pumps are you planning?", you need to have an answer.
Sana kaç pompa sıkmayı düşünüyorsun diye sorduğumda cevap vermek zorundasın.
If you could say one thing to Casey right now... For God's sake, leave her alone.
- Tanrı aşkına, onu rahat bırakın.
It's a huge part of who you are, and I would never ask you to choose.
Büyük bir parçanı oluşturuyor, senden asla seçim yapmanı istemem.
Because I didn't do it and I didn't ask you to cover anything up, so if you think I killed him, call the cops.
Çünkü ben yapmadım ve senden de bu işi halletmeni istemedim. Benim öldürdüğümü düşünüyorsan ara polisleri gelsinler.
They won't ask you to do anything ever again.
Bir daha senden hiçbir şey yapmanı istemeyecekler.
I just ask that you keep our daughter's welfare in mind like you asked me to.
Sadece, benden istediğin gibi kızımın iyiliğini düşünmeni istiyorum.
Mr. President, I know I'm not VP yet, and... and maybe I never will be, but if there's ever anything I can do to help you ease your burden, I hope you won't hesitate to ask.
Başkanım henüz başkan yardımcısı değilim ve belki hiç olmam ama yardımım dokunacaksa yükünüzü azaltabilirsem söyleyin.
Um, I'm not sure how to ask this, but... are you my real father?
Nasıl soracağımı bilemiyorum ama... -... sen benim gerçek babam mısın?
I'm sorry to ask, Mr. President, but we just want to protect you.
- Üzgünüm ama sizi korumak istiyoruz.
Okay. I hope you understand I had to ask.
- Sormak zorundaydım, anlıyorsundur.
All you had to do was ask nicely.
Tek yapman gereken nazikçe sormaktı.
You want to ask me?
Bana mı soracaksın?
I appreciate what you're doing, but I ask you to remain calm and trust me.
Yaptığın şeyi takdir ediyorum ama sakin olup bana güvenmeni istiyorum.
You ask me to switch Aline's report and you think I won't look at it first?
Benden Aline'in raporunu değiştirmemi istedin ve önce bakmayacağımı mı sandın?
They said you wanted to ask forgiveness.
Özür dilemek istediğini söylediler.
ask your mother 32
ask your questions 26
ask your father 22
ask you a question 17
ask yourself 98
ask yourselves 19
ask yourself this 16
you know 156049
you know what 23733
you see 13602
ask your questions 26
ask your father 22
ask you a question 17
ask yourself 98
ask yourselves 19
ask yourself this 16
you know 156049
you know what 23733
you see 13602
you got this 563
you will be 199
young 1055
you got it 4932
youtube 39
you suck 398
you can do it 1412
your 1839
you bitch 789
you're cute 195
you will be 199
young 1055
you got it 4932
youtube 39
you suck 398
you can do it 1412
your 1839
you bitch 789
you're cute 195
you okay 9168
your phone 169
your honor 7894
yourself 387
your hat 64
your own 34
yours 1007
youn 21
you know that 5741
you tell 24
your phone 169
your honor 7894
yourself 387
your hat 64
your own 34
yours 1007
youn 21
you know that 5741
you tell 24
younger 104
you are 6060
you're welcome 5601
you got a pen 63
your full name 16
you all right 5423
youth 73
you don't want to talk to me 24
you are 6060
you're welcome 5601
you got a pen 63
your full name 16
you all right 5423
youth 73
you don't want to talk to me 24