To save your life tradutor Turco
955 parallel translation
Please, Mr. Tura. Forgive me for trying to save your life.
Bay Tura, hayatınızı kurtarmaya çalıştığım için affedin beni.
In other words, you simple statement of fact is... we are lost in any case because we were generous enough to save your life.
Başka bir deyişle, sizin basit gerçeğinize göre... biz her iki halde kaybediyoruz çünkü biz hayatınızı kurtararak size iyilik yaptık.
Judge Brisson if you'll answer a few questions I maybe to save your life.
Yargıç Brisson eğer birkaç soruya cevap verirseniz belki canınızı koruyabilirim.
Do you want an itemized account of what it cost to save your life?
Senin hayatını kurtarmanın maliyetini kalem kalem yazayım ister misin?
He wants to save your life.
Hayatını kurtarmak istiyor.
But remember, when the Huns arrive, you'll kneel in front of me begging me to save your life.
Ama şunu unutma ki Hunlar geldiğinde önümde diz çökeceksin ve canını bağışlamam için bana yalvaracaksın.
Well, in that case, I'll bevery happy to save your life.
Peki, o zaman, hayatını kurtarmak beni çok mutlu eder.
More specifically, to save your life.
Daha net olursak, hayatınızı kurtarmak için.
You'd throw away everything to save your life.
Hayatını kurtarmak için her şeyi bir kenara atardın.
Not even to save your life?
Senin yaşamını kurtarmak için olsa bile?
To save your life.
Hayatını kurtarmak için.
You want me to save your life?
Hayatını kurtarmamı istiyor musun?
I did it to save your life.
Hayatını kurtarmak için.
Just trying to save your life.
sadece hayatını kurtarmaya çalışıyorum.
I killed a man to save your life, we lived together for three months, and then you just ran away.
Hayatını kurtarmak için bir adam öldürdüm, üç ay beraber yaşadık, ve sen kaçıp gittin.
- To save your life.
- Canınızı korumak.
I'm going to save your life.
Hayatını bağışlıyorum.
You know the box was to save your life?
- Şu Kutunun hayatını kurtardığını biliyormusun?
- You're lying to save your life.
- Kurtulmak için yalan söylüyorsun.
Still talking to save your life.
Hala hayatını kurtarmaya çalışıyorsun.
To save your life in this extremity, this favor will I do you for your sake.
Zor durumda hayatınızı kurtarmak için, Size bir iyilik yapacağım,
Now, listen to me. I'm trying to help you, to save your life and the lives of millions like you.
Yardım etmeye çalışıyorum, hayatını kurtarmaya, milyonların hayatını.
You know I'd like to save your life.
Senin hayatını kurtarmak istediğini biliyorum.
I'd break my promise to save your life.
Hayatını kurtarmak için verdiğim sözü bozmuş olurdum.
I was in a hurry to save your life. I wasn't trying to group my shots.
Canını kurtarmaya çalışıyordum, kurşunları bir noktada toplamaya değil.
You managed to save your life, yet you're here to throw it away now?
Oradan kurtulduktan sonra hayatını böylesine harcayacak olman üzücü!
Is he not trying to save your life?
Senin hayatını kurtarmaya çalışmıyor mu?
You almost died in your attempt to save Tae Gong Shil's life.
Tae Gong Shil'i korumaya çalışırken neredeyse ölüyordunuz.
"It was so brave of you to risk your life, coming into the enemy's country, just to save me."
- Beni korumak için düşman ülkesine gelerek hayatını riske atman çok cesurcaydı.
And now, as long as you aren't dead, I suppose we'll have to save your rotten life!
Sana gelince, ölmediğine göre rezil hayatını kurtarmalıyız herhalde!
I'm going to try and save your life.
Çalışacağım ve hayatını kurtaracağım.
So you figured you'd risk your own neck to save the life of a poor, innocent old darky.
Masum, yaşlı bir zencinin hayatı için kendi boynunu riske atmaya karar verdin.
I'm sorry, Pop. I didn't mean that, but I... lt's this business of nickels and dimes and spending all your life trying to figure out how to save three cents on a length of pipe.
Özür dilerim baba, öyle demek istemedim. Bu küçük paraların ve ve boru başına birkaç sent kurtarma işi.
You choose to say so, but it so happens it is my business, my job, to save the life of your former mistress.
Söylediğin gibi olsun ama bu benim işim. Eski ev hanımının hayatını kurtarmak istiyorum.
Sometimes it's to save your own life.
Bazen kendini kurtarmak zorunda kalırsın.
If I'm gonna save your miserable life for you, you're gonna have to understand this story, see?
Ben seni bu yoksulluktan kurtaracaksam, seninde bu hikayeyi anlaman gerekir, tamam mı?
This child was put upon the water to save its life from your father's edict.
Babanızın fermanından kurtulsun diye nehre bırakılmış.
But if any one of you has the courage to tell me where the explosives are I promise, you will not only save your own life but the lives of your comrades.
Ama herhangi birinizin patlayıcıların yerini söyleme cesareti varsa, söz veriyorum, yalnız kendi hayatını değil, arkadaşlarının hayatını da kurtaracak.
That was a very brave thing you did, risking your life to save his.
Yaptığın çok cesurcaydı, onun için yaşamını tehlikeye attın.
If you'll admit publicly to the men you spoke to that all these things were lies, you may save your life.
Eğer konuştuğunuz adamlara anlattıklarınızın hepsinin... yalan olduğunu söylerseniz hayatınızı kurtarabilirsiniz.
You risked your life to save me, and I betrayed you!
Hayatını benim için riske attın ve ben sana ihanet ettim!
It doesn't matter if it's someone you love, someone you'd give your life to save.
- Sevdiğin biri olması da fark etmez. - Kurtarmak için hayatını saniyesinde vereceğin biri olsa da
I don't want to save your life.
- Hayatını kurtarmak istemiyorum...
Certainly I have great appreciation for your noble effort... and your interest to save thousands of lives... but excuse me if I seem to be concerned for my own life.
Milyonlarca hayatı kurtarma merakınızı ve asil çabanızı hiç şüphesiz takdir ediyorum ancak kendi hayatımdan endişeli görünüyorsam bağışlayın beni.
One of them was you, risking your life to save a Confederate officer.
Biri sendin. Bir subayımız için canını tehlikeye attın.
You risked your life to save that riffraff in the bar?
Bardaki ayaktakımı için hayatını tehlikeye mi attın?
But still you risked your life to save me
Ama yinede hayatını benim için feda ettin
It's your chance to save one life.
Bir hayat kurtarma şansın var.
Thanks for risking your life to save me, I appreciate
Beni kurtardığınız için sağolun!
You have once again risked your life to save me
Gene hayatımı kurtarmak için kendi hayatını riske attın!
So you want to save her even at the cost of your own life.
Yani kendi hayatın pahasına bile onu kurtarmak istiyorsun.