Two one tradutor Turco
33,443 parallel translation
One, two, three, wrestle!
Bir, iki, üç... Güreş!
One, two, three, wrestle!
Bir, iki, üç, güreş!
One, two, three.
Bir, iki, üç.
Three, two, one.
Üç, iki, bir.
Three... two... - one.
Üç, iki, bir.
Three, two, one, awake.
Üç, iki, bir, uyan.
It's running two to one, for Penguin.
Penguin önde gibi görünüyor.
I'm worthless to one, but priceless to two. - What am I?
Değersizimdir birine göre, ama bir ömre bedelimdir iki kişi için.
I'm worthless to one, but priceless to two.
Değersizimdir birine göre, ama bir ömre bedelimdir iki kişi için.
So far you've had two cases... One girl died, and the other one, well, you never found her.
İki davan oldu şu ana kadar, birinde kız öldü, diğer kızı da bulamadın.
One woman in love with that psychotic bean pole defies explanation, but two?
O psikopata aşık olan bir kadının olması zaten garip, ama ikincisi de mi varmış?
Exiled together, connected in psychic ability, two sisters in everything but blood, destined from that moment to one day become the sirens.
Beraber sürgün edildiler. Psişik yetenekle bağlandılar. Kan bağı dışında her şeyle iki kız kardeş.
Two vampires are better than one, it's basic math.
İki vampir, tek bir tanesinden daha iyidir ; basit bir matematik.
Two shakedowns in one day. I'm in.
Bana uyar.
One exhalation yes, two...
Bir nefes verme, evet.
Well, one... two... three!
Al sana bir, iki, üç!
He's got one aggravated assault, two weapons violations.
Bir saldırı suçu var ve iki kere de silahla yakalanmış.
Okay, I'll take a mold, but assuming it's one of the major brands, I mean, you're looking at a pool of, like, two million dudes in L.A.
Kalıp hazırlarım ama büyük markalardan birinin ayakkabısı gibi duruyor. Los Angeles'daki iki milyon erkeği falan araştırman gerekebilir.
I find that people make Los Angeles their home for one of two reasons.
İnsanların Los Angeles'ı iki sebeple ev olarak kabul ettiklerini gördüm.
Clever Perry, killed two birds with one stone.
- Bir taşla iki kuş vurmuş, herife bak.
One, two, three!
Bir, iki, üç!
- Two cars in the driveway middle of day, no one's home.
Öğlen yolda iki araba var, evde kimse yok.
You two have been out in the field for months, and you're telling me you don't have one person you can flip our way?
Siz ikiniz aylardır sahadasınız ve bana bize ötecek hiç kimse bulamadığınızı söylüyorsunuz.?
Arthur Tetch, one of our two incarcerated psychopaths.
Arthur Tetch, hapisteki iki psikopatımızdan biri.
Number two is almost better than number one.
İki numara bir numaradan neredeyse daha iyidir.
Hey, one, I was never into him, and, two, he's gone.
Bir, onunla ilgilenmiyordum. İki, gitti artık.
There are two Synths here - you're not one of them.
Burada iki sentetik var. Sen onlardan biri değilsin.
Two loads for the price of one.
Bir fiyatına iki makine çamaşır.
Suggest we start our starboard engine and run slow... two degrees right rudder, one minute every five to counteract.
Sancak makinenin pek ağır yolda devreye alınması tavsiye olunur. 5 dakikada bir, 1 dakikalığına dümeni 2 derece sancakta tutup dengeleriz.
Two for one.
Bir taşla iki kuş.
Check, one, two.
Kontrol, bir, iki.
One, two.
Bir, iki.
One, two, three, four, five, six, seven
Bir, iki, üç, dört, beş, altı, yedi,
One, two...
Bir, İki...
One... Two...
Biir İkii...
There are a couple of details that we need to iron out, and one or two bits and pieces I'm going to need to see some more on.
Sadece bir kaç pürüz kaldı, ve de bir kaç parça daha fazlasını görmem lazım.
One, two, three!
Tamam, hazır mısın?
Two against one?
İkiye karşı bir?
- It's two for one this week.
- İki al bir öde haftası.
I just looked at one or two photos.
Bir ya da iki tane fotoğrafa baktım.
Okay? You know, if I got two in one go, I would want to come for like an hour!
Pekâlâ, eğer ben tek seferde iki tane halletseydim bir saat falan boşalmayı isterdim!
Okay, three, two, one. Cover me.
Pekâlâ, üç, iki, bir.
Zero, zero, one, nine, three, nine, two, nine.
Sıfır, sıfır, bir, dokuz, üç, dokuz, iki, dokuz.
Five, four, three, two, one.
Beş, dört, üç, iki, bir.
I always ask for two phone books, and they only brought one, so the one at your step must be mine.
Ben her zaman iki rehber isterim. Yalnızca bir tane getirdiler o yüzden sizin kapınızdaki benimki olmalıydı.
One... two, three!
Bir... İki, üç!
One... two... and three.
Bir... İki... Ve üç.
I still have two electric motors that together produce 285 brake horsepower which is 109 more than the one electric motor in his McLaren.
Ben de hala iki elektrik motoru var. İkisi beraber 285 fren beygir gücü üretiyor. Yani McLaren'deki tek elektrik motorundan 109 fazla.
Determined to find a definitive one-two-three finishing order, we ran again.
Birinci, ikinci ve üçüncüyü belirlemek için yeniden yarıştık.
One to two?
İkiye bir mi?
Three, two, one!
Üç, iki, bir!
ones 44
one day at a time 90
one moment please 57
one more time 797
one day 2293
one month later 23
one thing at a time 106
one more 931
one more shot 23
one year ago 42
one day at a time 90
one moment please 57
one more time 797
one day 2293
one month later 23
one thing at a time 106
one more 931
one more shot 23
one year ago 42
one more day 57
one more hour 17
one more chance 34
one hundred 76
one step at a time 173
one more minute 37
one more thing 865
one moment 967
one more round 22
one more drink 18
one more hour 17
one more chance 34
one hundred 76
one step at a time 173
one more minute 37
one more thing 865
one moment 967
one more round 22
one more drink 18
one and two 35
one second 1230
one sec 340
one night 558
one at a time 318
one time 516
one week 142
one game 29
one point 33
one's missing 20
one second 1230
one sec 340
one night 558
one at a time 318
one time 516
one week 142
one game 29
one point 33
one's missing 20