Up on tradutor Turco
74,608 parallel translation
Send a team to follow up on the others.
Diğerleri için de bir ekip yolla.
He's got multiple cameras up on a hotel room.
Bir otel odasında birden fazla kamerası var.
We have so much to catch up on.
Öğrenecek çok şeyimiz var.
Playing my songs in front of you guys is one thing, but getting back up on that stage by myself...
Şarkılarımı sizin önünüzde çalmak başka bir şey ama kendi başıma o sahneye çıkmak...
Lon Scott's set up on us.
Lon Scott bizi tuzağa düşürdü.
Probably waking up on the floor of a coatroom.
Yukarı kattaki vestiyerde kendine geliyor olabilir.
I'll set up on top of the drug stash.
Ben uyuşturucu zulasının oraya geçeceğim.
They've got eyes on us, up on the ridge.
Tepeden bizi izliyorlar.
If we don't show up on Saturday, then the die that we altered will go into the machine in a few weeks.
Cumartesi günü gitmezsek değiştirdiğimiz kalıp birkaç hafta içinde makineye girer.
Enoch, I want you to get eyes up on Badger Ridge.
- Enoch, senin Porsuk Sırtı'nı gözlemeni istiyorum.
This doesn't mean that I'm going to give up on you, no sir.
Ama bu senden vazgeçeceğim anlamına gelmiyor.
Dropouts have a leg-up on me.
Okulu bırakmak daha avantajlı benim için.
I know that you're still like catching up on everything.
Her şeye yeni alıştığını biliyorum
I see... did you grow up on your own?
Peki kendi başına mı büyüdün?
Look. If these guys really wanted to kill your boss or whoever, wouldn't they already be up on the fifth floor?
Bak, bu insanlar sadece patronunu öldürmek isteselerdi çoktan beşinci kata çıkmış olmazlar mıydı?
I grew up on stories about them.
Ben onların hikâyelerini dinleyerek büyüdüm.
My hope is that... he's finally found him and that, when my time comes, we'll all be together in the next life... further on up the road.
Benim umudum ise... sonunda onu buldu, ve... benim zamanım da gelince, öteki tarafta hep beraber olacağız... ilerideki yolda.
Hey! Come on. Wake up.
Hadi.
We stayed up all night working on your speech, how quantum computing would outstrip human capabilities, that if its development wasn't managed carefully, humanity would risk engineering its own extinction?
Bütün gece konuşmana çalışmak için ayaktaydık, kuantum bilgisayarının insan yeteneklerini nasıl aştığını, gelişimi dikkatle yönetilmezse, insanlığın kendi soyunu tehlikeye atacağını söylemiştin.
If Howard set you up, then the cops will be on their way.
Eğer Howard kumpas kurduysa o zaman polisler yoldadır şu an.
"Buoyed up by that coffin, " I floated on a soft and dirge-like main.
Tabutla birlikte süzüldüm, yumuşak ve kirli bir ana şeritte yüzdüm.
She said the person on it was working against her and the company, and when I rendered it, his mug showed up.
Oradaki kişinin ona ve şirkete karşı çalıştığını söyledi... Görüntüleri incelediğimde Tom'un tipi karşıma çıktı.
Pair off, gloves on, scalpels up.
Eldivenleri giyin, neşterleri çıkarın.
I will cut the brakes on his souped-up phallic symbol.
Onun taşaklarını keseceğim.
So, on July 4th, I woke up, I packed a bag, and I went downstairs to start my new life.
Bu yüzden 4 Temmuz'da uyandım, bir çanta hazırladım ve yeni hayatımı başlatmak için aşağıya indim.
Because if I'm gonna be up there with you, - we need to be on the same page.
Çünkü eğer orada seninle olacaksam aynı sayfada olmamız gerek.
We'll pick it up at the armory on the way.
Yolda silah fabrikasından alırız.
I was gonna use the tape on your head, but I didn't want to mess up your pretty hair.
Saçındaki bandı kullanacaktım ama o güzel saçlarını bozmak istemedim.
- I'll turn up the heat. Red on Red.
Baskıyı arttıracağım.
I should have told you on the phone when we set up the appointment.
Randevuyu ayarladığımızda sana telefonda haber vermeliydim.
- The sequence is queued up ten times.
- İşlem on kez sıralanmış.
Just sittin'up there on the throne, handing'out sweets.
Öylece tahta oturup insanlara şirinlik yapacağını sanıyordun.
Get up there, go on! Hey...
Defol buradan, hadi!
I'm going to make sure we're all shored up over on the south down by The Drop.
Güneyden aşağıya Düşüş'e kadar tüm kıyının icabına bakacağım.
I'll take you up to county now while you wait on your trial.
Duruşmanı beklerken seni vilayete göndermem lazım.
I was just closing up, but come on in.
Tam kapatıyordum ama buyurun gelin.
You were, um, Up there on the porch, And you said that you found a piece of paper.
Verandadaydınız ve Canyon City'deki evinde benim adresimin yazılı olduğu bir kağıt bulduğunuzu söylediniz.
Look, I know you grew up with the kid, but you don't know what's going on in his head.
Bak, bu çocukla büyüdün biliyorum. Ama onun kafasında dönenleri bilemezsin.
It's nice to see you on the up and up.
Seni ayakta ve dik görmek güzel.
We beat up a lot of people based on this theory.
Bu teoriye dayanarak bir sürü insan dövdük.
She knew exactly what was going on, and then she regretted it, so she made up some ridiculous story.
Neler olduğunu tam olarak biliyordu. Sonra buna pişman oldu. Bu yüzden bu saçma hikayeyi uydurdu.
With everything that's been going on at home, I can see why you'd end up getting into drugs.
Evde olanlardan dolayı, hap işine bulaşmanı anlayabiliyorum.
- Sorry to trouble you at home, ma'am, but we've just picked up a bystander triple-9 on an active abduction
- Evde sizi rahatsız ettiğim için üzgünüm, Hanımefendi, Ancak Moss Heath bölgesinde genç bir kadının kaçırılma olayı ile ilgili... bir 999 ihbarı aldık.
- I'm up to speed on the forensics.
- Adli tıp konusunda ilerleme kaydediyorum.
I'm just going to ask you, straight up - - what the hell is going on?
Ben sadece sana doğrudan soracağım... neler oluyor karakolda?
'I will pull up the curtains...''... clinch the rains and hold on to the sky tight.'
'Perdeleri çekmek...''... yağmurları kucaklamak ve gökyüzüne sıkı sıkı tutunmak istiyorum.'
Barry couldn't keep his mind on the job half the time, what with all the birds and that they've got up there, wandering around in their altogether.
Barry aklının çoğunu işe veremezdi.. .. aklı daha çok yukarıda hep birlikte olan, başı boş gezen kızlardaydı.
Mrs Clark said she heard a car pull up outside the house in the early hours on the day we found Barry Finch.
Bayan Clark Barry Finch'i bulduğumuz gün erken saatlerde evden çıkan biri araba sesi.. .. duyduğunu söylemişti.
- Come on. I'm planning up.
Geleceğe yatırım yapıyorum.
- Come on. Every summer, five million cash-rich tourists show up, descend on the place.
Cüzdanı kabarık beş milyon turist her yaz oraya akın ediyor.
Form up! Come on, lads!
Askerler!
up on your feet 18
once 1546
online 141
only 1631
onion 41
ones 44
onward 91
onions 55
one day at a time 90
ondrej 26
once 1546
online 141
only 1631
onion 41
ones 44
onward 91
onions 55
one day at a time 90
ondrej 26
one moment please 57
only you 239
one more time 797
one day 2293
one month later 23
one thing at a time 106
one more 931
one more shot 23
one year ago 42
one more day 57
only you 239
one more time 797
one day 2293
one month later 23
one thing at a time 106
one more 931
one more shot 23
one year ago 42
one more day 57