We can do it tradutor Turco
5,070 parallel translation
We can do it, butwe haveto chooseto do it.
Yapabiliriz, ama biz bunu yapmak için seçmek zorundasınız.
( Grunts ) Come on, we can do it, J-bird!
Hadi, bunu yapabilirsin J-bird!
But we can do it.
Ama biz bunu yapabiliriz.
What? - We can do it.
- Yapabiliriz.
We can do it right here.
Tam burada yapabiliriz.
I know we can do it!
Herkes kurtuldu!
We can do it.
Tamam, iş görür.
We can do it... change the world for the better, starting right here, right now, with her.
Dünyayı değiştirip daha iyi bir yer haline getirebiliriz. Tam burada, şu anda Bo ile bunu başlatabiliriz.
Yeah, we can do it fellas!
Evet, bunu yapabiliriz dostlar!
Okay, look. We can stop if you want, but eventually you're gonna have to do it.
İstiyorsan durabiliriz bak, ama önünde sonunda bunu yapmak zorundasın.
But I've stored up centuries of regret, and the one thing I can say is all that you can do, all that we can ever do... Is try to make it right next time.
Ama yüzyıllarca pişmanlık duygusu taşıdım ve şunu söyleyebilirim ki tüm yapabileceğin, tüm yapabileceğimiz bir dahaki sefer işleri doğru yapmaktır.
Wait, we can do that and you won't do it for me?
Bunu yapabilirsin ama benim için yapmayacak mısın?
Sometimes, I think it's the only decent thing that we can do, but I never could either.
Bazen yapabileceğimiz en asil şey gibi gözüküyor. Ama hiç yapamadım.
It is a war of variables and unknowns and all we can do is watch, surmise, and react.
Değişkenlerin ve bilinmeyenlerin savaşındayız ve yapabileceğimiz tek şey izlemek, tahmin etmek ve tepki vermek.
Ms. Fitch, what can you do with it that we can't?
Bayan Fitch. Bizim yapamayacağımız neyi yapabileceksiniz ki?
Misty's gone. There's nothing we can do about it.
Elimizden hiçbir şey gelmez.
And if we can find the black cyper plant, how do we get rid of the rest of it?
Peki kara cyperlerin kökünü bulursak, onu nasıl yok edebiliriz?
The more we learn about their intricate relationships... the more we can do to protect the forest and eventually to expand it.
Karmaşık bağlarını ne kadar öğrenirsek ormanları korumak ve genişletmek için o kadar çok şey yapabiliriz.
Just do it so we can get on with this.
Yap da işimize bakalım hadi.
If he wants to send a kid home in a bag, there's nothing we can do about it.
Çocuklardan birini bir çantanın içinde evine yollamayı isterse buna engel olacak hiçbir şey yapamayız.
Being part of a family, whether it's a real one or one like we have here at school, means you can be totally yourself, totally honest, because you're safe to do so.
Bir ailenin üyesi olmak o aile öz veya okulumuzdaki gibi olsun, tamamen kendiniz olabilirsiniz demektir, tamamen dürüst, çünkü bunu yapabilmeniz için güvendesinizdir.
Oh, but we can, luv, and my father was the only one with the means to do it...
Ölebilmemiz için bir yol var hayatım. Zamanında bu yola sahip olan bir tek babam vardı.
It's the least we can do.
En azından bunu yapabilirim.
We must operate, but we cannot do it to a man who can feel pain.
Ameliyata almamız gerekiyor fakat acıyı hissedebilen bir adamı alamayız.
So, you can understand why we're here, Mr. Ridley. Oh, I'll admit it's suspect, but I can assure you I had nothing to do with these horrific acts.
Şüphelenecek bir durum olduğunu anlıyorum ama sizi temin ederim bu korkunç olaylarla benim bir alakam yok.
Can we do it again?
Yine yapabilir miyiz?
If he wants to send a kid home in a bag, there's nothing we can do about it.
Çocuklardan birini bir çantanın içinde evine yollamayı isterse buna asla engel olamayız.
- So, all we got to do is find her body, put it back in the ground. She'll be at rest, and then we can be done with all this.
- tek yapmamız gereken cesedi bulmak, oraya tekrar gömmek o huzur içinde olur ve bizde kurtulmuş oluruz
I can cancel our things going for it. We can do tomorrow.
Ya da yarın yapamaz mıyız?
If we're gonna die, can we do it now so I don't have to listen to you two?
Eğer öleceksek, bunu şu an yapabilir miyiz? Çünkü artık ikinizi çekecek durumda değilim.
Oh, we all think we can't do it at first.
Herkes en başta yapamayacağını düşünür.
- We can all do it.
- Bir sonraki seferde ne olacak, hiçbirimiz yanında değilken? - Onu hepimiz yaparız.
That's what we're gonna do. If we can talk her into it.
Onu ikna edersek yaparız bunu.
And even if I catch up to Bob, we can't do it alone.
Bob'u yakalasam bile biz de tek başımıza yapamayız.
None of you guys thought I could do it, so screw you, screw you, screw you, you, I have always wanted to sleep with, I think we can make time when I get back from Hong Kong!
Hiç biriniz yapabileceğimi düşünmedi. Sana kapak! Sana kapak!
And we can do that by infusing it with cryo-fluid.
Bunu da dondurucu sıvı aşılayarak yapabiliriz.
And there's nothing we can do about it.
Bu Yurchenko'nun tercihiydi, Art.
You can do it your own design, whatever you like. We'll just pass these around.
İstediğiniz gibi tasarlayıp yapabilirsiniz.
We don't fully understand it yet, but, yes, in some patients, using electrical current to induce seizures can subvert a psychotic episode, in effect, rebooting the brain, but only in the most extreme cases, do we even consider- -
Tam olarak nasıl olduğunu bilmiyoruz fakat bazı hastalarda krizleri durdurmak için elektrokonvülsif kullanmak kriz nöbetini durdurabiliyor. Fiil olarak beyne reset atıyor. Fakat sadece aşırı olağanüstü durumlarda bunu kullanıyoruz.
So what we can do is pick where it happens.
Bizim yapabileceğimiz ise nerede peşine düşeceklerini seçmek.
It's not like we can do this every week, anyways. We get three or four more of these, tops.
En fazla üç veya dört kez, o kadar kaldı.
Can't we do it in there?
Orada konuşamaz mısınız?
If we do it while you're at work, then I can just let myself in with my key.
Bunu ancak sen çalışırken yapabiliriz, ve sadece bu şekilde anahtarla içeriye girebilirim.
I'm more than happy to lock down your school and search every inch of it, or you can just show me where his room is so we can do our job.
Okulunuzu kapatıp karış karış her yerini memnuniyetle arayabilirim ya da bize odasını gösterirsiniz ve biz de işimizi yaparız.
I know it's scary, sweetheart, but we're gonna do whatever we can.
Korkutucu geldiğini biliyorum tatlım ama elimizden geleni yapacağız.
You didn't push it? Can we do one more?
Israr etmedin mi?
I mean, time really is of the essence here, so I thought, you know, he could leave it and we can run right in and do our thing.
Asıl önem taşıyan şey zaman. Ben de o bırakır ve biz de işimizi görürüz dedim.
How do you reason with it when it's thinking in ways that we can't even comprehend?
Bizim aklımızın ermeyeceği şekillerde düşündüğünde bunu nasıl açıklardınız?
We got to do something so epic that in 30 years time, we can just call each other up and reminisce about it.
Öyle bir şey yapmalıyız ki 30 yıl sonra bile birbirimizi arayıp gülümseyerek hatırlamalıyız.
If Mexicans can do it... Fifty million dollars, Lana. We sell this, and we're out.
Meksikalılar yapabiliyorsa... 50 milyon dolar, Lana.
Well, you said you can't do it without him, so one way or another, we're gonna have to get him on board, right?
O olmadan başaramayacağını söyledin. Yani öyle ya da böyle onunla çalışmamız gerekecek öyle değil mi?
we can do it together 37
we can do it again 20
we can't 1514
we can't leave 63
we can't afford it 60
we can help 71
we can't give up 27
we can try 87
we can help each other 41
we can't do anything 50
we can do it again 20
we can't 1514
we can't leave 63
we can't afford it 60
we can help 71
we can't give up 27
we can try 87
we can help each other 41
we can't do anything 50
we can't do it 50
we can help you 138
we can't wait 112
we can't stop 49
we can't get out 36
we can go together 24
we can talk later 48
we can't have that 76
we can't go back 57
we can't go 48
we can help you 138
we can't wait 112
we can't stop 49
we can't get out 36
we can go together 24
we can talk later 48
we can't have that 76
we can't go back 57
we can't go 48