English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ W ] / We had no choice

We had no choice tradutor Turco

317 parallel translation
- We had no choice.
- Başka şansımız yoktu.
- We had no choice, Mrs. Bedford.
- Başka seçeneğimiz yoktu, Bayan Bedford.
We had no choice anyway.
Seçeneğimiz yok.
In the family Slitheen, we had no choice.
Slitheen ailesi olarak, seçme şansımız yoktu.
We had no choice.
Başka bir seçeneğimiz yok.
In the end, we had no choice but to have it this way.
Sonuçta, başka seçeneğimiz yoktu. Böyle olmak zorundaydı.
We had no choice but to deal with them in kind.
Seçme şansımız yoktu ama bir şekilde onları terbiye etmeliydik.
Heroine, we're only doing this for livelihood We had no choice, spare me I'll start with a clean slate
Bayan, yaşamak için tek bildiğimiz bu... başka bir seçeneğimiz yoktu ama dersimi aldım... bir daha yapmayacağım
Chief, we didn't want to He unexpectedly turned up, we had no choice
Efendim, bizde bunu yapmaya çalıştık fakat bize saldırdı, kendimizi korumamız gerekti.
We had no choice this morning or just now.
Bu sabah başka bir seçeneğimiz yoktu. Şimdi de yok.
We had no choice in that matter and you know it.
Sen de biliyorsun ki, o konuda başka çaremiz yoktu.
Well, if you want to know the truth... we had no choice but to come to Mortville.
Bak, gerçeği duymak istersen... Bizim Ölüşehir'e gelmekten başka şansımız kalmamıştı.
We had no choice.
Başka seçeneğimiz yoktu.
We had no choice!
Başka seçeneğimiz kalmamıştı.
It's unfortunate timing, I know... but we had no choice, as you'll see when you read this.
Böldüğümüz için özür dileriz. Talihsiz bir zamanlama oldu farkındayım... ama başka seçeneğimiz yoktu, ki bunu okuyunca siz de anlayacaksınız.
- With your plan, we had no choice.
- Planınızla, başka şansımız yoktu.
We had no choice. About what?
Seçeneğimiz yoktu.
That was a foolish thing, but, still, we had no choice.
Bu çok saçmaydı, ama yine de başka şansımız yoktu. İnanmıştık.
We had no choice!
Başka şansımız yoktu!
We had no choice.
Başka şansımız yoktu.
We had no choice.
Başka bir seçeneğimiz yoktu.
- We had no choice.
Başka şansımız yoktu.
Last night we had no choice.
Dün gece seçeneğimiz yoktu.
Because we had no choice.
Başka seçeneğimiz olmadığındandı.
We had no choice but to flee with only this.
Onu, öylece orada terk edemezdik.
So you see, as long as we didn't have the scepter... we had no choice but to stay and fight.
Bildiğiniz gibi asayı bulamasaydık eğer... burada kalıp savaşmaktan başka çaremiz yoktu.
We had no choice.
Seçeneğimiz yoktu.
Eventually, we had no choice.
Sonunda seçeneğimiz kalmadı.
We had no choice but to confine him but for his own safety.
Onun güvenliği için, onu hapsetmekten başka çaremiz kalmamıştı.
We had no choice.
Yapacak bir şey yok. { başka anime olsaydı Hayırlısı diye çevirirdim - _ - }
And then, Duane and I, we had no choice but to turn around, barefoot we ran into the jungle.
Artık, Duane ve benim dönmekten başka çaremiz yoktu. Yalınayak cangılın içine koştuk.
Tell them we had no choice.
Seçeneğimizin olmadığını söyle
I'm sorry, but we had no choice.
Üzgünüm ama başka seçeneğimiz yoktu.
We had no choice, father...
Başka seçenek yoktu, baba.
We had no choice but to perform a splenectomy.
Dalağını almak zorunda kaldık.
We had no choice but to destroy the hammer to free our friend.
Bizim tek seçeneğimiz vardı ve arkadaşımız için çekici bozduk.
We had no choice. We don't even have enough to feed ourselves.
- Kendimizi doyurmak için bile yeterince yok.
- We had no choice.
- Başka seçimimiz yoktu.
We had no choice but to sit there.
Orada öylesine oturmaktan başka seçeneğimiz yoktu.
We were born like this, we had no choice
Biz böyle doğduk, başka seçeneğimiz yoktu.
- We had no choice.
- Başka seçeneğimiz yoktu.
If you'd known Sebastian, you'd understand how she had no choice how none of us ever had a choice, once Sebastian had decided we were to be used.
Sebastian'ı tanısaydınız, hiç seçeneği olmadığını Sebastian bir kere kullanılmış olduğumuza karar verince, hiç birimizin seçeneğinin olmadığını anlardınız.
At the point we had reached there was no other choice.
O sırada başka seçeneğimiz olmadığına karar vermiştik.
So much was happening that we had no other choice.
Bir sürü şey oldu ; ama başka seçenek yoktu.
We had no other choice!
Başka seçeneğimiz yoktu!
If they came pressing for negotiations with guns pressed to your heads,... we would have had no margin of choice.
Çocukmuşsun... Böyle bir yerde ne yapıyorsun? Öğrenciyim.
We had no choice.
Kalbi zayıf bir kadın neden dağlardan geçmek istesin?
But we had no other choice
Ama başka çıkar yol bulamadık.
But we, everyone at NERV, had no choice except to entrust our future to you.
geleceğimizi sana bağlamaktan başka çaremiz yok.
Addictive or not, we're not gonna stand before you and declare Margaret Ray was a helpless victim who had no choice but to smoke.
Bağımlılık yapıcı veya değil biz karşınıza geçip de Margaret Ray'i sigara içmekten başka şansı olmayan, aciz bir kurban ilan etmeyeceğiz.
We saved your ass! Only when you had no other choice!
Jothee'yi bir kez daha kaybedemem..

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]