We have a plan tradutor Turco
1,036 parallel translation
So we have a plan.
Bizim de bir planımız var.
We have a plan in preparation, but before to do something, I want you, as leader of Opposition's her, to be agreed.
Şu an hazırlanmakta olan bir planımız var. Ama harekete geçmeden önce sizden, muhalefetten de onay almak istiyorum.
I am sorry to interrupt such a tender scene... But we have a plan to carry out now.
Böyle hoş bir sahneyi kestiğim için üzgünüm ama uygulama için bir planımız var
I mean, that we have a Plan.
Yani demek istediğim bir Planımız var.
We're organized, we have a plan, and we've got a new ammo to kill those lizards.
Örgütlüyüz, bir planımız ve onları öldürecek yeni bir silahımız var.
We have a plan.
Bir planımız var.
We have a plan.
Planım var.
- We have a plan.
- Bir plânımız var.
Now that we have a plan, I feel sure there will be a successful outcome.
Artık bir planımız olduğuna göre başarı elde edeceğimize eminim.
What do you want me to do? We have a plan to trap him.
- Onu tuzağa düşürecek bir planımız var.
I'm thinking we ought to have a plan whereby we leave town.
Şehirden nasıl ayrılacağımıza dair bir plan yapmalıyız.
If the army comes to us and tells us that have a workable plan, if you come to us, we will consider
Eğer ordu bize işe yarayacak bir fikirle gelirse bunu inceleyeceğiz.
- Come on girls, think hard we have to have a plan.
Başlıyorum, dikkat!
It's a long shot but it's the best plan we have.
Ufak bir ihtimal ama elimizdeki en iyi plân.
I have a plan how we can rescue them.
Onları nasıl kurtaracağımızı biliyorum.
Now that we have reached a decision, until the time comes to carry out this plan,
Artık bir karara varmış bulunuyoruz : Hayata geçirileceği zaman gelinceye kadar,
At present, all we have is an old floor plan we got from a former resident.
Şu an, bütün sahip olduğumuz, önceki sakininden aldığımız eski kat planı.
And once we have plotted her precise location, we will carefully formulate a plan for observing and sampling her culture.
Yerini tam olarak belirlediğimizde kültürünü gözlemlemek ve kavramak için dikkatlice plan yapacağız.
We don't know if this indicates a pre-determined plan, but we must react as though it did, we have no other choice.
Bu, önceden belirlenen bir planı gösteriyorsa bilemeyiz. Fakat, sanki olmuş gibi tepki vermeliyiz. Başka seçeneğimiz yok.
We have to make a plan.
Bir plan yapmamız lazım.
Because if it does succeed, we'll have Constantinople in a week... and knock Turkey out of the war.
Plan başarılı olursa, bir hafta içinde İstanbul'u alır... Türkiye'yi savaş dışı bırakırız.
Instead of rosary tonight... we have a special treat planned for you.
Bu gece tesbih çekip dua etmek yerine... sizin için özel bir planımız var.
But we have to think of a perfect way.
Ama önce bir plan yapmalıyız
The House of Traps is very dangerous wang Tung of Kaifeng also died there we must have a meticulous plan
Pusu Evi çok tehlikeli bir yerdir! Daha önce bir çok adamımız orda canını verdi! Adımlarımızı çok dikkatli yapmalıyız!
We need to have a plan because otherwise we'II never manage to do anything.
Bir plan yapmalıyız. Aksi taktirde hiç birşey yapamayacağız.
We can offer you something at eleven-and-a-half percent over 30 years but you will have to buy insurance to qualify for this scheme.
30 yıl vadeli yüzde on bir buçuk faiz teklif edebiliriz ama bu planın geçerli olması için sigortayı senin ödemen şart.
I have a plan which would bring this stranger into the open and then we will teach him it's not nice to cause trouble for the evil Horde
Bu yabancının niye geldiğini öğrenebileceğimiz bir planım var. ... sonra, ona Şeytani Horde ile uğraşmanın hoş olmadığını öğreteceğim.
We don't even have a game plan.
Oyun planımız bile yok.
That maybe we should have a strategy now, you know?
Artık bir plan yapmalıyız.
I have a horrid suspicion that Baldrick's plan will be the stupidest thing we've heard since Lord Nelson's famous signal at the Battle of the Nile :
Baldrick'in planının, Lord Nelson'ın Nil Savaşındaki meşhur sözünden beri duyduğumuz en aptalca şey olduğuna dair, içimde korkunç bir şüphe var :
- Well, we have to come up with a real plan soon.
Çok yakında sağlam bir plan bulmamız gerek. Mutlaka var.
We have two and a half hours to come up with one.
Bir plan yapmak için 2,5 saatimiz var.
- Where you going? We also have a very nice profit-sharing plan.
Ayrıca çok iyi bir kâr paylaşım paketimiz var.
We have to make a plan.
Bir plan yapmalıyız.
No, we'll have to think of a better plan than that.
Hayır, bundan daha sağlam bir plan bulmalıyız.
They let the overhead get out of hand but we have a schedule that shows us cutting back 10 % of the administrative staff in a few months.
Tüm genel giderleri üstlenebiliyorlar ama elimizdeki plan gösteriyor ki idari personelin % 10'unu birkaç ay içinde elden çıkarmalıyız.
I have a plan where we can all make heavy money.
Hepimizin de çok iyi para yapabileceği bir planım var.
- We've got to have a plan.
- Bir plan yapmamız lazım.
You know, we have to come up with a plan or he's going to wait us to death.
Bir plan yapsak iyi olacak, yoksa, biz ölene kadar bekleyecek.
We have a few wrinkles to iron out, but my secret plan is going through.
Ufak tefek pürüzler var ama, gizli planım geçerliliğini koruyor.
Because I'm-I'm-I'm her boss and-and... we-we have a health plan.
Çünkü, ben onun patronuyum sağlık sigortamız var.
We have hatched a great plan to bring you back in.
Seni geri getirmek için gizlice büyük planlar yaptık.
M.A. said things went wrong because we didn't think it through, that we have to do it again.
M.A. diyor ki, işler yolunda gitmedi çünkü tekrar yapmamız gerektiği halde planı başından sonuna kadar düşünmedik...
We already have a backup plan.
Bizim zaten bir yedek planımız var.
"I think, we should have a detailed plan"
"Sanırım detaylı bir plan hazırlasak iyi olacak."
I think, we should have a detailed plan
Sanırım detaylı bir plan hazırlasak iyi olacak.
By the first Maadha Kai next year... we'll have a concrete plan.
Gelecek yıl ilk Maadha Kai'de. Somut bir planımız olacak.
Let's retrace the plan and see if we can put our finger on a detail we may have overlooked.
Planı baştan ele alalım, gözden kaçırdığımız detayı bulmaya çalışalım. Birimiz aceleci davranmış olabilir.
Doctor, we don't have a dental plan right now... so we'll need something a little more... affordable.
Doktor, şu anda diş sigortamız yok... bu yüzden daha hesaplı bir şey gerekiyor.
We'll just have to come up with a new plan.
Sadece yeni bir planla gelmemiz gerekecek.
That information is confidential, but trust us, we do have a plan.
Bu gizli bir bilgidir, ama bize güvenin, bir planımız var.
we have to go 1146
we haven't 212
we have 1448
we have to talk 296
we have a deal 218
we haven't met yet 21
we have a lot of work to do 49
we have a lot in common 51
we have a situation 159
we have it 62
we haven't 212
we have 1448
we have to talk 296
we have a deal 218
we haven't met yet 21
we have a lot of work to do 49
we have a lot in common 51
we have a situation 159
we have it 62