We have a situation tradutor Turco
875 parallel translation
We have a situation.
Bir sorun var.
Gentlemen, we have a situation here.
Baylar, olağanüstü durum söz konusu.
- We have a situation...
- Bir durum var...
Tesio, go and notify Albert that we have a situation.
Albert'a haber ver, Tesio. Tatsız bir durum var.
So, we have a situation.
Bir sorunumuz var demek.
We have a situation.
Burada bir sorun var.
- We have a situation.
- Bir durum var.
We may have a situation.
Bir durum söz konusu.
May I have a last cigarette while we review the situation?
Durumu gözden geçirirken son bir sigara yakabilir miyim?
Here we have a big improvement in the war situation.
Burada savaş konusunda büyük bir ilerleme gerçekleşti.
It's a very complicated situation, but the war years have taught us that we must approach these complicated situations unequivocally.
Bu, çok karmaşık bir durum. Ama savaş yılları bize... bu karmaşık durumlara doğrudan yaklaşmamız gerektiğini öğretti.
You see, we have questioned Lolita on the home situation but she says not a word, stays with her lips buttoned up.
Evdeki durum hakkında Lolita'ya sorular sorduğumuzda... tek kelime bile etmiyor, ağzını bıçak açmıyor.
If we can't convince them it's an accident that we're trying to correct... we're going to have a situation that nobody bargained for... and only a lunatic wants.
Eğer onlara bunun bir kaza olduğunu ve düzeltmeye çalıştığımızı anlatamazsak... sadece delilerin isteyebileceği türden bir pazarlığa girmek zorunda kalacağız.
In motion pictures we have a simple device which takes care of exactly this situation.
Film dünyasında tam da bu işe yarayan basit bir yöntem vardır. Adına "bindirme" denir.
We still have a dangerous situation.
- Hala tehlikeli bir durum var
You see, we have a sort of a situation here.
Açıklanması gereken bir durum söz konusu.
On the contrary, many have tried to equate our situation with one of a developed country hiding the real goals of the workers movement while wanting to make us believe that we were in an independent country, whereas we are
Tam tersi. Bir çoğu durumumuzu gelişmiş ülkelerdeki ile eşitlemeye çalıştı. Bunu yaparken, işçi hareketinin gerçek hedeflerini gizledi, bizleri bağımsız bir ülkede olduğumuza inandırmaya çalıştı.
If we want Fournier to regain mental stability we have to put him in a family situation right away.
Fournier'nin zihinsel dengesini tekrar kazanmasına yardım etmek için onu en kısa zamanda aile ortamına sokmak zorundayız.
We'll have the situation under control in just a moment, and the ball game will go on.
Kontrolü bir dakika içerisinde kontrol altına alacağız ve oyun devam edecek.
What you have here... I've diagnosed the situation. I think what we're dealing with is a nose.
Durumu adamakıllı değerlendirdim ve anladım ki elimizde bir burun var.
We have here a peculiar situation, Mr. Kersey.
Sıra dışı bir durumdayız, Bay Kersey.
The moat there is solid situation is unclear We have to plan again Our troops retreated, you've got to have a plan
Hendek çok sağlam Durum ise bulanık iyi plan yapmalıyız birliklerimiz geri çekildi, plan için zamanımız olacak mı?
But Caesar you do have to admit these Gaulish villages can keep... your army at bay. In my opinion it is time we come to adopt a... realistic approach to the situation.
Ama Sezar kabul etmelisin ki bu Galya köyü... ordularınızı bir körfez uzaklıkta tutabiliyor.
Ma'am, we have a touchy situation here.
Bayan burada son derece nazik bir durum var.
We have to try and make it happen again, so that we can observe it here, in a laboratory situation where we can control it.
Olanların yeniden olmasını sağlamak zorundayız. Öyle ki, onu burada gözlemleyebilir,... bu laboratuvar ortamında kontrol altında tutabiliriz.
People! We seem to have a situation here!
Bir sorunumuz var gibi görünüyor!
Thus, as we have said... the person is in a situation where action is inhibited.
# İşte, dediğimiz gibi... #... kişi, eylemi engellenmiş bir durumdadır.
We have to draw it in somehow, find a way to bring it into a controlled situation.
Bir yolunu bulup kıstırmalı ve kontrol edilebilir, bir duruma getirmeliyiz.
We have a serious situation and I want it dealt with rationally.
Burada ciddi bir meselemiz var. Ve bu meseleyle akıllıca bir şekilde uğraşılmasını istiyorum.
Listen, we may have a situation on our hands here.
Bir problemimiz olabilir.
I'm afraid we have... a potentially unpleasant situation on our hands here.
Muhtemelen burada hoş olmayan bir durum var.
Says he hasn't told anyone except the local authorities, so what we have here is a controlled situation.
Yerel otoriteler hariç kimseye bildirmediğini söylüyor. bizim burada bulunmamız kontrol altında
We have him in an ideal situation, a lonely estate, miles from anywhere.
Uygun bir yerde, onunlayız. tenha bir konakta, km lerce uzakta.
Gentlemen, I hate to break up the party before it gets out of hand... Some of you have to depart immediately. We have a crisis situation.
Baylar, partiyi böyle kesmek istemem ancak bazılarınız derhal ayrılmak durumundalar.
Look, we have a bad situation here.
Bakın, kötü bir durum söz konusu.
Mrs. Nuytten, the Cancer Foundation flew Mr. Foster to the islands because we seem to have- - Well, something of a situation.
Bn. Nuytten, Kanser Vakfı Bay Foster'ı adaya yolladı. Çünkü öyle görünüyor ki...
We have a potential nausea situation building here.
Bu parti potansiyel bir mide bulantısı olmaya başladı,
Bridge, we have a hostage situation on deck 17.
Köprü, güverte 17'de bir rehine durumumuz var.
My name is Mike Brady, and I am the county health inspector, and like I was trying to tell the mayor, we have a very serious situation on our hands here.
Benim adım Mike Brady ve ben ilçe halk sağlığı Müfettişiyim. Ve ben belediye başkanına durumu anlatmaya çalışıyorum burada bizim elimizde çok ciddi bir durum var.
We have a 20 percent unemployment situation here.
Yüzde yirmi işsizlik durumumuz mevcut burada.
We have a bit of a situation.
Burada bir sorun var.
We have a serious diplomatic situation here which I will take up with your State Department tomorrow.
Burada diplomatik olarak hassas bir durumdayız yarın bu durumu merkezinize bildireceğim.
We have a Priority 7 situation in the NeutralZone.
Tarafsız Bölge'den Kod 7 çağrısı aldık.
We have a dangerous situation out on Nimbus III.
Nimbus III'te tehlikeli bir durum baş gösterdi.
It was an opportunity for everyone, really, to have a little relief from the situation, because it became apparent that it was gonna go on longer than we realized in the beginning.
Bu fırsattan istifade herkesin biraz rahatlaması adına gerçekten iyi bir fırsattı. Çünkü en başta düşündüğümüzden daha uzun zaman alacağını anlamıştık.
So we have a rather bleak situation confronting us.
Bu nedenle önümüzde gerçekten karmaşık bir olay var.
We don't have a situation.
Burada sorun yok dedim.
We didn't have the time to get to know one another when you first came here... but I want you to know I'm not the kind of woman who'd let down a child... whatever her situation, whatever her mistake.
Buraya ilk gelişinde birbirimizi tanıyacak vaktimiz olmadı... ama benim bir çocuğu geri çevirecek kadınlardan olmadığımı bilmelisin. Durumu ya da hatası her ne olursa olsun.
Hopefully, you'll never have to experience this yourself, but when two men are in a situation like me and your dad were for as long as we were, you take on certain responsibilities of the other.
Umarım bu senin başına gelmez. Ama ben ve baban gibi iki erkek bu kadar zaman aynı yazgıyı paylaşırlarsa birbirleri için belli sorumluluklar alırlar.
We have a slight situation on the bus.
Otobüste hafif bir durum var.
We have a potentially critical situation here.
Potansiyel kritik bir sorunumuz var.
we have a situation here 24
we have to go 1146
we haven't 212
we have 1448
we have to talk 296
we have a deal 218
we haven't met yet 21
we have a lot of work to do 49
we have a lot in common 51
we have it 62
we have to go 1146
we haven't 212
we have 1448
we have to talk 296
we have a deal 218
we haven't met yet 21
we have a lot of work to do 49
we have a lot in common 51
we have it 62
we have a problem 623
we have no choice 232
we have a winner 107
we have nothing to talk about 26
we haven't got time 26
we have to 499
we have to go now 162
we haven't met 79
we have to leave now 45
we have to leave 157
we have no choice 232
we have a winner 107
we have nothing to talk about 26
we haven't got time 26
we have to 499
we have to go now 162
we haven't met 79
we have to leave now 45
we have to leave 157