English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ W ] / Well that's good

Well that's good tradutor Turco

3,052 parallel translation
Well, that's good.
Bak bu güzel.
Well, that's a matter for you good people, of course.
Bak! Baksana!
Well, I mean, it's kind of a good thing that you and Jane aren't talking.
Yani, demek istiyorum ki, Jane ve ikinizin konuşmaması iyi bir şey gibi.
Okay, well, that should have been a good indication that we're going the wrong way.
Pekâlâ. Bu da güzel bir gösterge ki yanlış yoldan gidiyoruz.
Ah, well, consensus is, it was so bad that it circled around to be good.
Herkese göre o kadar kötüymüş ki iyi olmaya başlamış.
Well, that's all fine and good, but what if the banana is soft and mushy, and doglegs sharply to the left?
Bütün bunlar iyi ve güzel ama ya muz yumuşak ve hamurumsu ve sola doğru keskin bir viraja giriyorsa?
Well, that's good, but I'll tell you, he'll never lasso another heifer as fine as you, Annie Oakley.
Bu güzel, ama sana söyleyeyim ; o asla senin kadar iyi bir düveyi kementle yakalayamaz Annie Oakley.
Well, that's-that's good.
Bu iyi oldu.
Well, I wasn't exactly a good girl, if that's what you mean.
Peki iyi bir kız değildin eğer anlatmaya çalıştığınız buysa.
Well, that's a good question, Private.
Şey, güzel soru Private.
Well, it's a good thing we're here to stop that from happening.
Bunu engellemeye gelmiş olmamız iyi olmuş o zaman.
- Okay, well, that's good, because I read the ballistics report from the safe house the day Wo Fat escaped.
Tamam, güzel çünkü Wo Fat'in kaçtığı gece evin balistik raporunu okudum.
Well, so, she's gonna be constantly calling or dropping by, looking for answers, so there's a very good chance that she's gonna have a front-row seat for the final moment of humiliation.
Sürekli arayacak veya çağrı bırakacak cevapları arıyacak. Bu da insanlığın son anını ön koltuktan izlemesi için çok iyi bir fırsat.
Well, I must say that I think there's good reason for this caution.
Uyarı yazısı için gayet makûl bir neden bence.
Well, that's a good sign.
Öyle mi, bu iyiye işaret.
- Well, that's good.
- Güzel.
Well, that's good.
- Bu iyi bir şey.
Well, that's what makes him a good attorney.
Bu da onun iyi bir avukat olmasını sağlıyor.
Well, that's good news.
Gelişmeler iyi.
Well, that's a good sign.
- Bu iyiye işaret işte.
Well, that's just because you're a good friend, and friends are the second most important thing in life.
Şey, bu senin iyi bir arkadaş olman yüzünden. ve arkadaşların, hayatındaki en önemli ikinci şey.
Well, that's good to hear.
Duyduğuma sevindim.
- Well, that's good, right? No.
- Bu iyi bir şey, değil mi?
Well, that's what a good guy would do.
İyi bir adamın yapacağı bu olurdu.
Well, Mr. Bohm, it's best that your good-bye's kept short.
Bay Bohm, vedayi kisa kesmeniz iyi olur.
Well, if that's all it takes, it's a good thing you don't have a dog.
Öyle yapınca yetiyorsa, iyi ki evde köpek yok.
Well, if Don's Spanish is any good, and I have no reason to believe that it is, that is a heartbreaking story. I'm sorry.
Eğer Don'un İspanyolcası birazcık iyiyse, ki buna inanmak için bir sebep yok bu yürek parçalayıcı bir hikâyeydi.
Well, that's good to know.
İyi, bunu bilmek güzel.
Well, good luck with that after you broke poor Spaniel's heart.
Zavallı Spaniel'in kalbini kırdıktan sonra sana bol şans dilerim.
Well, that's good?
İyi o zaman.
Well, there's a good chance that you will share in the blame.
Aynı suçu paylaşmanız muhtemel.
Darling, you know good and well there's only one thing that was gonna make me happy.
Sen de çok iyi biliyorsun ki canım, beni mutlu edecek bir tek şey vardı.
Well, then, it's probably good that nothing came of it, right?
O zaman bir yere varmadığı iyi olmuş.
Well, now, that's a good amount.
Şey, oldukça fazlaymış.
Well, you tell Mose that he's a good man and I hope he feels better.
Mose'a söyle ki o iyi kalpli biri. Umarım sıkıntısı geçer.
Well, that's a good start.
- İyi bir başlangıç.
Well, that's good. Right?
Bu iyi, değil mi?
Oh, well, that's a very good question.
Çok güzel bir soru.
Well, that's good.
Bu çok iyi. Ne zaman başlayabilirsiniz?
Well, that's a good thing...'cause he has at least one nuclear bomb.
Bu iyi çünkü en azından bir tane nükleer bombaya sahip.
Well, that's good, then, right?
Bu iyi bir haber değil mi?
Well, that's good.
Peki, bu iyi bir şeymiş.
Well, if that's what you want, I'm good.
Şey, eğer böyle istiyorsan, sorun değil benim için.
Well, as pieces go, that's a good one.
Parça bazında da düşünsek hepsi birbirinden güzel.
Well, someone in that family had good fortune.
Yine de o aileden birinin iyi bir talihi varmış.
Well, that's not good.
Bu fena işte.
Well, that's good.
Bak bu çok iyi.
Well, that's good, right?
Bu iyi, değil mi?
Well, it looks like the bleeding has stopped, so that's a good sign.
Görünüşe göre kanama durmuş, bu iyiye işaret.
Well, your reputation certainly precedes you, let us hope that you're as good as they say you are.
Şöhretin her yere dağılmış durumda, umarım dedikleri kadar iyisindir.
Well, that's good.
Güzel.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]