English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ Y ] / You gotta tell me

You gotta tell me tradutor Turco

521 parallel translation
Mark, you gotta tell me what to do.
Mark, bana ne yapacağımı söylemen gerek.
- Oh no, you gotta tell me.
- Bunu sizden öğrenmek istiyorum!
You gotta tell me what they all mean.
Bunların anlamlarını bana anlatman lazım.
But you gotta tell me what I said, doc. Every word.
Ağzımdan çıkan her kelimeyi bilmek istiyorum, Doktor.
- lf... if... if... - Listen here, you gotta tell me who told you to go about things scientifically!
- Ne diyordun hani, bize sallayıp duruyordun, herşeyi bil.. bil.. bilimsel yapacağız demiyor muydun?
Now, though, you gotta tell me why you don't want to.
Bana neden istemediğini söylemen gerek.
You gotta tell me what's going on, Jack.
Neler olduğunu bana söylemelisin, Jack.
- You gotta tell me now.
- Bana hemen anlatmalısın.
So you gotta tell me what you're doing, man.
Peki, sen anlat dostum, neler yapıyorsun?
You gotta tell me something! Make me understand...
Bana güzel şeyler anlat...
You gotta tell me more about this club of yours.
Bana biraz daha kendi kulübünden söz etsene.
You gotta tell me.
Bana söylemelisin.
One time. That's all you gotta tell me.
Bir kere söyle, yeter.
You gotta tell me.
You gotta tell me.
- You gotta tell me where your brother is.
- Kardeşin nerede?
You gotta tell me where the hell he is. - No, I don't know.
Bana nerede olduğunu söyle!
You gotta tell me so I can tell Dianne.
Dianne'e söylemem için bana söylemelisin.
You gotta tell me where you wanna go.
Nereye gitmek istediğini bana söylemelisin.
YOU GOTTA TELL ME.
- Gerçek adam kim?
All you gotta do is tell me.
- Bana söyle yeter.
I know you don't want to see me, but I gotta tell you somethin', Bill.
Beni görmek istemediğini biliyorum ama sana bir şey söylemem gerekiyor Bill.
But what I'm here to tell you is that you'd better watch out pretty close for me the next couple of days because I wanna do what I gotta do without committing any real big sin because I know how you feel about stealing.
Ama sana asıl diyeceğim önümüzdeki birkaç gün bana göz kulak olsan iyi olur çünkü yapmam gerekeni günah işlemeden yapmak istiyorum çünkü hırsızlık hakkında ne hissettiğini biliyorum.
You've gotta tell me.
Her şeyi anlatmalısın.
They don't want me to win there I gotta tell you that?
Neden hiç dostum olmayan yabancı bir şehirde maça çıkayım? Orada kazanmamı istemiyorlar, farkında değil misin?
Well, you tell him for me that he's gotta get off right now.
O'na benim için, hemen inmesini söyle.
You mean to tell me that's all we gotta climb?
Tırmanacağımız yer bu kadar mı yani?
I gotta tell you before you hire me...
Beni tutmadan önce size söylemeliyim...
You mean to tell me you work at something you can't make a living off so you gotta take a job to make enough money to go on working at work you can't live on?
Ekmek parası kazanamadığın bir iş yaptığını söylüyorsun. Bu yüzden yeteri kadar para kazanıp para kazanmadığın işi yapmak için başka bir iş bulmak zorundasın.
You gotta get up in the morning to beat ol'Freeman, let me tell ya.
Üzgünüm. Yaşlı Freeman'ı yenmek için sabah erken kalkmalısınız.
I gotta tell you, Doc, one of the things that I like best about my job, it gives me an opportunity to meet interesting people.
Size söylemem gerek, Doktor, işim konusunda en sevdiğim şeylerden biri, bana ilginç insanlarla karşılaşma fırsatı vermesi.
I gotta tell you something about me.
Sana benim hakkında bir şey söylemeliyim.
All I know is I am the goddamn mayor of the goddamn city of New York, the second most important elective office in the entire country, and you tell me I gotta lay here and suffer like every other schlub in the country?
Tek bildiğim şu ki ; ben, bütün ülkedeki en önemli ikinci seçim bölgesi olan, lanet olası New York'un, lanet olası Belediye Başkanıyım. Ve sen bana, burada yatıp şehirdeki diğer ahmaklar gibi ıstırap çekmemi söylüyorsun.
All you gotta do is just tell me.
Bana söylemeniz yeter.
Okay, I'll tell you, Ritter, but you've gotta let me send that message.
Tamam, açıklayacağım Ritter, ama bu mesajı göndermeme izin vermelisin.
He kidnapped me, Mr. Wally, but I gotta tell you I had a great time on your rides.
Beni kaçırdı, ama şöyle söyleyeyim... eğlendim.
I gotta tell ya, you ´ re the only person I ´ ve ever met who just sweeps me off my feet.
Ayaklarımı yerden kesen bugüne kadar karşılaştığım tek insansın.
Let me tell you something about athletes. I mean, after a game, we've got to relax, we gotta come down.
Sana atletler hakkında birşey söyleyeyim.Bir oyun sonra rahatlayacağız.
You gotta help me, Hap. I want to tell Pop.
Babama anlatmam için yardım et.
Why do these Third World cesspools always gotta be so hot, will you tell me that?
Neden bu üçüncü dünya fosseptikleri her zaman çok sıcak olmak zorunda, söyler misin bana?
The first thing I gotta have before you get Filargi back... is that you deliver Dominic to me... where I tell you and when I tell you.
Filargi'yi geri almanız için sizden ilk talebim..... Dominic'i bana teslim etmeniz. Yeri ve zamanı bildireceğim.
Gotta tell you, Don... at first, the idea of this merger made me as nervous... as a long-tailed cat in a room full of rocking chairs.
Şunu söylemeliyim ki, Don, başlangıçta bu birleşme fikri... beni sallanan sandalyelerle dolu bir odadaki... uzun kuyruklu kedi gibi tedirgin etmişti.
In fact, I gotta tell ya, it kinda made me think of you, Miss Farmer.
Aslında, size söyleyeceğim, bana sizi düşündürdü, Bayan Farmer.
Well, I don't tell anyone when I do it here, but you gotta give me credit.
Burada taşırınca da kimseye haber vermiyorum.
I gotta tell you, that guy scares me more than anything we're gonna find down there.
O adam aşağıda bulacağımız herhangi bir şeyden çok daha fazla korkutuyor beni.
And I gotta tell you that your face fascinates me.
Yüzünün beni büyülediğini söylemeliyim.
Why Don't You Just Tell Me What I Gotta Know, And I'll Go Do What I Gotta Do?
Neden bana bilmem gerekenleri anlatmıyorsun? Böylece, yapmam gerekeni yaparım.
YOU'VE GOTTA TELL ME THAT THAT FAT, DISGUSTING CREEP,
Lütfen söyle.
I tell ya a million times, you gotta make me a boss!
Milyon kere söyledim sana! İlla patron diyeceksin!
I've held books before, and I gotta tell you, they don't exactly do it for me.
Daha önce de kitapları elimde tutmuştum fakat açıkçası benim işime pek yaramıyorlar.
I'm around you all my life, tell me what I gotta do.
Hayatım boyunca yanındaydım, ne yapmam gerektiğini söyle.
Now, I won't tell him you're not my daughter, but you gotta do something for me.
Şimdi, ona kızım olmadığını söylemem, ama sen de benim için bir şey yaparsan.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]