You hear that tradutor Turco
14,490 parallel translation
I don't normally like to gossip, but did you hear that Jacob needs a nap?
Normalde dedikodu yapmam ama Jacob'un uykusu gelmiş, duydun mu?
- Did you hear that?
Duydun mu?
Girl, didn't you hear that?
Hadi. Kızım, duymadınız mı söylediğini?
Do you hear that?
Bunu duydunuz mu?
You hear that?
Duydunuz mu?
Oh. hey, did you hear that?
Bunu duydun mu?
- Don't you hear that?
- Sen duymuyor musun?
- Who'd you hear that from?
- Kimden duydun bunu?
Did you hear that?
Duydun mu?
- Did you hear that?
- Duydun mu?
Where'd you hear that song?
O şarkıyı nereden duydun?
Where did you hear that? Where did you hear that?
Onu nereden duydun?
Oh, you hear that?
Duydun mu bunu?
- You hear that?
- Duydun mu bunu?
You hear that shit, man?
Duydun mu lan bunları?
Did you hear that noise?
- Sesi duydun mu?
Do you hear that?
Duyuyor musun?
You hear that, don't you?
Duyuyorsun değil mi?
You hear that?
Duyuyor musun?
Do you hear that sound?
O ses duyuyor musun?
I'm so happy to hear you say that.
Bunu duyduğuma çok sevindim.
- And steer clear of the meat loaf, but you didn't hear that from me.
- Ayrıca rostodan uzak dur, ve bunu benden duymadın.
Or did you hear not that?
Ya da onu duymama imkanın var mı?
- Now you hear that?
- Duydun mu?
Pretty much that's gonna be my life, so it's not something you wanna hear, but it has to be done, so I'm gonna get it done.
Hayatım hemen hemen böyle olacak. Duymak istediğiniz bir şey değil ama yapılması gerek ve bunu yapacağım.
What was that? I can't hear you. Huh?
Ne diyorsun duyamıyorum.
Do you hear how that sounds?
Kulağa nasıl geldiğinin farkında mısın?
You hear that?
Silahını yere bırak.
Did you guys hear that knocking?
Beyler sesi duydunuz mu?
It's good to hear that you worry about me
Benim için endişelendiğini duymak güzel.
Granted, Samaritan knows that you won't hear its appeal in your current state.
Samaritan şu anki konumun itibariyle çağrısına karşılık vermeyeceğini biliyor.
Because first, they're gonna hear about what you did in that park.
Çünkü, ilk önce senin parkta yaptıklarını duyacaklar.
And I didn't hear anything on the radio about two pericos being in this zone which means nobody knows that you're here.
Ve bu bölgede iki memurun olduğuyla ilgili hiçbir şey duymadım buna göre kimse burada olduğunuzu bilmiyor.
All you got to do is fill that balloon with what they want to hear.
Tek yapman gereken o balonu doldurmak. Onların duymak istedikleri şeyler ile.
We need a strong leader at the heart of the Shieldlands, but if you are that man, then take it like a warrior, shouting your intentions for others to hear!
Shieldlands'in merkezinde güçlü bir adama ihtiyacımız var ama sen o adamsan bir savaşçı gibi kazan. Amacını başkalarına duyur!
Nah, but you don't want to hear nothing about that, do you?
Bunları dinlemek işine gelmiyor değil mi?
Way Noah talkin', I... I think he'll need to hear that from you.
Noah'ın dediklerini düşünüyorum da bunu senden duysa daha iyi.
I'm sorry to be the one to tell you things that you don't want to hear, but I know you, Jessa.
Duymak istemediğin şeyleri söyleyen kişi olmak istemezdim ama seni tanıyorum, Jessa.
Do you hear that?
Duydun mu sesi?
I had to hear it from Lorraine down the street that you've been stepping out with the Owens girl!
Owens denen kızla çıktığını sokağın aşağısındaki Lorraine'den öğrendim!
You have no idea how sorry I am to hear that.
Bunu duyduğum için ne kadar üzüldüğümü tahmin edemezsin.
And I realize that you don't love me, and you tried to tell me that, and I guess I wish over time that you could have learned to love me, you know, like when you hear those nice stories
Beni sevmediğini fark ettim. Bana bunu söylemeye çalıştın ama zamanla beni sevmeyi öğrenirsin sandım.
Yeah, Kyra was murdered, you didn't hear that?
Kyra dün öldürüldü, duymadın mı?
I'm glad to hear you say that.
Bunu söylediğinizi duyduğuma sevindim.
Because even if that is true, I would ask that you at least acknowledge that you can hear me right now.
Eğer doğruysa bile lütfen, beni duyabildiğini kabul etmeni istiyorum.
Um, I learned that it's very hard to emigrate, which is why you rarely hear the word "emigrant."
Göç etmenin çok zor olduğunu öğrendim, ki bu yüzden nadiren "göçmen" kelimesini duyuyorsun.
Just pretend to hang up but leave me on the phone so that I can hear you, and then the first chance you get, tell him you have to pee and then run.
Kapamış gibi yap ama öylece bırak ki seni duyayım, ilk fırsatta işemen gerektiğini söyle ve kaç.
But all those guys you have around, all those... fucking guys you just have, they're only gonna tell you what you want to hear and they're gonna cater to you because of your fame and the stuff that you have.
Ama etrafındaki o herifler... sahip olduğun sikko herifler, şöhretin ve sahip olduğun eşyalar yüzünden, ihtiyaçlarını karşılayıp, sana sadece duymak istediğin şeyleri söyleyecekler.
You just wanted me to say that so I could hear how crazy it sounds, didn't you?
Bunun ne kadar çılgınca olduğunu benim ağzımdan duymak için yaptın değil mi?
Did you I hear that?
Duydun ı mı?
You hear that, Finn?
Duydun mu Finn?
you heard me 949
you heard it 84
you heard wrong 40
you heard the man 286
you heard right 51
you heard me right 19
you heard her 244
you heard 289
you heard him 499
you heard of him 22
you heard it 84
you heard wrong 40
you heard the man 286
you heard right 51
you heard me right 19
you heard her 244
you heard 289
you heard him 499
you heard of him 22