English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ Y ] / Your shirt

Your shirt tradutor Turco

3,389 parallel translation
You have to take your shirt off.
Üzerindeki gömleği çıkartman lâzım.
So give me your shirt.
O zaman kendi tişörtünü ver bana.
Right now, you're passed out in the basement, and I'm eating vomit off your shirt, but while we're here, try to learn something.
Şu anda bodrumda baygın şekilde yatıyorsun ben de kusmuklarını yiyorum ama hazır gelmişken bir şeyler öğren.
I'll just wait here, eating vomit off your shirt.
Ben burada durup, kusmuğundan yerim.
You can take your shirt off, and I'll, uh, have a look.
Sen, gömleğini çıkarabilirsin ve ben, ah, bir bakayım.
You're gonna change your shirt?
Gömleğini mi değiştireceksin?
I like your shirt.
Gömleğini beğendim.
Ryan switched his name tag to his pants, so now it's like, if you wear yours on your shirt, you're a total dick, but if you switch, you're a copycat.
Ryan, isim etiketini pantolonuna taktı. Şimdi gömleğine takanlar mal gibi görünüyor. Ama pantolona takarsan da kopyacı gibi oluyorsun.
You are bleeding through your shirt.
Gömleğinden kan akıyor.
- "Get off of my shirt." - "I'm not on your shirt."
- "Tişörtümü bırak." - "Tişörtünü tutmuyorum."
What's that under your shirt?
Tişörtünün altında ne var?
It was wrapped in your shirt.
Senin tişörtüne sarılmıştı ama.
Well, keep your shirt on.
Biraz sabırlı ol!
Your shirt.
Tişörtünüz.
It said, "I'll give you five bucks to lift your shirt."
Diyordu ki : Tişörtünü kaldırsan beş papel veririm.
- What's under your shirt?
- Tisortunun altinda ne var senin?
You don't have to keep your shirt on.
T-Shirtünü giymek zorunda değilsin.
Mr Wengrow. Change your shirt.
Bay Wengrow.
Is that throw-up on your shirt?
Üstündeki kusmuk mu?
Tuckin'in your shirt's for fools
Tişört içinde tıkılma da aptallara göredir.
And look at your shirt...
Sümük.
Open your shirt, hike up your skirt, show them your Wesbox.
Göleğini aç, eteğini yukarı çek ve onlar Wesbox'ını göster.
Yeah, but then I unbuttoned your shirt.
Evet ama sonra ben senin gömleğinin düğmelerini açtım.
And then I took off your shirt.
Sonra ben bluzunu çıkardım.
Do you mind lifting up your shirt for me, please?
Üstünüzü benim için biraz kaldırabilir misiniz, lütfen?
Take off your shirt.
Üzerini çıkar.
Take off your shirt or I'll bring Glenn's hand in here.
Üzerini çıkar yoksa Glenn'in elini getiririm.
Please keep the first button of your shirt open.
Lütfen gömleğinin üst düğmesini açık bırak.
Keep your shirt on!
Gömleğin üstünde kalsın ( Patlama geldik ) *
Your shirt?
Gömleğini mi?
Your shirt is ready.
Gömleğiniz hazır.
I'm gonna need you to open your shirt.
- Gömleğini açmanı istiyorum.
Noble that you donate so much of your clothing to Goodwill... And a shame that that poor sap ended up with your shirt.
İyi niyet olarak kıyafetlerinizi bağışlamanız bir asalet... ve o fakir adamın sizin verdiğiniz tişörtle ölmesi bir utanç meselesi.
You're like some kid at a talent show with a number pinned to your shirt.
Tıpkı, tişörtüne numara verilmiş yetenek yarışmasına çıkan şu çocuklar gibisin.
- Is that your shirt?
- Bu senin tişörtün mü?
Martin, go and put your shirt on.
- Martin, git de üzerine bir şey giy.
Your Yamaka matches your shirt.
- Yamaka'n da gömleğine uymuş.
It's like dancing with 2 cats tucked into your shirt.
T-shirt'inde iki kedi sıkışmışken dans etmek gibi birşey olmalı.
Ah, looks like you finally got the starch out of your shirt.
Ah, görünüşe göre üstündeki sertliği attın.
Here's the thing, Elaine, if the gun had been held up against your husband's shirt, there would have been burn marks on the entry wound and on his shirt.
Olay şu, Elaine, Eğer tabanca kocanın gömleğine doğrudan tutulsaydı yaranın girişinde ve gömleğinde yanık izleri olmalıydı.
There would have been a distinct gunshot residue pattern, but the GSR pattern on your husband's shirt would indicate that he was shot from a distance.
Belirgin bir atış artığı modeli olmalıydı ama kocanın gömleğindeki atış artığı nadir olanlardan bu da belli bir uzaklıktan vurulduğuna işaret ediyor.
You go get a toothbrush, grab an extra shirt from your locker.
Sen bir diş fırçası gidip, Dolabında bir ekstra gömlek kapmak.
Put your shirt back on.
Gömleğini giy.
I took the liberty of bringing you a shirt from your locker.
Dolabından bir gömlek getirdim sana. - Teşekkürler.
I like your shirt.
Tişörtünü beğendim.
Here's your badge, your calendar and your t-shirt.
Pekâlâ, yaka kartın takvimin... bu da tişörtün.
So, um... You're not wearing your t-shirt.
Tişörtünü giymemişsin.
After your examination of the blood splatter on Mr. Grayson's shirt... The shooter was standing approximately three feet from the victim...
Bay Grayson'un gömleği üzerine sıçrayan kan üzerindeki incelemeniz sonucunda ateş edenin kurbanın yaklaşık 1 metre ötesinde durduğu ortaya çıktı.
Go upstairs, wash your hair and put on the shirt.
Yukarı çık, saçlarını yıka ve gömleğini giy.
You attacked me, we fought, you tore my shirt, you drew your concealed weapon, tried to kill me.
Bana saldırdın, kavga ettik ve gömleğimi yırttın. Sakladığın silahı çıkarıp beni öldürmeye çalıştın.
Wish I could say the same about your new shirt.
Keşke yeni gömleğin içinde aynını söyleyebilsem.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]