Asla tradutor Inglês
127,020 parallel translation
Eğer günümüzden 600 yıl önceki aynı disk ise, şu an alırsak gelecekte bulunduğu yerde asla olmayabilir.
If it's the same drive, then 600 years from now, somehow it's supposed to wind up on that station, where I found it.
Ve biz de onu asla almamış oluruz.
But if we take it, then it never gets there, and then we never go back in time to take it.
Asla olmamalı.
Never has been.
Bunu asla kabul etmezler.
They'll never accept this.
Farklı yollara gideceğiz ve asla karşılaşmayacağız.
We'll go our separate ways and never cross paths again.
Tek gözlü nihayetinde peşime takıldı cesedini asla bulamadılar.
One Eye, he eventually did come after me. They never found his body.
Asla bizimle ilgisi olmayan bölgesel bir anlaşmazlığa katılacağımı söylemedim.
I never said I'd be willing to get involved in a territorial dispute that has nothing to do with us.
Asla.
Never.
Onu sevmeyi asla bırakmadığımı söyle.
Tell her I never stopped loving her.
Bu asla olmuş kabul etmemen gereken bir şey.
It's something you should never take for granted.
Asla bize hizmet etmeyi kabul etmeyecek.
He'll never agree to serve us.
Yapamazsın, asla yetişemezsin.
You can't. You'd never make it.
Asla yapmazdı.
He never could.
Bize asla zarar vermezler.
They would never harm us.
Doğa ana asla hata yapmaz.
Mother Earth is never wrong.
Her gün, sana söylemeyi denedim,... ama kelimeleri asla çıkaramadım.
Every day, I tried to say it, but I could never get the words out.
Onun için asla umut etmekten vazgeçmedim.
I never gave up hope for him.
Ona derdim ki... asla umudundan vazgeçme.
I would tell him don't ever give up hope.
Bir sürüyle asla takılmam.
I don't run with a pack.
Eskiden iki ayağımın üzerinde dururken hayatlarını dizleri üstünde geçirenlere yaşamları kasvetli bir melodi olanlara asla ama asla dikkat etmezdim.
Back when I was standing tall I never bothered to notice all the people living on their knees, all the people whose lives are melancholy little tunes.
- Asla. Parti daha yeni başladı.
The party is just getting started.
Her zaman hazır, asla vazgeçmeyen, doğruyu yapmaya çalışan ruhunu.
An always-ready, never-quit, get-it-right-this-time spirit.
Senden asla çalmam.
I never stole from you.
Ama sonsuza dek kalbimi ona adamıştım. Bir şövalye asla sözünden dönmez!
But I had already pledged my heart to her for all of the eternity, and a knight can never break an oath.
Ama bir daha asla bana yalan söyleme.
No need to apologize, and don't you ever lie to me again.
Bunu asla unutmayacağım.
I will never forget that.
Eros deneyi asla Dünya'ya düzenlenen bir saldırı olmadı. Bunu sizin de bildiğinize inanıyorum.
The Eros experiment was never meant to be an attack on Earth, and I believe that you know that.
Sabaha asla gerçekten şansımız olmaz Sadece konuşmak için, anlıyor musun?
We never really get a chance in the morning to just talk, you know?
Asla söylemedim ki...
I never really did tell you that...
Ben asla Ralphie'yi unutmam.
I never forget about Ralphie.
Asado'dan lezzetlisi yoktur ve asado'ya asla hayır demem.
There's nothing tastier than an asado, and for me, I'll never say no to an asado.
Asla pes etmeyin.
Never give up.
Asla yapacağımı düşünmediğim yollarla yasaları ihlal ettim. Ama yanlışlarımı telafi ettim.
"An old trick well done is far better than a new trick with no effect."
Sandicot meselesini, bana yardım ettiğini bilmiyor. Asla bilmemeli.
He doesn't know about Sandicot, doesn't know how you stepped up.
Ama sen asla geri dönüşü olmayan tek şeyi yaptın.
But you did the one thing no one can ever come back from.
O kapıdan içeri bir daha asla giremezsin.
You're not walking through that door ever again.
Bir oğlanın babasını gömmedikçe asla erkek olamadığını söylerler.
You know, they say that a boy never really becomes a man until he's buried his father.
Asla pes-etme.
"Never give in. Never give in."
Böyle bilgiler asla bedava değildir.
Information like this is never free.
İşte bu yüzden sen asla hisse alıp satamayacaksın.
That... That's why you will never buy and sell equities.
Wendy Rhoades bir yükümlülük ve ikinizin konuşmasını asla kabullenemem.
Wendy Rhoades is a liability, and I will never be okay with the two of you talking.
- Bir daha asla.
- Never again.
Bir daha asla normale dönmeyeceğiz, değil mi?
We're never gonna be normal again, are we?
Babam çiftliği asla bırakmaz.
My father will never abandon the ranch.
Diğer türlü, asla ikinci bir randevuya çıkamayacağız.
Otherwise, we'll never be able to go on a second date.
Beni asla sevmedin.
You never loved me.
Bana göre onlar senin asla olamdığın kadar aile gibiler.
They are more of a family to me than you ever were.
Yâni ölümsüz mü olacağım? Asla yaşlanmayacaksın.
So I'd be immortal?
Bir daha asla hasta olmayacaksın.
You'd never age.
Bir hırsızı asla bağlama!
Never tie up a thief.
Hayır onunla özel olarak asla buluşmayacağımı biliyordun.
I'll make it an even two mil.