Berbat kokuyor tradutor Inglês
290 parallel translation
- Berbat kokuyor.
- Well, it stinks.
Sadece berbat kokuyor.
Only it stinks.
- Berbat kokuyor. Rakun sesine benzemiyor.
Don't make noise like that for coon.
Kızılderililer bunu zehirli ok yapmak için kullanırmış. Gérard, bu çok berbat kokuyor!
I'll tell you what it is ; it's what natives use to poison their arrows
Soyunup dökünmemde mahzur var mı? Tişörtüm berbat kokuyor da.
Mind if I make myself comfortable?
- Berbat kokuyor
- He's stinking.
Tanrım, berbat kokuyor!
God, it stinks!
Burası berbat kokuyor.
It stinks in here.
Saçları bitli ve berbat kokuyor!
Her hair is full of lice and she is evil smelling!
Bence berbat kokuyor.
It never looked so pretty. I think it stinks.
Fakat filler titizdir, ve bu su berbat kokuyor.
But elephants are finicky, and this water stinks.
Tuhaf bir koku, çok berbat kokuyor.
It smells strange, a shameful scent.
Hadi. Berbat kokuyor...
Come on.
Tao amca bu su ile ayaklarını yıkardı tadı harika değil mi berbat kokuyor iğrenç çıkar beni
Uncle Tao used this water for washing his feet Not a bad taste It stinks, let me out
Aman Tanrım! Koltuk altın berbat kokuyor
God, you're a pitstink.
Tanrım, berbat kokuyor.
God, it stinks down here.
Burası berbat kokuyor.
It smells awful.
Berbat kokuyor!
It stinks!
- Burası berbat kokuyor, allah kahretsin
- It stinks in here, man. Goddamn!
Çok berbat kokuyor.
Man, this stuff sure stinks.
Burası berbat kokuyor! - Bu herifi tanımadığından emin misin?
- You sure you don't know him?
- Burası neden çok berbat kokuyor?
Man, what stinks like that?
Tanrım, burası berbat kokuyor.
man, it smells rank in here.
Berbat kokuyor.
You don't want to go in there.
Berbat kokuyor!
It smells vile!
Buralar berbat kokuyor.
They stink to all holy heaven.
Zavallı Hippolyte berbat kokuyor.
He really stinks.
Berbat kokuyor.
It stinks.
- Yukarı berbat kokuyor.
- It stinks up there.
- Daha berbat kokuyor.
- He smells worse.
Daens mecliste olmasına rağmen burası hâlâ berbat kokuyor.
Even with Daens in parliament it still stinks in here.
Berbat kokuyor!
Oh, it stinks!
Temelde benim söylediğim... bir kaç tane yumurta kırmadan omlet yapamazsın... ve insanoğlu sadece kırık bir yumurtadır... ve omlet... berbat kokuyor.
You see, what I'm saying, basically, is... you can't make an omelet without cracking a few eggs... and humanity is just a cracked egg... and the omelet... stinks.
Ayakları berbat kokuyor!
Their feet reek!
Çok berbat kokuyor.
It smells god-awful.
O berbat kokuyor.
He smells awful.
Berbat kokuyor.
Jesus Christ, it stinks!
- Tanrım burası berbat kokuyor.
- Jesus, it stinks in here.
Çok berbat kokuyor.
Oh, he smells worse than anything.
Burası berbat kokuyor.
It stinks in here, anyway.
Berbat kokuyor.
It stinks!
Ayrıca berbat kokuyor.
He also smells terrible.
Ubaldo geldi, berbat kokuyor.
- Ubaldo's back, stinky as ever.
Ev berbat kokuyor.
This house stinks.
Tanrım, burası berbat kokuyor.
God, it stinks here.
Kokusu berbat... sahte para gibi kokuyor.
I say the whole thing stinks, but I figure I can live with the smell.
Berbat kokuyor.
- She stinks.
Şu kahrolası şey berbat kokuyor.
That fuckin'shit stinks.
Berbat sigara kokuyor
You smoke too much.
Berbat bir şey kokuyor.
He stinks something awful.
Ev kokuyor, yiyecek berbat... tuvalet faaliyetleri şok edici... ve şimdiye kadar da tek paund bile almadık.
The housing stinks, the food's lousy... the lavatory facilities are appalling... and so far, we haven't been paid so much as one quid.