Biliyor musun al tradutor Inglês
508 parallel translation
Biliyor musun Al, bu hatıralarımı canlandırıyor.
Oh, you know, Al, this brings back memories.
Biliyor musun Al, belki beni alâkadar etmez ama çalışan bir eşinin olması çok avantajlı.
You know, Al, it's probably none of my business, but there are advantages to having a working wife.
Biliyor musun Al, çocukların ikisi de gittiklerine göre biz de belki oynaşırız diye düşünmüştüm.
You know, Al, since the kids are both gone, I was thinking maybe we could fool around.
Biliyor musun Al, haklısın.
You know something, Al? You're right.
Biliyor musun Al, işte, senin farkın bu.
You know, that's what really sets you apart, Al.
Biliyor musun, elimi cebime atıp 15 cent çıkarttım. İçki için. Sonra deli misin dedim, bu parayla dünyanın tohumu alınır.
You know, just pushing out a dime and a nickel to buy a drink - and I think what a lot of carrot seed you can get for 15 cents.
Penelope, Ollie amcanla esir alındığımızı biliyor musun?
Penelope, did you know that your Uncle Ollie and me have been captured?
Aşağıda tutmak için ağır bir şey lazım. Kovac. Kalleş dostun Magaroulian hakkında ne düşünüyorum biliyor musun?
Kovac, you know what I think of that no-good, snake-in-the-grass friend of yours, Al Magaroulian?
İşte al. Biliyor musun Matt, bir şeyler ters.
You know, Matt, things ain't right.
Kimler plak alır biliyor musun?
You know who buys records? High school girls.
Biliyor musun, odan için saatine 1,000 Liret alıyor.
She charges 1,000 lire an hour for the room, you know.
Al, mektup senin. Gelecek sefere seninkilere bir mektup yazalım, ne diyeceksin biliyor musun?
Next time we write to your folks, you know what you're gonna say?
İyi bir program ayarlamanın dört yıl sürdüğünü biliyor musun? Tabi büyük takımlar sizi listeye alırsa.
Do you know it takes four years to get a decent schedule if the big teams will book you at all?
Herhangi birini, mesela Frank Thurlowe Pulver'i al... Japonya'ya ya giden bir B-29'a koy. Ne olur, biliyor musun?
You take any one of them, say even Frank Thurlowe Pulver here put him into a B-29 over in Japan and do you know what you'd have?
Biliyor musun, konuyu akademik açıdan ele alırsak...
You know, thinking about it academically...
Al bu ne biliyor musun?
Do you recognise this?
Maymun yakalamak için ne alıyor, biliyor musun?
You know what he's been buying to catch monkeys?
Biliyor musun buna alıştım.
But I'm getting used to it, you know?
Bir adamı evine dönmekten alı koyacak herhangi bir kanun biliyor musun?
Do you know of any law prohibiting a man... from residing on his own property?
Biliyor musun Al, bu sabah kendimi çok iyi hissediyorum.
You know something, Al?
Biliyor musun, Doktor, Zombo'ya iyice alışmaya başaldım.
You know, Doctor, I'm getting quite fond of Zombo.
Sen bu şeyleri alıp yeniden aynı duruma gelmenin kaç para gerektiğini biliyor musun?
Do you know how much money it would take to get this thing into condition again?
Halka bu çöpü satın al diyorum. Niye biliyor musun?
I tell people to buy this garbage.
- Özel tenis kortumda haftada üç gün ders alıyorum. - Yok canım! - Bunu biliyor musun?
I take tennis lessons three times a week on my own private court.
Harika. - Ders alıyorum, biliyor musun?
- I've been taking classes, you know.
Biliyor musun, ne kadar aptal olsan da eninde sonunda mesajı alırsın diye düşünüyordum.
You know, you'd think that even so dumb a brain as yours would finally get the message.
Ne alıyor, biliyor musun?
Do you know what she's getting?
- Biliyor musun, Al?
- You know something, A. L?
Eskiden işçiler nasıl işe alınırdı biliyor musun?
Do you know how workers were hired in the old days?
Bunun için ne ceza alırsın, biliyor musun hergele?
You know what one gets for this, you scoundrel?
Ne kadar para alıyor, biliyor musun?
Saw the homeless there?
Biliyor musun, gazetecilerden o resmimin alınmasını istiyorum Alamazsan o zaman vurursun.
You know, the only way you guys get your picture in the papers is when you get shot.
Biliyor musun, genellikle istediğim şeyi alırım.
You know, when I want something, I usually get it.
Biliyor musun... suçlularla arkadaşlık yaptığın öğrenilirse lisansını elinden alırlar?
FACE : Did you know... that you can lose your gaming license for fraternising with a known criminal?
Biliyor musun, bu iş gittikçe daha tuhaf bir hal alıyor.
[Tubbs] Uh, you know what? This is getting weirder all the time.
Biliyor musun beni görmeye gelmene sevindim.
You know, Al I'm glad you came to see me.
Biliyor musun, bu tür saldırılar alıyorum.
I get these attacks, you know?
Al, biliyor musun küçükken, annemle Yugoslavya'dan geldiğimde ilk, ilk tanıştığım kişi Ivan'dı.
Al, you know... when I came with my mother from Yugoslavia... when I was little... Ivan was the very, very first person I met.
Biz burada durup, Yvette'yi sakinleştirmeye çalışırken birimiz bıçağı alıp salona koşmuş ve aşçıyı bıçaklamış olabilir. - Sen biliyor musun?
- Do you know?
Biliyor musun, buraya pek alışık değilim.
I'm not really into all this shit, you know?
Hey Al, biliyor musun seneler bana bir şeyi öğretti.
Hey, Al. You know, there's something I've learned over the years,
Biliyor musun, Al kendimi domuz gibi hissediyorum burada durup, kendimi eğlendirerek masum ve zavallı kadına bakıyorum sanki bir et parçasına bakar gibi.
You know, Al, I feel kind of like a pig, standing here, enjoying myself, staring at a poor, unsuspecting woman as if she were nothing but a piece of meat.
Biliyor musun, bizde de K-Mart var fakat şehir dışına çıkıp da birinde alışveriş etmek çok özel bir şey.
You know, I know we have Kmarts at home, but there is something so special about going out of town to shop at one.
Ama biliyor musun, ne var Al?
But you know something, Al?
Al, biliyor musun, köpeğin çiti bahçeme devirdi.
Al, you know your dog just jumped the fence into my yard?
Biliyor musun, Al o beş dolar benim için bir şey ifade etmiyordu. ... ama onun için çok şey ifade ediyordur.
You know, Al, that $ 5.00 wasn't going to do anything for me, but it'll do a lot of good for him.
Biliyor musun, para hakkında yalan söylemen yeterince kötü fakat Al, bunlar sahip olduğumuz tek dostlarımız.
You know, it's bad enough you lied to me about winning the money, but, Al, these are the only friends I've got.
Al, arka lambanın kırılmış olduğunu biliyor musun?
Al, did you know your car has a busted taillight?
Biliyor musun, onlara karşı nazik olmalısın, Al.
You know, you should be nice to them, Al.
Al, Steve'in annesi ve bir bowling topu arasındaki farkı biliyor musun? - Ne?
Al, do you know the difference between Steve's mother and a bowling ball?
Biliyor musun, Al?
You know something, Al,
biliyor musun 6673
biliyor musunuz 1377
biliyor musun baba 17
biliyor musun peg 18
all right 20
allo 25
alex 1064
alice 882
allah rahmet eylesin 22
alvarez 41
biliyor musunuz 1377
biliyor musun baba 17
biliyor musun peg 18
all right 20
allo 25
alex 1064
alice 882
allah rahmet eylesin 22
alvarez 41
alexei 36
alacakaranlık kuşağı 39
alacakaranlik kuşaği 23
allah 1043
alan 546
alarm 144
alvaro 24
allen 166
ally 413
alma 146
alacakaranlık kuşağı 39
alacakaranlik kuşaği 23
allah 1043
alan 546
alarm 144
alvaro 24
allen 166
ally 413
alma 146