Bu o tradutor Inglês
82,667 parallel translation
Bu o.
That's him.
- Bu o mu?
- Is that him?
- Belki bu o kadar kötü değildir.
Well, maybe that's not such a bad thing.
- Ne yazık ki bu o tür bir ziyaret değil.
Unfortunately, it's not that type of visit.
Bu o, hızlı olan.
That's her, the fast one.
Bu o olabilir.
This could be her.
Çünkü bu yükü ne kadar omuzlarında taşırsan o boşluğu doldurmak için sürekli bizi arayacaksın.
Because as long as you keep her at arm's length, you're gonna keep looking to us to fill that void.
Evet edecek, eğer çocuklarımın önünde babamızı toprağa verdiğimiz bu günde olay çıkartırsan yemin ederim, seni öldüresiye döverim çünkü o benim annem ve konuşmasına izin vereceğim.
Yes, she is, and if you make a scene in front of my kids on the day that we put our dad into the ground, I swear to God, I will beat the shit out of you, because she's my mother, and I'm gonna let her say her piece.
O yüzden gideceksen, tam git bu sefer çünkü gerçek şu ki bu aile sensiz daha iyi.
So, when you leave this time, just stay gone, because the truth is, this family works better without you.
Bu iş duruşmaya giderse karşımda olacak kişi o ve geçen sefer ne olduğunu biliyoruz.
And if this goes to trial, he's the one I'm up against, and we all know what happened last time.
Büyük hukuk firması tecrübelerim bana diyor ki, 20 vermeye yetkilisin o yüzden 25 diyelim kapatalım bu işi.
- You see, all my experience at a midtown law firm tells me you're authorized to go to 20, so let's say 25 and call it a day.
O zamana kadar seninle ben bu işi çözmeliyiz.
And you and I need to fix this before then.
Ben de sana söylüyorum teklifimi verdim, alabileceğin bu kadar şu an kabul etmezsen, mahkemeye gideriz ve o kadını çocuğuyla birlikte süründürürüm.
- And I am telling you, you've had your offer. That's all your gonna get, and if you don't take it right now, we're going to trial, and I am gonna wipe the floor with this kid.
Bunların hiçbiri bu alette yok, o yüzden üzgünüm, cevabım hayır.
I'm sorry, but it's a no.
Hayat bu. Benim bile 5 yıldır hayatım yoktu seni bu yüzden işe aldım o yüzden bunu asla bir daha söyleme bana.
And I haven't had a life in five years, which is why I hired you, so don't you ever say that to me again.
Sanki bu anı mahvediyormuş gibi hissediyorum, o yüzden seninle gelmemi istemiyorsan gelmem.
And now I feel like I'm ruining this, so... If you don't want me to come in with you, I won't.
O kahrolası kardeşlerin, annen hepiniz bu vicdan azabıyla yaşamak zorundasınız.
Your fucking brother, your mother, your sister, you all have to live with what you did, you know? You're pathetic.
Bu Janet'le benim için balayı sayılır o yüzden gidip sevişmeye çalışacağız.
You guys have fun. This is me and Janet's honeymoon, so we're gonna go try and figure out how to have sex.
O zaman esas soru bu iyiliklerin puanı senin için sayıldı mı? Aynen öyle.
Oh, so the question was, did you get credit for all those good person points or not?
Herkesi kandırıp bu kaosa sürükleyen biziz. O yüzden gitmesi gerekenler de biziz.
We're the ones who misled everybody and dragged you all into this mess, so... we should go to the Bad Place.
O halde bunun anlamı... anlamı... Bu ne anlama geliyor?
Okay, that means... that means that... what does that mean?
- Biraz düşününce fark ettim ki bunca zaman boyunca birbirimize bağırıp kavga ederken her birimiz ayrı ayrı Kötü Yer'e gidecek olanın kendisi olduğunu söylerken "Tanrım bu resmen işkence" dedim kendime ve o an anladım.
It took me a while to figure it out, but just now as we were all fighting and yelling at each other and each one of us demanding we should go to the Bad Place, I thought to myself, "Man, this is torture." And then it hit me.
Bütün bu şeyi planlayan o.
The mastermind of the whole goddamn thing.
Bunun o şekil bir saldırı olmadığını söyledim. Bu yüzden dikkatli olmalıyız.
I just told you, this is not an Islamic terrorist attack, so we need to tread very carefully here.
O zaman bu kitabı nasıl buldum?
I mean, how am I supposed to find this book?
O, ruhun bu dünyaya giriş kapısıdır.
It is the door for the spirit to enter this world
Sadece o da değil, bu işi yaparak ebediyen yaşayabilirim.
Oh, not only that, but I can, like, live doing this forever.
Ve sanırım o zaman bu çocuğun yaratıcı bir dahi olduğunu anladım.
And that's, I guess, when I knew that this kid was a creative genius.
Nancy Miller, beni, Josh Groban'ın müziğini bana gösterdiğine ikna etmeye çalışana kadar en iyi arkadaşım olarak kaldı. Bu imkansızdı çünkü o Today şovunu izlememişti.
And Nancy Miller was my best friend until she tried to convince me that she introduced Josh Groban's music to me, which is not possible because she doesn't watch the Today show.
Bu, o küçük çocuğu ağlatan punkçı velet değil mi?
It's that punk kid who made that little boy cry.
Violet Rothschild bu elbiseyi bir bahar akşamı almıştı. O sırada, 101. Hava İndirme Tümeni'ndeki nişanlısı
Violet Rothschild bought this dress one spring afternoon while she was desperately missing her fiancé,
- Bu, o Nasty Gal miydi?
Was that the Nasty Gal?
Bu hızda para harcamayla hesabımın eksiye düşeceği tarih o.
At the rate we're blowing through cash, that's the date my bank account achieves negative numbers.
Bu aptalca ve hiç kendin gibi değilsin ve o asidi almanı yasaklıyorum.
This is moronic, and it's not like you, and I forbid you to take that acid.
- O zaman bu yüzünün hali ne?
Then why do you look so concerned?
O madenciler için doğru olanı yapıyorsun. - Önemli olan da bu.
You're doing good for those miners and that's all that matters.
- O halde şimdi niye bu taraftalar?
Then why are they on the wrong side of one now?
Ama bu kez iz sürdükleri tek kişi o değildi.
But this time, she wasn't the only one they were tracking.
Bu kadar belaya değer mi gerçekten o?
Is he really worth that trouble?
O bu belaya değer.
He is worth the trouble.
Başka yok. O makine olmazsa beş seneyi bırak, bu gemide bir sene sağ kalamayız.
There are no others, and without it, we won't last a year inside this ship, let alone 5.
Dürüst olmam gerekirse, bu işi yapabileceğini sanmıyorum. ve o biri sen olamazsın.
Honestly, I mean, I don't think you can do this job and not be one.
sonra onların bakış açısının seni etkilemesine izin vermemeyi kendine öğretiyorsun ve o zaman duyduğun şeyler, bu çocukların söylediği şeyler...
And then you teach yourself not to let their perspective get to you, and... Then you realize that the things you hear, the things these kids say...
Bu yüzden o kadar uzun kaldım.
That's why I was in there for so long.
Bu konuda o küçük deprem ölçeğine güvenmiyorum.
I don't trust little miss Richter scale to handle it herself.
- O zamanında gelemeyecek bu yüzden kontrolü ben devralıyorum.
Well, he's not gonna get here in time, so I'm taking the reins.
- Burrow bu yüzden o çantayı taşıyordu.
Which is what Burrows had in that briefcase.
- Bu saçmalık. - Adamlarımız o varlıkları korumak için eğitildi.
Our people are trained to protect those assets.
Jeffrey'yi bu konuma getirdim çünkü senin o konumda kalamayacak kadar çok yükün vardı.
And I put Jeffrey in that position because you have too damn much baggage to hold that position yourself.
O kitabı ele geçirmek için yanıp tutuşuyor. Ayrıca kim bilir ne zamandır bu üssü gözetliyordu.
He's been desperate to get his hands on that book, and he's had eyes and ears on this base for God knows how long.
- Bu geminin kaptanı o değil.
- She's not the captain of this ship.
bu olabilir 58
bu oda 25
bu olsun 16
bu olmaz 67
bu olmayacak 50
bu olay 48
bu olacak 24
bu olur 45
bu olamaz 268
bu olur mu 39
bu oda 25
bu olsun 16
bu olmaz 67
bu olmayacak 50
bu olay 48
bu olacak 24
bu olur 45
bu olamaz 268
bu olur mu 39
bu onun sorunu 17
bu o mu 242
bu odada 30
bu olayda 16
bu onun 40
bu olabilir mi 19
bu oldu 16
bu önemli değil 131
bu olmamalıydı 17
bu onlardan biri 29
bu o mu 242
bu odada 30
bu olayda 16
bu onun 40
bu olabilir mi 19
bu oldu 16
bu önemli değil 131
bu olmamalıydı 17
bu onlardan biri 29
bu o adam 20
bu olmalı 51
bu olağanüstü 52
bu olduğunda 20
bu olanaksız 43
bu önemli 208
bu onun işi 28
bu önemli mi 29
bu onun arabası 16
bu o değil 91
bu olmalı 51
bu olağanüstü 52
bu olduğunda 20
bu olanaksız 43
bu önemli 208
bu onun işi 28
bu önemli mi 29
bu onun arabası 16
bu o değil 91