Eski günlerde tradutor Inglês
403 parallel translation
Birlikte son bir gece, eski günlerde olduğu gibi.
One last night together, like the old days.
Eski günlerde cadılar çoğunlukla zavallı kadınlardı.
The majority of witches in the old days were poor women ;
İyi insanlarla yasaktan önce eski günlerde.
* In The Good Old Days Before Prohibition. *
Evet, görünüşe göre benim ajanım bay Dawker eski günlerde şirketin karınıza iş verdiğini biliyormuş.
Well, it appears that my agent, mr. Dawker... that my agent happens to know the firm who in the old days employed your wife.
Eski günlerde çok tesirli bir adamdın, değil mi?
Yeah, you used to be quite a guy in the old days, didn't you?
Eski günlerde olduğu gibi.
Soon it'll be as it always was.
Evet, Meksika'yı içkisiz bıraktığı o eski günlerde ben karşısında otururdum.
Yes, in the old days when he used to run rum out of Mexico and I was on the other side.
Eski günlerde nasıl sayıştığımızı hatırlıyor musun'çık çıkalım çayıra yem verelim ördeğe'...
Do you remember in the old days how we used to play Eeny, meeny, miny, mo?
Eski günlerde, çocukken ne hoşlanırdık.
Kids used to ride this thing a lot in the old days.
Eski günlerde sizin gibi adamlara kendi içkilerini satın almalarını söylerdim.
In the old days, I specifically told people of your ilk to buy their own drinks.
Onunla eski günlerde söz ettik.
She just wanted to talk... about old times
Çok eski günlerde.
- Back in the old days.
Eski günlerde birlikte çalışmıştık.
He and I worked together in the old days.
Eski günlerde, seçkin bir Japon kadınının...
In the old days, it was traditional for the refined Japanese woman...
Eski günlerde Varşova'da Sophie'ye çalışan dokuz adamı varmış.
In the old days in Warsaw, Sophie had nine men working for her.
Eski günlerde konuştuğumuz şeyleri.
The things we talked about in the old days.
Madam bu akşam tıpkı eski günlerde olduğu gibi, yalnız yiyeceksiniz.
Madame... tonight, you will have to eat your dinner alone, as in the old days.
Oh, eski günlerde nasıl da konuşurduk.
Oh, how we used to talk in the old days.
Sen bilmezsin, ama eski günlerde, lüksün kucağında yaşardım.
You wouldn't know, but... in the old days I lived in the lap of luxury.
Eski günlerde şöyle derlerdi :
They used to say in the old days,
Eski günlerde burada bir Komançi katliamı olmuş.
There was a Comanche massacre right on this ranch in the early days.
Filip, eski günlerde olduğu gibi boyarlar tarafından yargılansaydı, onun zarar görmesine engel olabilirdik.
In the old days they would have handed Philip over to us for trial.
Eski günlerde, yalnızken sürekli saatine bakarak geceleri şarkılar söylemişti.
In the old days, he had sung at night when he was alone steering on his watch on the turtle boats.
Keşke eski günlerde yaşasaydım.
Wish I'd been around then in the olden times.
Ama eski günlerde burada değildiniz.
But you weren't here in the old days.
O eski günlerde idi.
That was in the early days out here.
Eski günlerde olduğu gibi patlatayım mı illa bir tane?
Do I have to lay out like I used to?
Eski günlerde bir gün size "Günaydın" demeye tenezzül etseydim....... o gün kendinizi çok iyi hissederdiniz.
In the old times it would have made your day if I deigned to say "Good morning" to you.
Eski günlerde, avcılık yapan pek çok Sioux nehir kıyısında yaşardı.
In the old days, many hunting Sioux lived along the river.
Eski günlerde, savaşlardan elde edilen altının birazı lejyonlara verilirdi.
In the old days there was gold from the wars for the legionaires.
Eski günlerde şampanyada yüzer
See, in the old days, we'd have you bathing in champagne
Eski günlerde bu işleri çok daha iyi yapardık.
In the old days, we used to do these things better.
Eski günlerde o yalvarıyor olurdu.
In the old days, he would be begging.
Neden eski günlerde yaptığımız gibi bunu test etmiyoruz?
Well, what do you say we find out the way we used to?
Eski günlerde beraber takıldığımız bu kadar zaman sonra öcünü almaya çalışan birisi.
It was someone we fillied with back in the old days trying to get his own revenge after all this time. Remember?
Eski günlerde, bütün köy firari ailesinden uzak dururdu.
In the old days, the whole village would have shunned a deserter's family forever.
Bizim üçümüz beş yaşından beri arkadaşız eski günlerde karanlıktan korkmamak için birlikte uyurduk.
We've been gettin'up before light since we was five. Work all day then go to sleep because we couldn't afford kerosene.
Eski günlerde bir çorap görüntüsü Çok şaşırtıcı bir şey olarak görülürdü Artık gökler biliyor ya
In olden days a glimpse of stocking was looked on as something shocking now heaven knows anything goes
"Anything goes!" Eski günlerde...
"Anything goes!" In olden days -
Eski, barış dolu günlerde, trenler eğlence için kullanılırdı.
Back in the old days of peace, trains were for pleasure.
Brutus, bu son günlerde bakıyorum da sana gözlerinde o eski tatlılığı, dostluğu göremiyorum bana karşı.
Brutus, I do observe you now of late. I have not from your eyes that gentleness and show of love as I was wont to have.
# Eski güzel günlerde yaşayanları yad etmek için
To remember the people of old times,
# Akşamları kumsalda avare dolaşıyorum # Eski güzel günlerde yaşayanları yad etmek için
Walking around at the seashore in the evening,
"Oh, eski aylarda olduğu gibi... " tanrının beni koruduğu günlerde... " başımda ışık saçtığında...
"Oh, that I were as in the months of old... as in the days when God watched over me... when his lamp shined upon my head... and by his light, I walked through darkness."
O eski güzel günlerde
In the good ol'days of yore
Bu günlerde kendi kendime çok konuşur oldum dedim ki "Bayan McKay gibi eski bir dosta bunu yapmak hiç hoş değildi."
I said "That's not a very nice way to treat an old friend like Miss McKay."
Oh, şu günlerde kendine yeterli olmanın moda olduğunu ve başkalarına muhtaç olmamanın moda olduğunu biliyorum, fakat ben eski kafalı olmaktan rahatsız olmayacak kadar yaşlıyım.
Oh, I know it's fashionable these days to be self-sufficient and not need people around, but I'm old enough not to mind being old-fashioned.
O günlerde, eski dostum Kammal, Tanrı ruhunu şad etsin köyün muhtarıydı.
In those days, my old friend Kammal... may God rest his soul... was mukhtar of the village.
Elimden gelen her şeyi yapıyorum ama bu günlerde eski cüzdan oldukça inceldi.
I'm doing everything I can but the old wallet's rather thin these days.
Her şey eski güzel günlerde olduğu gibi.
Everything is just like it was in the good old days.
Sevgili Milo, televizyondan önceki o eski güzel günlerde insanlar dünyevi eğlenceleri kendi kendilerine yaparlardı.
You know, my dear Milo, in the good old days, before television, that is, People constructed the pleasures of life for themselves.