Işte o tradutor Inglês
13,976 parallel translation
Evet, Amerika başkanı işte o, dostum.
Yeah, it's President of the United States, bro!
- Ve işte o gece ben de oradan geçiyordum.
- And that night I came walking.
Bir deste, avuç neyse işte o kadar evet...
It's like "yes" with a bunch of S's...
Taa, o dönemlerde, işte o dönemlerde, içki, farklı birşeydi.
Back in those times back in those times drink was different.
İki ayımı hapishane hastanesinde geçirdim, yarışma programı izleyerek, işte o zaman gerçekten kendimi öldürmek istedim.
Spent two months in the prison hospital watching game shows and then I really wanted to kill myself.
Tek umudumuz şu internete bir şeyler olması. Şöyle bir güneş patlaması olsa ve bütün elektriği kesse işte o zaman işler rayına oturur.
Our only hope is if something should happen to the Internet, something like, say, a solar flare event that knocks out all the electricity, then we'd be in business.
İşte o zaman insanlar, bu dünyada yaşamanın daha iyi bir yolu olduğunu anlayacak.
And only then people will understand there is a better way to run this world.
İşte bu o, müfettiş.
That's him, inspector.
Seni işte bulamamak ve seni o binanın içinde sanmak.
Finding you're not at work and then thinking you're still inside that building.
İşte o noktada memnuniyet verici şeyler oldu.
Well, I had some gratification there.
Whitmore orada çürüyeceğini biliyordu, bu yüzden... bir anlaşma yaptık.Onu alacaktım, o da anlayacak birini bulacaktı işte şimdi bir yere varıyoruz
Whitmore knew it would rot in there, so we made a deal. I'd get it, and he'd find someone to make sense of it. Now, we're getting somewhere.
o kadar küçük bir kablosuz cihaz planladı ki cebinde bile taşıyabilirdin haberleri ya da borsayı kontrol etmeni sağlayacak... ya da dünyadaki herkesle konuşabilecektin işte her yerde
When people were getting around on horseback, he envisioned a wireless device so small you could keep it in your pocket. It would let you check the news or the stock market or talk to anyone anywhere in the world. Here, all the way to the top.
İşte o, ikiz kardeşim Chase.
This is my twin brother, Chase.
İşte o anda kaybettin.
And that's where you lost.
- O olmaz işte.
That ain't gonna happen.
Bu oda hava geçirmezdir. İşte o.
- This room is hermetically sealed.
İşte tam da budur. O zaman harika olduğunu nerden biliyorsun?
So how do you know they're gonna be great?
Seçin birini işte. Gerçekten de, o sadece bedenden mahrum parazit bir varlık.
Really, it's just a parasitic entity in a non-corporeal transference.
İşte o parazit. Eğer kurban güçsüzse, parazit onun frekansına karışabiliyor.
If a victim is weak, it can hook right into their frequency.
Hey dostum, bahsettiğim adam buydu. Bu o, işte. Evet, Bu o.
Hey, hey, man, that's the dude I was talking about.
İşte o zaman olay olur.
That's gonna make it an event.
İşte o.
That's the one.
İşte o konuda haklısın evlat.
You are right for hallmark, boy.
O kızın profiline bakmayı bırak. Kafaya takma. İntihar etti işte.
'Just stop looking at that girl's profile.''stop thinking about her.'she killed herself.
İşte o.
That's her.
İşte o an prens kanı gördü.
Which was when the prince noticed the blood.
İşte o zaman ben oradan geçiyordum.
It was then that I came walking.
İşte Conor O'Malley'nin gerçeği.
Here is the truth of Conor O'Malley.
Ve işte bu senin gerçeğin Conor O'Malley.
And that is your truth, Conor O'Malley.
'İşte neye eşitse o kadar onurlandım.
'Cause whatever that equals, is how honored I am.
İşte o.
Here he is.
İşte o!
That's the one!
# İşte o çağıran beni #
It calls me
# İşte o çağıran beni #
And it calls me
- En çok parayı o işte kazanmıştım.
- That was the best payday we ever had.
Babamız, o gün FBI ekibinin başındaydı. İşte o herkesin...
Uh, our dad, he led the FBI team that day, the day when everyone, um...
- İşte o. İşte, Davy Coppens.
- That's it, that's who it is.
İşte o, benim adamım.
It is him. That's my guy.
- İşte o gördün mü?
There he is. See?
Birkaç tuşa basıyorsun o kadar... bak sana hepsini yazdım işte al. Çok kolay Adelle.
It's easy, Adelle.
İşte beni öldürmeye gönderilen bir adam kimsenin yaklaşamadığı kadar bana yaklaşan adam ama yine de bu adam, gerçeği tam karşısında dururken o tuzağı göremeyecek kadar aptal olan adam.
Here's a man who was sent to kill me, a man who managed to get closer than anybody ever has, and yet, this man is too stupid to see decoy when one is standing right in front of him.
Sana dedim ya, ben o işte yokum.
I told you, I'm out of it.
İşte o çanta. Orada oturup, bana geri bakıyor
There's that bag, just sittin'there, lookin'right back at me.
Onun hakkında tüm bilgileri alacağız, çünkü Susannah o işte, değil mi?
We're gonna find all of that information, because Susannah is on that, right?
O da bu işte çok iyiydi.
And she very good.
İşte tam o anda geleceğimi görebildim. Tam orada!
It was, as if, that moment I could see my future, right there!
Neyse işte, şut ayakkabımı o filin götünden böyle çıkardım.
Anyway, that's how I got my kicking shoe out of that elephant's asshole.
Oğlum o zaman çok güçlüdür. İşte bu!
Oh, man, that means it must be powerful.
Yani o yüzen ne bileyim bir içki ısmarlayın ya da erkekseniz ağzınıza falan alın işte.
So you know, I don't know, buy him a drink... Or if you're a guy, suck his dick or whatever.
O siyah insanlarla ilgilenebilir. Insan gibi, İşte budur.
He can treat black people like human beings, that's what.
- İşte o bendim.
- That was me. - That's you?
işte orada 1649
iste orada 22
işte o kadar 74
işte öyle 69
işte oradalar 267
işte oldu 947
işte oradasın 41
işte o zaman 54
işte oluyor 47
işte orda 110
iste orada 22
işte o kadar 74
işte öyle 69
işte oradalar 267
işte oldu 947
işte oradasın 41
işte o zaman 54
işte oluyor 47
işte orda 110