Kusursuz tradutor Inglês
6,629 parallel translation
Birlikte kusursuz cehennemi kurarız.
Together, we create the perfect Hell.
Kelimelerini kusursuz seçen birisisin.
You're a man who chooses his words with exactitude.
Noel'dan bunu istemek kusursuz bir plan olmayabilir ama seçeneklerim azalmaya başladı.
Maybe asking Noel to do this wasn't the perfect plan, but I'm kind of running out of choices.
Kusursuz bir grup oluşturdu.
She assembled the perfect group.
- Kime göre kusursuz?
Perfect group for what?
Kusursuz ailemiz.
♪ the perfect family ♪
Kusursuz.
Perfect.
Kusursuz kardeş, günahı olmayan biri.
♪ The perfect brother, a man without sin ♪
Divittani manzalaralarının kusursuz bir koleksiyonu ve sen "Yağmur" u "Dikenlik" in yanına asmışsın.
The definitive collection of Divittani landscapes and you've hung "Rain" next to "Thorn Field."
Ama Chabi, o ölümsüz Gök Tanrı'dan gelen kusursuz bir hediye.
But Chabi... she is an irreproachable gift from the Eternal Blue Sky.
En kusursuz muhafız olacaktım.
I was going to be the perfect guardian.
Tabii parmak izi bozulmamışsa, yüzü tanınmayacak bir halde değilse bütün bunlar Eva'nın kusursuz suç planının bir parçası.
Except her prints will be altered, her face, unrecognizable, all part of Eva's plan to commit the perfect crime.
Evren kusursuz derecede dengede görünüyor.
THE UNIVERSE SEEMED SO PERFECTLY BALANCED
Keith kusursuz değildi ama hayatını toparlamaya çalışıyordu.
Keith wasn't no Saint, but he was trying to get his life together.
Kusursuz bir kanıt odası oluşturmanızı istiyorum sizden.
Diaz. I want the evidence room organized beyond reproach.
Ama Paul Winthrop'un kusursuz bir sicili var.
But Paul Winthrop has an unblemished record.
Hile yapmak için kusursuz bir yöntem.
It's the perfect way to cheat.
Kusursuz oyuncum.
My perfect player.
Kusursuz bir kafa kurşunu.
A perfect headshot.
Kusursuz bir araştırma yapmışsın.
You did a very thorough investigation.
Yeteneklerim o kadar kusursuz değil.
My skills aren't that accurate.
Kusursuz bakım yapılmış kaşlarım endişeyle çatıldı.
My perfectly coiffed eyebrows furrowed in concern.
Babamla bile çok ciddi sorunlarınız olmasına rağmen kusursuz bir çiftmiş gibi davranıyorsunuz. Hiçbir evlilik mükemmel değildir.
Like, even with dad, you act like you guys are this perfect couple when you guys are clearly having some serious issues.
onu suçüstü yakaladık kusursuz bir işti.
We caught him red-handed ripping off a bodega.
Mulholland'ın kıvrımlı yolundaydık. Bir arabanın bir şeyleri ispatlaması için kusursuz bir yer.
We were on a twisting stretch of Mulholland drive, the perfect testing ground for any car with something to prove.
İki fikri kusursuz bir şekilde harmanlamışlar.
They blended two ideas perfectly.
Kusursuz bir taklit üretmek için ellerinde her şey mevcut!
They have everything one would need to create the perfect forgery.
Orijinal olup olmadığını kesinlikle anlayamazlar çünkü tablo kusursuz bir ateşin içinde tamamen yok oldu.
Forensics won't reveal a thing about the painting's authenticity,'cause it was completely destroyed in the fire.
Her şey kusursuz değildi.
Things weren't perfection.
Kusursuz bir plan değil ama tek çarem bu.
Well, it's not a perfect plan, but it's all I've got.
- Kusursuz şarkıyı kolluyordur.
Timed to the perfect song.
Keskin hatlarım kusursuz bir şekilde sonsuzluğu hak ediyor annemin yanına gömülmeden önce mozole gibi sergilenmeliyim.
My chiseled features perfectly preserved for all of eternity, before being entombed alongside my mother in a marble mausoleum.
Ama yetişkinler işe karıştığı zaman, yardım etmeye çalışsalar dahi ki burada onlar da hemşire ve papaz oluyor sonunda bu kusursuz aşkı bozmuş oluyorlar.
But when the adults interfere, even though they're trying to help, which both the nurse and the friar are, they end up corrupting this perfect love.
Yani burada Shakespeare'in anlatmaya çalıştığı şey kusursuz bir aşkın, kusurlu bir dünyada barınamayacağıdır.
So what Shakespeare's trying to say is that pure love cannot sustain in an imperfect world.
Kusursuz kadınla evlenmiştim.
I'm married to the perfect woman.
Kusursuz. - Salak!
She's perfect.
Kadın kusursuz.
He's right.
Kusursuz bir suç!
It's the perfect crime!
Şablon kusursuz olmalıydı.
The pattern... had to be precise.
Neredeyse kusursuz.
Nearly flawless.
- Kusursuz bir benzetmeydi.
That was a solid metaphor.
Kusursuz!
That's great!
Fıçı odasındaki kaliteli şarap camlarında kusursuz bir seçim olmuş yani insanı eskilere götürüyor.
There's an impeccable selection of vintage cabs in the keg room actually, dating all over back to...
- Her zamanki gibi kusursuz Mickey.
So am I. Aw. Perfection as always, Mickey.
Ve benim de kusursuz olduğumu düşündü.
And he thought I was perfect.
Neyse, herşeyi kusursuz istiyor..
Anyway, everything has to be so perfect with him.
Oh, yoksa küçük kusursuz dünyanı gölgeliyor muyum? Gözüne mi battı?
Oh, am I an eyesore to your perfect little world?
Kusursuz söylenti.
It's pure scuttlebutt.
Yani kusursuz ailesini...
Her perfect family.
Şu anda kusursuz bir evrende yaşıyormuşuz gibi görünüyor.
IT NOW SEEMS THAT WE LIVE IN AN ALMOST PERFECT UNIVERSE,
Kusursuz.
Spotless.