English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Inglês / [ M ] / Mesele

Mesele tradutor Inglês

16,362 parallel translation
Önemli bir mesele.
It's important.
Mesele altın değil artık.
It's not about gold anymore.
Mesele şu, hayatlarımızı kader üzerine mi yoksa şans üzerine mi riske atmalıyız?
The question is to risk ourlives on... on fate or chance.
Mesele nedir?
What is it?
Mesele nedir?
What is it you want?
Bunca zaman bunun kişisel olduğunu düşündün. Mesele daima alfa köpekle ilgiliydi.
This whole time, you thought it was personal, but it's always been about the alpha dog.
Iyi, mesele bu değil mi?
Well, that's the point, isn't it?
Mesele bölge falan değil Tommy.
It's not about the territories, Tommy.
Mesele şu ki, bunu Andre'ye sorduğumda bana cevap veremedi.
Point is, when I ask Andre about it, he ain't got no answers for me.
Yani bu kişisel mesele mi yoksa iş mi?
So is this personal or is this business?
- Yoksa başka bir mesele mi?
Or is it some other matter?
- Finansal bir mesele.
A financial matter.
Mesele şu ki, bir şeyler yapmak gerekir.Katılıyorum.
I agree.
- Mesele bu değil.
That's not the point!
Mesele kilit değil. Burası.
We can change the locks.
Mesele neyse çabuk ol.
Whatever it is, make it fast.
- Mesele şu...
No, the point is that...
- Mesele şu, mutfağa ben bakıyorum.
No, the point is that I run the kitchen.
- Mesele bu mu?
- Is that it?
Federaller sonunda ortaya çıkıp elimizden alabilir ama mesele yok.
Yeah, and then the Feds could take it away from us whenever they finally show up. But okay.
Asıl mesele hangi IP adresinin orijinal, hangisinin...
But the tricky part is is finding out Which is the original i.P. Address and which is - -
Bak, mesele ne bilmiyorum ama çözebiliriz değil mi?
Look. I don't know what the deal is here. Let's just settle it right now, huh?
- Mesele buraya nasıl ulaştığım değil burada nasıl kalacağım.
Well, it's not "How did I get here?"
- Biz bunu yaparken, bir mesele daha vardı.
Um, while we're doing that, just, um, one more issue.
- Mesele ne ki?
Why?
Mesele kendin yapmak ve kendi kurallarınla yaşamak.
It's about doing it yourself and living by your own rules.
Yine de eski bir mesele.
Still, it's old business.
Yeni bir mesele gibi durmuyor.
That doesn't even sound new.
Aramızda kişisel bir mesele var.
It's personal between her and me.
- Mesele bu değil.
- That's not the point.
Emma, mesele Storybrooke'taki tartışmanız olamaz hâlâ, değil mi?
Emma, this couldn't still be about the squabble you two had in Storybrooke, could it?
Daha büyük bir mesele.
It's something bigger.
Bu senin için kişisel bir mesele.
This is personal for you.
Tom ve Lila konusunda gelmeden önce... evin düzeniyle ilgili küçük bir mesele var.
Now, before we talk about Tom and Lila, there's one small housekeeping item.
Biliyorum, bu müthiş bir tişört. Ama mesele bu değil.
- I know, it's an awesome shirt, but that's not the point.
Bu mesele sorun olmayacak.
That's gonna be a problem.
- Mesele değil.
It's not a problem.
- Sayende mesele oldu.
And now you've made it a problem.
- Evet, mesele çözüldü.
Yeah, it's fine.
- Mesele benim ne istediğim değil.
Not what I want.
Mesele şu ki, o iş bitti.
The point is, it's over.
Büyük bir mesele değil, tamam mı?
It's a tiny deal, OK?
Ufacık bir mesele.
It's a teeny-tiny deal.
Tüm mesele aptalcaydı.
The whole thing has been pretty idiotic.
Mesele de bu zaten.
That's the point.
Pekala, mesele Alison'a en çok kimin değer verdiği değil.
Alright, this isn't about who cares about Alison the most.
Olmak, ya da olmamak, bütün mesele bu.
To be, or not to be, that is the question.
Tuhaf bir durum olmadığı müddetçe mesele değil.
- Well, as long as it's not something weird.
Mesele ne?
come all the way here? What's up?
İşte bütün mesele.
- That is the question.
- Mesele bu değil.
Then what is the point?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]