English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Inglês / [ P ] / Parlak çocuk

Parlak çocuk tradutor Inglês

173 parallel translation
Pekâla, halkıma deyin ki, Carl Denham... King Kong'un üzerinden milyonlar kazanacak olan parlak çocuk, meteliksiz kaldı.
All right, tell my public that Carl Denam, the bright boy... who was going to make a million dollars out of King Kong, is flat broke.
"Parlak çocuk" Roland.
"Pretty Boy" Roland.
- Haydi, parlak çocuk.
- Let's go, bright boy.
Bozuk paralarla oynayan bu parlak çocuk ta kim?
Who's the slick kid wearing out those coins?
Tam bir parlak çocuk.
Just a bright boy.
Onunla git, parlak çocuk.
You go with him, bright boy.
Pekâlâ, parlak çocuk, niye bir şey söylemiyorsun?
Well, bright boy, why don't you say something?
Hey, Al, parlak çocuk burada olup biten her şeyi bilmek istiyor.
Hey, Al, bright boy wants to know what it's all about.
Hey, Al, parlak çocuk bütün bu olup bitenler hakkında ne düşündüğünü söylemeyecekmiş.
Hey, Al, bright boy couldn't say what he thinks it's all about.
Konuş benimle, parlak çocuk.
Talk to me, bright boy.
Filmler senin gibi bir parlak çocuk için harika.
The movies are fine for a bright boy like you.
İki parlak çocuk ve zenciye ne oldu?
What about the two bright boys and the nigger?
Çok uzun, parlak çocuk.
So long, bright boy.
Yarışmalara katılmalısın, parlak çocuk.
You ought to play the races, bright boy.
Dur bakalım, parlak çocuk.
Hold it, bright boy.
Geleceği parlak çocuk.
A likely lad.
İyi geceler, parlak çocuk!
Good night, sunny boy!
Parlak çocuk ve askeri okula gidecek.
He's a bright kid and he's going to military school.
Ben bundan çok daha fazlasıyım, parlak çocuk.
I'm much more than that, bright boy.
Hadi, parlak çocuk.
Come on, bright boy.
- Uza şuradan, parlak çocuk.
- Take a walk, Flash.
Sana burada bir iyilik yapacağım, parlak çocuk.
I'm gonna make your day here, slick.
Dinle, parlak çocuk, ben işi bırakıyorum.
Listen, hotshot, I'm out as of now.
Otur, parlak çocuk.
Sit down, bright boy.
Fena değil, parlak çocuk.
Not bad, pretty boy.
Haydi parlak çocuk.
come on, slick.
Ne o, parlak çocuk, meşgul müydü?
What, was the 4000 Flushes guy busy?
Öyleyse o hergeleye bunun bir Parlak Çocuk Alarm durumu olduğunu söyle.
Well, you tell that son of a bitch this is a Bright Boy Alert.
Parlak Çocuk Alarm durumu.
A Bright Boy Alert.
Sebep olduğun pisliği temizlesen iyi edersin, parlak çocuk.
You'd better clean up your fucking act, sunshine.
Şef Sunday, böyle bir macerayı denemeyi düşünecek her aşçı ve parlak çocuk bizim kampta.
Chief Sunday, we have every cook and shine boy in this camp... thinking they'll be next to try a stunt like this.
Fişlendin, parlak çocuk.
You are nicked, sunshine.
- Kes sesini, parlak çocuk.
- Shut up, pretty boy.
Şarkı söylemesini engelleyemezsin, parlak çocuk.
You can't stop her from singing, pretty boy.
Bizi sakinleştirmeye çalışma, Bay Parlak Çocuk.
Don't try to smooth talk us, Mr. Pretty Boy.
İyi iş parlak çocuk.
Nice going, ace.
Buna inansan iyi olur parlak çocuk.
You better believe it, sparky.
O her zaman ilk gördüğüm gibi küçük bir - çocuk olacak... değerli ve parlak.
He'll always be just as I first saw him — just a little boy... with fire and valor.
Hepimiz gibi suçlu oyu verdin, sonara altın gibi parlak sesli bir vaiz yüreğini parçaladı - imkanları olmayan bir çocuk katil olmaktan kendini alamadı - ve sen oyunu değiştirdin.
You vote guilty like the rest of us, then some golden-voiced preacher tears your heart out - some underprivileged kid couldn't help becoming a murderer - and you change your vote.
- Bu parlak gözlü çocuk da kimdir?
- Who is this ecstatic bright-eyed child?
Parlak bıçaklı kör bir çocuk hakkında hikaye uydurdukları açıklamasını aldık.
We got the word that they concocted a story about the blind boy flashing a knife.
Senin hep parlak bir çocuk olduğunu ve bir gün üniversiteye gideceğini söylerdi.
He always said you were a bright boy and must go to college.
Senin, geleceği parlak bir çocuk olduğunu duydum ve kardeşim olmanı istiyorum. O yüzden, senin için geldim.
I was told about your courage, and I would like you to be my brother.
O parlak fikri, bu dahi çocuk vermişti!
It was the idea of that genius over there.
Bence Stegman aslında parlak bir çocuk.
I think Stegman's actually a brilliant kid.
Işıkta geçireceği bir kaç saat Jack'i parlak bir çocuk yapar.
A few hours in the light will make Jack a bright boy.
Oğluyla o zaman tanıştım. Pek parlak bir çocuk değildi.
I met his son then, a boy of very little brain.
Çekici, uzun, parlak ve sevimli, bir çocuk arzu ederiz.
Would like an attractive, tall, bright, endearing child
Bak, Pacey. Parlak bir çocuk olduğunu biliyorum.
Look, Pacey, I know you're a bright kid.
Pek parlak bir çocuk değildi.
He's not exactly the brightest bulb.
Üstüste yedi kere mi, parlak çocuk?
What is that... seven in a row, Sparky?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]