Plan şu tradutor Inglês
1,116 parallel translation
Plan şu, bilimden konuşacağız, bir şeyler atıştırıp, schnapps içeceğiz, hayattan konuşacağız.
The plan is we talk science. We have something to eat. We drink some schnapps.
Plan şu an devrede.
The plan's just gone online.
Plan şuydu ;.. ... ben kendi barakamdan çıkıp, şu barakaya gitmeyi başarırsam, görünmeden, diğerleri de beni takip edecekti.
And the plan was that if I would make it out of my hut... into this hut over here, without being seen, the other guys would follow me.
Pekala, plan şu.
All right, here's the plan.
Plan şu.
I know.
Pete plan şu, sen, ben ve dar beyzbol formalı yedi muhteşem piliç.
Pete, here's the roaster you, me, and seven gorgeous babes, in skin tight baseball pants
Önemli olan şu an burada olmam ve hayatlarımızın kalanını beraber geçirecek olmamız.
All that matters is that I'm here now and that Beverly and I plan to be together for the rest of our lives.
Şu andan itibaren yeni bir uçuş planı çıkaracağız.
From this moment on, we are improvising a new mission.
Planımız şu.
Here's the plan.
- Bunu şu anda konuşmak zorundamıyız!
- I've got a new plan.
- Evet o A planıydı, şu anda B planındayız.
- Only Plan A. Now we're on B.
Peki şu konuda ne planladığınızı da bana gösterebilir misiniz... Oradalar?
So, why don't you show me what you plan to do about... them?
Planımız şu.
What's the plan?
Şu gerçek üstü planının zamanından biraz daha ziyan ediyorsun.
You're wasting some of that unrealistic timetable.
Planım şu, Hollywood'a vardığımda, tanınmış bir yapımcı bana gelecek - şüphesiz Ivy restoranda - ve Bayan Dorothy Dandridge'in hayatının filminde oynamamı isteyecek.
My plan is that, while in Hollywood, I will be approached by an eminent producer - at the Ivy, no doubt - to star in the lush film version of the life of Miss Dorothy Dandridge.
Şu dilin çok basit bir planı arap saçına çevirdi.
This tongue of yours has complicated a very simple plan.
Şimdi sakince, senin şu tartışmalı planının artılarını ve eksilerini konuşalım, ne dersin?
Let's quietly and calmly discuss the pros and cons... of your controversial plan, shall we?
Tamam, Al şu başarısız olmayacak parlak fikrin nedir?
Okay. So, Al what's this brilliant master plan that can't fail?
Ailem ve ben birkaç günlüğüne şehirden ayrılıyoruz, ee, şu anda sebebini söyleyemeyeceğim, ee bir hazırlık yapmak amacıyla...
My family and I... are leaving town for a few days, uh, for reasons that I cannot, uh... To, um, plan an event.
Bir planım var ama şu anlık bundan bahsedemem.
I have a plan, but I can't talk about it yet...
Bay Saunders'ın yaşam boyu emeklilik planı vardı. - Şu büyüklükte karlarla...
Mr. Saunders had a whole life pension plan through the company... and with benefits this size... it's standard that I...
- Bir plan oluşturulmalı. - Notlar çıkarmamız lazım. Listeler hazırlayıp bugün şu sahneleri çalışacağız demeliyiz.
- We've got to start writing prefaces or, like, a list that says, " Today we'll do these scenes.
- Her neyse, işte plan şu.
Anyway, here's the plan.
Bundan yıllar önce harika... bir plan yapmıştım ve şu anda hala uyguluyorum.
It's the greatest of pleasures. I made a plan years ago and I'm acting on it today.
- O şu ana kadar ki en iyi planını uygulayacak.
- He'll come up with his best plan ever.
Bu arada ben de tüm şu okul harcını ödeme konusunu açtığım için, senden özür dilerim.
And I'm sorry too, about bringing up the whole college-tuition-payment-plan thing, you know?
Tamam, planımız şu.
First thing they see : finger pastries.
Tamam planımız şu.
All right, now, this is the plan.
Şu ana kadar herşey plana uygun gidiyor, fakat çok çetrefilli bir yol.
So far, everything is going according to plan, but it's tricky.
Voyager'ı tuzağa çekmek zekice bir plan, Seska, ama bu gemide şu anda silah ve adam yok.
Clever plan, Seska, leading Voyager into an ambush, but even so, this ship will be outmanned and outgunned.
Ve plan "D" o da şu, ikimizin de dediği olmayacak, Çünkü Tanrı'nın başka bir planı olacak, Ve ne olması gerekiyorsa, zaten o olacak...
And plan "D" is that it doesn't really matter what we decide, because God has the bigger plan, and whatever's gonna happen is gonna happen anyway, so it doesn't really matter.
Ama bu planda ben... Sadece şu küçük alanı inceleme yetkisine sahip olacağım...
The plan will be that I just investigate this little area...
Sorunum şu ki çıkış planları tamamen mahvoldu.
My problem is that their exit plan has gone to total shit.
Sanırım birileri şu sıralar bir göç planına karşı bir önerge yazıyor.
I think someone is already typing a motion against some kind of emigration plan going.
O yüzden, planımız şu.
And... Okay, so this is the plan.
Su götürmez bir plan, Sid.
It's airtight, Sid.
Planımız şu.
Okay, here's the plan.
Hadi şu düğün işini planlayalım.
Let's plan the wedding reception.
Blan şu :
This is the plan.
Şu anda bir tehlikeli durumu yok, ve yarına kadar çıkarma işlemine devam etmeyi düşünmüyorum.
She's out of immediate danger and I don't plan to resume the extraction process until tomorrow.
Şu anda plan sadece Velasca'yla başa çıkmak ve neticede sağ kalmak.
Right now the plan is just to deal with Velasca and stay alive in the process.
- Babaları şu sınırı çizen tapınaklarımı dağıtmayı planlıyor.
Their fathers plan to dismantle my temples that line the border.
Aslında şu anda bir başarı stratejisi üzerinde çalışıyorum.
I'm actually working on a game plan right now.
Hikaye şu.
So get this, here's the plan.
Planımız şu şekilde.
This is our assassination plan.
Şu anda babamın arzusunu yerine getirmeyi tamamlamaya çok yakınız.
We're too close to fulfilling my father's plan to fail now.
Şu senin planın, ona atın kıçını aşağılamakta dahil mi?
This plan of yours does it involve humiliating that horse's ass?
Şu senin planın oldukça hırslı.
This plan of yours is kind of ambitious.
Planımıza göre, bir hafta içinde su kanalına ulaşacağız.
we should reach the water vein in one week.
Şu ulaşım planını tekrar gözden geçirelim Harry.
Let's go through those contact drills again, Harry.
Aslında sizinle şu Arjantin Kanal Şirketi ile ilgili,..... büyük siyasi ve finansal plan hakkında konuşmak istiyordum.
I want to talk to you about a great political and financial scheme... about this Argentine Company, in fact.