Sadece bir oyun tradutor Inglês
747 parallel translation
O prenses değil. Tehlikeli bir kadın. Bu büyük aşk sadece bir oyun.
She's just a common adventuress and he was the biggest asset aboard.
Sonuçta bu sadece bir oyun.
What does it matter? It's only a game, anyway.
Bu sadece bir oyun, durma ateş et.
- It's just a game. Go ahead.
Yani bu sadece bir oyun mu?
You mean this is only a game?
Sadece bir oyun.
It's just another show.
- Sadece bir oyun olduğunu biliyorum.
- I know it's just a game.
Bu savaş sadece bir oyun.
This is just a game, this war.
Siz subaylar için bu sadece bir oyun...
For you officers, it's just a passing game.
Sadece bir oyun!
Just one game!
Neyse ki sadece bir oyun.
fortunately, it's only a game.
"Çubuk oyunu sadece bir oyun değildir yaşayan bir canlıdır."
jackstraws isn't just a game. It's a living organism.
Sonuçta, bu sadece bir oyun.
It's just a game, after all.
Bu sadece bir oyun.
It's only a game.
- Ama Ippolita, sadece bir oyun.
- But Ippolita, it's only a game.
Bir oyun Oliver, sadece bir oyun.
Just a game, Oliver, just a game.
Bu sadece bir oyun. "
It's only a game. "
Bu sadece bir oyun mu? " dedi.
It's only a game "?
Bu sadece bir oyun.
It's only a play.
O sadece bir oyun. Aslında, bir ünlüler turnuvasına katılmak üzere Palm Springs'teydim.
Most of my experience has been with crazy husbands killing wives and vice versa.
Sadece bir oyun.
It's only a game.
Sadece bir oyun daha ve sonrasında rahatsın.
Just one more spin, and you're out of it.
Sadece bir oyun.
Just an act.
Bu sadece bir oyun. "
[Laughing]
Ayrıca, sadece bir oyun, katılmış olmak yeterli saçmalıklarını anlatma bana.
And don't you give me any of that one-set-all, it's-enough-to-take-part crap.
Satranç asla sadece bir oyun değil, dostum.
Chess is never merely a game, my friend.
Venedik'te tövbe etmesinin, sadece bir oyun olduğunu söyledi.
" that when he foreswore in Venice, it was only a joke,
- Bu oyun sadece bir oyun mu?
- Is this game only a game?
Sadece bir oyun.
Just one game.
- Bu sadece bir oyun, Silvia.
- It's just a game, Silvia.
Bu sadece bir oyun.
It's only a trick.
Bu sadece bir oyun.
It's just a game.
Bu sadece arkadaş arasında küçük bir oyun.
It's only a friendly little game.
Yani bu oyun sadece bir şaka mıydı?
You mean it was just a joke?
Asma suratını, kötü bir oyun yazdın sadece.
All right, you write a bad play.
Ve gördüğüm o tekrarlayan rüyalar sadece zihnimin yarattığı anlamsız bir oyun değil.
And my recurring dream isn't just a meaningless trick of the mind.
Bu sadece yeni bir oyun.
It's just that this is a new kind of caper.
oyun oynama! Sen sadece bir çocuksun!
You're a kid and nothing more.
Küçük bir oyun hazırlayacağız, sadece sen ve ben.
We'll set up a little game back here, just you and I.
Sadece küçük bir oyun oynuyoruz.
It's just a little game that we play.
Sana sadece şunu anımsatayım, Matmazel Collins, itfaiye merkezinde hileli bir bingo oyunu var. Oyun salonunda her şey bir kuruşa.
Just let me remind you, Ms. Collins, there's a crooked bingo game at the firehouse and everything costs a nickel at the penny arcade.
- Sadece adil bir oyun.
- Only fair play.
Tüm bu aptal hayvan insanların her birinin içinde sadece oyun oynarken dışa vurdukları bir kişilikleri var.
In each one of these dumb human animals there is a personality which shows itself only in play.
- Arkadaşlar arasında bir oyun sadece.
- Just a game among friends.
- Bu bir çeşit oyun olmalı. - Sadece kadınlar var.
- It must be some sort of game.
Hayatım, cinayeti çözemesem bile, sadece edindiğim tecrübelerden bir kitap, bir oyun hatta bir film çıkar.
Even if I don't crack this case, honey, my experiences alone... - will make a book, a play or even a movie sale.
Hiç bitmeyen bir oyun gibi. Sadece oyuncular farklı. Gerisi aynı.
It's the same unending game,... with players who are different, yet so same.
Sadece seni kandırmak için bir oyun oynuyorduk.
We were only playing a game to fool you.
Bu oyun sadece iptal edilmekle kalmayacak, fakat sizlerden hiçbirinin herhangi bir sahnede çalışmamanızı da sağlayacağım!
This play is not only canceled, but I'll see to it that neither one of you ever works again on any stage!
- Sadece lanet bir oyun! - Lanet olduğu kesin.
I achieved what I set out to do, and that was all.
Kendinden emin bir şekilde onlara bunun sadece kahrolası bir oyun olduğunu anlat.
be sure and tell them... it was just... a bloody game.
Sadece oyun oynayan bir çocuktun
You were just a child at play
sadece bir adam 18
sadece bir gece 27
sadece biraz 87
sadece bir kere 62
sadece bir 91
sadece bir tane 124
sadece bir tane mi 18
sadece bir kez 77
sadece bir yudum 20
sadece bir fikir 24
sadece bir gece 27
sadece biraz 87
sadece bir kere 62
sadece bir 91
sadece bir tane 124
sadece bir tane mi 18
sadece bir kez 77
sadece bir yudum 20
sadece bir fikir 24