Sadece bir saniye tradutor Inglês
916 parallel translation
Smith, hayatım, sadece bir saniye.
Smith, darling, I'll only be a second.
Sadece bir saniye.
Just one moment.
Sadece bir saniye tutun lütfen.
Hold it just a second, please.
- Sadece bir saniye sürecek.
- It will only take a second.
Bu çok önemli, sadece bir saniye.
It's very important. Just a second.
Sadece bir saniye sürer.
Just take a second.
Majestelerini sadece bir saniye için rahatsız edeceğim.
I'll only disturb Your Royal Highness a moment.
Sadece bir saniye!
Just a second.
Tamam... Bana sadece bir saniye verin.
Almost... just give me a second.
Sadece bir saniye sürecek.
Well, this will only take a second.
Sadece bir saniye mi?
Only a second?
Bekle, sadece bir saniye konuşamaz mıyız?
Wait, couldn't we just talk for one second?
Bu sadece bir saniye sürdü.
It only takes a second.
- Sadece bir saniye Tony, lütfen?
- Just one second, Tony, please?
Sadece bir saniye, tamam mı?
Just a second, okay?
Sadece bir saniye.
Just hold it a second.
Farlar sadece bir saniye onu aydınlattı.
The headlights picked him up only for a second.
- Sadece bir saniye sürecek.
- It'll just take a second.
Sadece bir saniye tereddüt ettim, efendim.
I only hesitated for a moment, sir.
- Sadece bir saniye.
Just a second.
Oradaki adam sadece bir saniye kalabileceğini söyledi.
The man said he can only stay a second.
- Sadece bir saniye sürer.
- It'll just take a second.
Sadece bir saniye.
Just a second.
Bu sadece bir saniye almalı.
This should just take a second.
'Kim olduğunu anlaması sadece bir saniye sürmüştü.''7 yılın içinde erimesini görebilirdiniz.'
'It only took a second to know who it was,'you could see the seven years inside melting off him.'
Sadece bir saniye bekle.
Just wait a second.
Sadece bir saniye, lütfen.
Just for a moment, please.
Sadece bir saniye, tamam mı?
Just for a second, okay? Okay.
Ve sadece bir saniye gerek bana.
And I only need one second.
- Sadece bir saniye sürer.
- This'll just take a second.
Bekle, sadece bir saniye!
Wait, just for a second!
- Tamam, ben artık gidip yatacağım. Sakıncası yoksa, sadece bir saniye sürer.
I'm gonna go to sleep now, so if you just...
Bir saniye, sadece bir saniye.
One second! One second, please!
Sadece bir saniye.
Just a sec.
Sizinle geleceğiz, sadece bir saniye bekleyin.
We'll go with you.
- Sadece bir saniye.
Just a second. Big Al!
Evet, sadece bir saniye göz atmak istiyorum!
Yes, I just want to take a look over here for a second!
- Bu sadece bir saniye canını yakacak.
- This will only hurt a second.
Sadece bir saniye sürer.
And Tackle You.
Sana sadece şu kadarını söyleyeyim genç adam, ne Boer Savaşında ne de Somaliland'de bu tür acizliklere bir saniye bile müsamaha gösterilmezdi. Bir saniye bile!
But let me tell you this, young man, that in the Boer War or in Somaliland, this sort of inefficiency wouldn't have been tolerated for a second.
Dün gece birkaç dakika kendine gelebildi bu sabah da sadece bir kaç saniye.
He was conscious for two minutes last night and another few seconds this morning.
Onu sadece bir kaç saniye görebilmiş.
Of course, he only caught a glimpse of him.
Sadece bir kaç saniye.
Only a few seconds.
Bir saniye... bu duruma sadece gülünür...
Well... In that case if it's just for laughs...
Kendinde olmama durumu yoktu, sadece birkaç saniye sürdü, bu nedenle, bir biçimde yerimiz değişti ki bunu çözebilmiş değilim.
There was no period of unconsciousness. Our ship's chronometers registered a matter of only a few seconds. Therefore we were displaced through space in some manner which I am unable to fathom.
Ah, evet, o listeyi gördü, fakat ona sadece bir ya da iki saniye göz attı.
Uh, yes, he did see the list, but he only glanced at it for a second or two.
Orada birinci cümleyle ikinci cümle arasında tamamen bir çelişki var ve aralarında sadece beş saniye var.
Between the first and second quote there's a complete contradiction in a space of about five seconds.
Birini vurmak sadece bir kaç saniye alır.
It only takes a couple of seconds to shoot somebody.
Bir saniye, konuşmak istiyorum sadece.
Just a second, I just want to talk to ya.
Sadece bir kaç saniye daha, asılı kal.
Hang on, just a few more seconds.
Sadece bir kaç saniye sürecek.
It should only take a couple of seconds.
sadece bir adam 18
sadece bir gece 27
sadece biraz 87
sadece bir kere 62
sadece bir 91
sadece bir tane mi 18
sadece bir tane 124
sadece bir kez 77
sadece bir yudum 20
sadece bir fikir 24
sadece bir gece 27
sadece biraz 87
sadece bir kere 62
sadece bir 91
sadece bir tane mi 18
sadece bir tane 124
sadece bir kez 77
sadece bir yudum 20
sadece bir fikir 24