Sorun da bu tradutor Inglês
2,108 parallel translation
Sorun da bu zaten.
That's just it.
Bekleyip görmek zorundayız. Sorun da bu.
We'll just have to wait and see.
Hayır, ne konuştuğum hakkında senin en ufak bir fikrin yok. Ve sorun da bu.
No, you have no idea what I'm talking about, and that's the problem.
Onunla ilgili sorun da bu, S. Her şey bir oyun.
That's the thing with him, S. everything is a game.
Sorun da bu.
That's the problem.
Sorun da bu zaten.
That's the problem.
- Sorun da bu zaten.
That's the problem.
Siz, yabancılar hep aynısınız. Sorun da bu ya!
I mean this is all the foreigners problem!
Asıl sorun da bu.
That is the point precisely.
Sorun da bu, bilmiyorum.
That's the problem - I don't know.
Sorun da bu zaten.
Life goes on. Yeah, that's the problem.
Deneyselci olmakla ilgili tek sorun da bu, öyle değil mi?
Well, that's the whole problem with being an empiricist, right? What is?
Sorun da bu zaten!
That's the problem!
Hayır, hayır, sorun da bu.
No, no, no, that's the thing.
Sorun da bu işte, biliyor musun?
Well, that's the thing, you know?
Sorun da bu ya.
That is the one thing that is wrong with it.
Sorun da bu İkisi de bunu inkar ediyor.
That's the problem. They both deny it.
İşte sorun da bu.
See, uh, that's the thing.
Sorun da bu zaten.
That's my whole point.
- Evet, sorun da bu.
- Yes, I do. That's the problem.
Sorun da bu, Ben sana değişmek konusunda söz veremem.
That's the problem, because I can't promise the same about... changing.
Sorun da bu.
That's the point.
- Hayır, sorun da bu.
No, that's the point of it.
- Sorun da bu.
That's the problem.
- Sorun da bu.
- There's the rub.
- Sorun da bu.
Which is a problem.
Sorun da bu ya.
Fine.
Ama bu da olur. Sorun değil.
It-it'll work.
Tüm bu zaman boyunca, onu suçluyordum, ama bende de sorun vardı. 412 00 : 22 : 55,161 - - 00 : 22 : 58,914 Her zaman düşündüğün kişi oldum. - Bak, Blair, sen o kadar da -
This whole time I was blaming him, but it was me, too.
Tabii asıl sorun bu da olabilir.
Of course, that might have been part of the problem.
Hiç sorun değil. Bu moruk da kim?
So you don't have anything planned.
Rol yapan küçük meleklerle oynuyorsun. Batıl inançları olan birisiyim, bu da büyük bir sorun.
So I'm superstitious, big deal.
Bu sorun dans etmeye benzemez ya da New York'ta ki günlük yaşantına.
This problem won't respond to tap dancing or casual revelations that you spent time in new York.
Bu da sorun değil ki.
That's ok, too.
Yaşlı kadınları da severim hem. Sorun bu değil yani ama- -
And I love older women, so it's not that, but...
Bu sandık da sürekli bana sorun çıkartıyor zaten.
This chest always has been a problem for me.
Utançtan da kötü. Bu bir sorun.
It's worse than a shame, it's a complication.
Ancak burada aleni olan bir sorun var ve bu da bir dağ sırasının oluşumun milyonlarca yıl sürmesi. Ve bizim o kadar zaman ayırmak gibi bir lüksümüz yok.
But there's one obvious problem, and that is it takes millions of years to build a mountain range, and we don't have the luxury of that sort of time.
Bilginiz olsun diye söylüyorum, bu meseleyi Donna'ya da sordum ve onun için bir sorun yok, hatta emin olmak için bir daha sordum aynı cevabı verdi.
Okay, I will have you know that I asked donna about this, And she is fine with it, And just to be sure, I asked her again afterward.
- Sorun da bu zaten.
You haven't done anything.
Ve benden hâlâ, onu gölgelerin hedefi yapsa da bu yeteneğin Aiden için sorun olmayacağını söylememi istiyorsun?
And you still want to tell me You think Aiden's better off having this gift Even though it makes him a target?
Sorun da bu.
That's just it.
Başkalarının böyle düşünmediğini biliyorum bu da sorun değil.
I know some other people don't think that way, and that's cool too.
Bu da senin çabucak düzeltmen gereken bir sorun.
And that's a problem that you need to fix quickly.
Bu olaydaki sorun da bu.
That's the problem with all this vampire crap.
Ama bu sorun değil, çünkü sahip olduğum her bebek, aldığım ya da verdiğim her öpücük, her gözyaşı, içtiğim her kadeh şarap vücudumda görünüyor.
Well, I'm just fine with that, because every baby I ever had, every kiss I gave or got, every tear, every glass of wine is right here on my face.
Kötü yanı ise üst düzey bir güvenliği olmamasıdır. Bu da bir sorun olabilir. Tabi kendi savunma mekanizmanı geliştirmezsen.
The downside is it doesn't include top-notch security... which can be a problem... unless you make your own line of defense.
Elimden gelenin en iyisini yaptım annesine kendi söylemek istiyorsa bu da Amber ile olan arkadaşlığını koruyacaksa sorun değil.
You know, I did the best I could. And if she wants to tell her own mother, and that helps Amber keep her friendship, then, you know, that's okay.
Bu da onların ellerindeki en küçük sorun olur.
- And that would be the least of their problems.
Bana öyle geliyor ki, sürekli ilgi bekleyen biri, ki bu da bütün parasını kaybetmese sorun olmazdı.
Well, she strikes me as a little high-maintenance, which wouldn't be a problem if she hadn't just lost all of her money.
Ama burada, yani Niagara'da bu sorun aşıldı.
But here at Niagara, this problem was overcome.