Ten tradutor Inglês
57,435 parallel translation
Clave'e sadık olmanın Melek'ten sonraki en önemli şey olduğunu söylediğini kaç kez duyduğumu?
How many times I've heard him... preach loyalty to Clave above all else under the Angel?
On hafta içinde de kesin olarak bizim kızımız olacak.
And in ten weeks, she'll be ours for good.
Adam "umarım AIDS'ten ölür" dedi.
He said he hoped she'd die of AIDS.
Çaldıktan on dakika sonra telefonu satmıştır.
Chances are, ten minutes after she nicked it, she sold it for 20 quid.
Hem vicdan hem de Klein Egerton'ın ağzını kapamak için verdiği on binlik.
Yeah, that and the ten grand Klein Egerton offered her to keep shtoom.
30 yıldır, 20 yıldır, 10 yıldır böyle denip duruluyor. Umarım 20 sene sonra bugün için böyle konuşulmaz.
But they were saying that 30 years ago, and 20 and ten, and I just... fucking pray that they won't be saying it 20 years from now about today.
Anubis'ten dışarı çıktı.
It got out on the Anubis.
10 seviyeden oluşan çevre mühendisliği mürettebat yatakhaneleri, okullar, atık su arıtımı atölyeler, demir ocakları ve tam merkezde geminin üzerine eğilen bir parça yeryüzü cennetimiz.
Ten levels of environmental engineering, crew quarters, schools, wastewater treatment, machine shops, forges, and at the center... A piece of earth, curved back on itself. Our Eden.
10 saniyeden geriye.
T-minus-ten seconds.
DGİ'nin Ceres'ten daha fazla gangsteri var.
The OPA has got more gangsters than Ceres.
10 saniye.
Ten seconds.
-... 10 eksajul civarında ısı verir.
7,000 trillion kilos... - Around ten exajoules.
Son tahmin yedi ya da on milyar ölü.
Latest projection, seven to ten billion dead.
Çevre felaketi sonucunda on milyar daha.
Another ten in the aftermath of environmental disaster.
10 seviyeden oluşan çevre mühendisliği mürettebat yatakhaneleri, okullar, atık su arıtımı atölyeler, demir ocakları ve tam merkezde geminin üzerine eğilen bir parça yeryüzü cennetimiz.
Ten levels of environmental engineering, crew quarters, schools, wastewater treatment, machine shops, forges, and at the center... A piece of Earth, curved back on itself. Our Eden.
Bu pisliklerden herhangi birini görürlerse 8, 10 sene falan dalga geçerler.
If they see any of this shit, we are looking at, like, eight to ten years of getting made fun of.
Evet, saat ona kadar falan açık oluyor.
- Yeah, it's open till, like, ten-ish.
Bak, saat onda kapanıyormuş, tamam mı?
Do you see that? They closed at ten o'clock, okay?
Rob, komşum Pat'ten ayrıldığında kadını iki ay evimde ağırladım.
I mean, when Rob left my neighbor Pat, I took her in for two months.
Um, öyleyse, on makaralı mıyız?
Um, so, we've got ten rolls then?
On dakika sonra hazır mıyız?
Can we be ready in ten minutes?
On dakika içinde?
In ten minutes?
Biz daha ne olduğunu anlamadan üstüne atlarlar. Ardından en çok satan on plaktan biri bizimki olur.
They jump on it, before you know it, we got us a Top Ten record.
On yıldır birlikteyiz ama Robbie bir kez olsun bana böyle bakmadı.
Ten years, Robbie has never looked at me like that.
Albay Irving'ten hoşlanıyorum, ama çok ciddi.
You know, I like Colonel Irving, but he's too serious.
Rakamlar açıklandığında direkt bu haberlerden faydalanmamız için bize Margaret Hearts'ten daha iyi kim yardımcı olabilir ki diye düşündüm. Bütün şehir...
When I saw these numbers come in, I thought who better to help us capitalize on this than Margaret Hearst?
Burayı on yıldır yöneten adam.
The man ran this place for ten years.
Jimbo, Aubrey James'ten ne istediği merak ettiğini biliyorum.
So, Jimbo, I know you must be wondering what I want from that ding-dong Aubrey James.
Hugo Strange'ten aldığımız virüs örneği... -... gitmiş.
The virus sample we got from Hugo Strange... it's gone.
Hugo Strange'ten aldığımız virüs örneği var ya...
The virus sample we got from Hugo Strange,
Bombayı bul ve ondan sonra Strange'ten geriye ne kadar az ya da çok şey kalırsa, sadece serçe parmağı kalsa bile onu hapse tıkacağız.
Find the bomb, and however much or little is left of Strange after that, even if it's just a pinky, we will throw in jail.
Ardından da, Penguen'i Fish'ten koparmana yardım ederim.
And afterwards, I will help you pry Penguin away from Fish.
Birileri gelecektir! Evet. O zamana kadar da Mooney, Strange'ten panzehiri alacaktır!
Yeah, and by then, Mooney will have gotten Strange to give her the antidote!
- Tetch'ten haber var mı?
Any word on Tetch?
Bu adam Flash'tan kaçtığı için kendini bir şey sanıyor olmalı yani çok yüksek ihtimalle geri dönecektir.
This guys must be pretty full of himself, knowing he escaped The Flash, so ten to one, he'll be back. - All right.
1'den 10'kadar derecelendirirsek kazanma şansım ne?
What are my chances here, scale of one to ten?
Vahşi Batı usulü, sırt sırta verip, 10 adım atıp, dönüp ateş ederek mi?
"Westworld" style, back to back, ten paces, turn and shoot?
- Yani bu Flashpoint'ten ikinci ölü polis.
So this is the second dead cop from Flashpoint?
Yanına on kişi daha alarak bir yolculuk düzenledi ve ormana gittiler.
So he mounted an expedition with ten other people, and they went into the jungle.
İstese roket fırlatması 10 dakika bile sürmez.
He can have a rocket in the air in less than ten minutes.
On saniye.
Ten seconds.
Pekala beyler, biraz ara verelim.
All right, fellows, let's take a quick ten.
Senden 10 adım önde o.
He's ten steps ahead of you.
Iris'ten.
It's Iris.
On dakika önce avucumun içindeydi ama arkadaşın her şeyin içine etti.
Ten minutes ago, I had him dead to rights, and then your friend messed it all up.
Miras olarak boşa giden 10 yıl ve borç yığını.
Nothing like ten years down the drain and a pile of debt as a legacy.
Yani bana bedava bir meşrubat borçlusunuz.
But I have one of those, um, Jitters cards that has ten stamps on it, which means you owe me a free drink.
Tara'nın anne ve babasını on sene önce bir araba kazasında kaybettiği ortaya çıktı.
So, it turns out that Tara's mom and dad were both killed in a car accident ten years ago.
Bu arada, Dalton'nun 1883 ten sonra yazdıkları Seline hakkında.
Meanwhile, the rest of Dalton's writings from 1883 were about Seline.
Neden Paris'ten döndüğümüzden beri şahin gibi beni gözetliyorsun?
Why have you been watching me like a hawk since we got back from Paris?
On saniye!
Ten seconds!