Yagmur tradutor Inglês
11,226 parallel translation
Rüzgar, güneş ve yağmur.
Wind, sun and rain.
Yağmur yağacak gibi.
Looks like it's gonna rain.
Sadece soracaktım, hala yağmur yağıyor mu?
I was just asking, still raining?
Yağmur yağmak üzere.
It's about to rain.
Nasıl olduysa yağmur yağmadı.
Well, the rain held off, anyway.
Yağmur.
- Rain.
Yağmur durdu.
- It's not raining.
Demek istediğim hava durumu yağmur hakkında hiçbirşey söylemedi.
I mean, The Weather Channel said nothing about water?
- Yağmur durdu mu?
- It's stopped raining now.
Bizim öykümüz yağmur damlaları gibi.
"Our story.. is like the drops of rain."
Bırak öykümüz yağmur gibi dökülsün.
"Let our story.. pour down like love."
Hikâyemiz yağmur damlaları gibi.
"Our story.. is like the drops of rain."
Bırak hikâyemiz yağmur gibi dökülsün.
"Let our story.. pour down like love."
Yağmur gibi yağdır.
Make it rain like Twain.
Yağmur yağarsa, herkes ıslanır.
If it rains, then everything gets wet.
Bir saat sonra yine yağmur yağsa fark eder mi?
Does it really matter if it rains again an hour later?
Yağmur altında gitmesini bekledim.
I waited in the rain for him to leave.
Elimizden geldiği kadar iyi bakmaya çalıştık. Ama yağmur ve soğuk yüzünden rutubeti ve aşınmayı önlemek imkânsız.
We try to maintain the house as best we can, but with the cold and the rain it's impossible to stop the damp and erosion.
Seni evine bıraksam iyi olacak galiba. Yağmur yağacak.
I probably should take you home.
Yağmur düşüyor kırlara
It is raining in the fields.
Ya yağmur yağarsa?
What if it rains?
Yarın yağmur yağacak.
It's going to rain tomorrow.
fena yağmur yağıyor
It's lashing outside.
- Hâlâ yağmur yok.
Still no rain.
Yürüyüşe çıkacaktım erkenden çünkü daha sonra yağmur yağacağını duymuştum. Güne erkenden başlamak istemiştim.
I was gonna take a long walk first,'cause I heard it was gonna rain later and I wanted to get an early start.
Burası çorak bir arazi. Ürünler kuruyor ve yağmur yağmak bilmiyor.
It's a hard place - crops that fail and rains that never come.
Asmaların şimdiye kadar yağmur görmesi lazımdı ama şimdiye kadar iki tanker su getirdik.
The vines really should have shoots by now, but I've been bringing in two water trucks a week since we took over.
- Yağmur, efendim.
It's rain, sir.
Yağmur yağmaması iyi!
Good thing it's not raining!
Yağmur ve Avrupa'nın ilgisizliği nasıl gözümde tütüyor!
How I long for the rain and indifference of Europe.
Başta cama vuran yağmur sesi gibidir.
At first it pitter-patters.
- Yağmur yağmıyor.
It's not raining.
Bir adam ve bir kız ormanda koşuyorlar. Yağmur, palalar, federaller...
Bob described this scene, a guy and a girl running through the jungle.
Rüzgar, yağmur, ateş, kar, bunlar yaptığımız normal şeyler.
Wind, rain, fire, snow, all of the normal stuff that we do.
Yağmur yağdığında Almaya çalıştığımız...
When it rains It's what we're reaching for what...
# Yağmur üzerime yağdı. #
Hail rained down on me
- Yağmur borusundan inmiş gibi görünüyor.
Looks like it came out the down-spout.
- Sanırım yağmur durdu.
I think it stopped raining.
Çünkü Dallas'ta şiddetli yağmur varmış yani ancak buraya kadar gelebildik.
Because Dallas had torrential rain, so this is as far as we go.
Merhametli Tanrı yağmur yağdırır
The good Lord brings the rain
Yağmur yağacak.
Rain is coming.
Hey, yağmur çok fena indirmeye başladı.
Hey, it's really starting to come down.
Ben de bunu umuyordum. Burada yağmur yağmaz sanıyordum.
That's the hope.
Biliyorum, Biraz geciktim, yağmur hızlanıyor ve ayrıca Mercer Mutfağı tarafından durduruldum.
I know i'm a little late, but it's really coming down, And i also had to stop by the mercer kitchen
Yağmur çok...
Rain is very...
Yağmur bana bir kapı açacak ben de içinden geçeceğim.
The rain shall make a door for me..... and I shall go through it.
Önümüzdeki üç gün Pasifik Kıyı Bölgesi'nin büyük bir kısmı hafif yağmur altında olacak. Ama perşembe gününden itibaren bir hafta boyunca güneş...
Light rain for the next three days in much of the Pacific Northwest, but by Thursday, we're looking at a week-long streak of sunshine and...
Anne bir şey söylemek için mi aradın? Çünkü ayakta dikiliyorum ve yağmur yağıyor.
Mom, did you call for a reason'cause I'm standing in the... driveway, and it's raining.
Buraya henüz yağmur yağmıyor.
raining here yet though.
- Telefondaki yağmur sesi gibi.
Exactly.
Yağmur mu?
Rain?