Yaşlı bir adam tradutor Inglês
2,684 parallel translation
Pantolon giymiş bacaksız bir kız ve bir sersem tarafından olmayacak bir işin peşine sürüklenmiş aptal ve yaşlı bir adamım!
I'm a foolish old man who has been drawn into a wild-goose chase by a harpy in trousers and a nincompoop!
Ben yaşlı bir adamım, bu yüzden hafızam pek güçlü olmayabilir... ama oğlum bana her şeyi anlattı.
I am old man. I don't remember things so good.
Hayallerinde bir sigorta şirketi için üç kuruşa köle gibi çalışırken yaşlı bir adamın hayalarını sıkıp "öksürün" demek mi var?
- Sounds like meaningful work. - What, slaving away for pennies while you grab some old guy's balls is your dream?
Aynaya baktığımda yaşlı bir adamın bana baktığını görüyorum.
I look in the mirror and I see this old man looking back at me.
Yaşlı bir adamın hikayelerini dinlemek istemezsin, öyle değil mi?
do you?
Yaşlı bir adam.
He's an old man.
- Araca ihtiyacı olan yaşlı bir adam.
- Some old fellow needed a ride.
Yaklaşık bir hafta önce uçağım vardı havaalanındaydım ve çok yaşlı bir adam gördüm.
I was, uh, i was flying About a week ago, And, uh, i was in the airport, And i saw this really old man,
Neyse, havaalanındaydım ve güvenlikten geçiyordum ve tekerlekli sandalyede yaşlı bir adam getirdiler.
Okay, so i'm in the airport, And i'm going through security, And they bring this old man In a wheelchair,
Bu arada, buruş buruş yaşlı bir adam gibi görüp babam olduğunu sanman saçım olmadığı için mi?
By the way, when you thought I was your dad, Like a shriveled old man, Was it because of the hairless thing,
Bir kez hariç, kuaföre ya da doktora giderken ve milleti kızdırabilirdi böyle yaşlı bir adamın kemerinde bir silah taşıması.
Although there was a couple of times when he was going to the barbershop or the doctor, and it would make people uncomfortable to look down and see this old man... with a big piece on his belt.
Bastonlu yaşlı bir adam, bastonsuz bir yaşlı adam kadar zayıftır.
An old man with a cane is... just as weak as an old man without a cane.
- Hayır, artık yaşlı bir adamım.
No, I'm an old man, Tollie.
Yolun birkaç kilometre ilerisinde yaşlı bir adam yaşıyor.
The old hermit lives a couple miles up the road.
Karşısında yaşlı bir adam varmış.
He sent an old man on his way.
Yaşlı bir adam, bir geçkin, bir fosil.
An old man, past it, a fossil.
Benim gibi yaşlı bir adam anca sorun yaratır.
An old man like me would only be in the way.
Sergio adında Palermolu yaşlı bir adamın restoranında çalıştık.
We worked in the restaurant of an old man from Palermo, Sergio.
Barry yaşlı bir adamı pohpohlamaya hiç gerek yok.
Oh, Barry, there's... no need to flatter an old man.
Ben de yaşlı bir adamım.
And I'm an old man.
Dans eden bir ahtapotu alkışlarlar ama her şeyden şikayet eden yaşlı bir adamı asla.
They'll cheer a dancing octopus, but not an old man complaining about everything.
Yaşlı bir adam Samuel Sullivan'ın arkadaşı olduğunu söyledi elini omzuma koydu.
Some old man said he was a friend of Samuel Sullivan, put his hand on my shoulder.
Hayır, ben yaşlı bir adamım.
No, I am an old man.
Benim gibi yaşlı bir adamı nasıl heyecanlandıracağını biliyorsun.
You get it hard on an old man, don't you?
Pekala, o zaman neden bana güzel bayanlarla dolu bir barda yaşlı bir adamı kestiğini söylemiyorsun?
Well, why don't you just tell me why you're eyeing the old bull in a bar full of beautiful ladies?
Kıyafet değiştirmiş yaşlı bir adam değil miydi?
wasn't the old man the disguise?
Artık yaşlı bir adam olduğumun farkındayım Arayıcı. Size yük olmak da istemem ama buna ve bana ihtiyacınız var.
Seeker, I-I am aware of the fact that I am now an old man, and I do not wish to burden you, but you need this and you need me.
Zavallı yaşlı bir adamım
Have pity on this old man
İşlediğin suç için yaşlı bir adamın asılmasına göz yumacaktın.
And you were going to let an old man hang for your crime.
Yaşlı bir adam, genç bir kadına yaparsa taciz olur.
An older man, a weak, younger woman.
Çocuğun, Benjamin Button gibi yaşlı bir adam olarak doğması halinde.
In the occurrence that the child is born an old man, A la benjamin button.
Yaşlı adam bir şekilde ölebilir ama felçten ölmeyeceği kesin.
The old man may die at some point, but he ain't gonna die from the stroke.
Bir süre sonra anladı ki yaşlı adam kendisiyle barışmıştı ve bu da bütün sorunların içinde en iyi bölüm olmuştu.
After a while it occurred to him that the old man was making peace with himself and that had probably been a good part of the problem all along.
Bir at beni az kalsın ısırıyordu ve bir yaşlı adam beni sopayla arka bahçesinde kovaladı.
I almost got eaten by a horse, and some old man tried to chase me off his porch with a cane.
Bu çağrı kayıp bir yaşlı adam hakkında, değil mi?
This call, it's an old missing guy, right?
Zaten içeride bir sürü yaşlı adam var nasıl olsa.
There isjust a bunch of old people in there anyway.
Hikayeyi kızın yaşlı babasının sesiyle anlatmayı düşündüm. Gökdelenlerle çevrili bir evde yaşayan çiftçi adam. Filmdeki dürüst kişilik.
I thought the story could be told in her elderly father's voice, a farmer who lives in a house surrounded by skyscrapers.
Genç ve güzel bir fahişenin yanında gördükleri ilk yaşlı adam olmayacağıma eminim.
I'm sure I'm not the first old man they've seen in the company of a pretty, young courtesan.
Başka kim böyle çocuksu yaşlı, bir adam olabilir?
Who else can be such a childish old man?
Toby'e, Creed'in çok keskin bir... "yaşlı adam kokusu" olduğunu söylemişsin?
Ryan, you told Toby that Creed has a distinct old man smell?
Ben sadece sinemanın açılmasını bekleyen yaşlı ve yorgun bir adamım.
I'm just a tired old man waiting for the movie theater to open.
Yaşlı adam Pike'a bir Çakal ayarlamış.
So, the old man set pike up with a coyote.
Ve yaşlı adamın dolu bir arabayı boşalttığını gördüm söyle onlara, Eze.
I don't have a thing, and with my eyes I saw the old man unload a full car. Tell them, Eze.
Yaşlıca bir adam daha vardı.
There was this older guy.
Bir adam var, orta yaşlı, beyaz.
Well, there's a man. He's middle-aged, Caucasian.
Bu bir sorun olmamalı, yaşlı adam.
That shouldn't be a problem, old man.
Yüce Guatrau, sana bir şey anlatayım o yaşlı moruğu eskiden adam yerine koyardık.
The mighty Guatrau, we put that old frakker on notice today.
O halde Panis'in kibar, yaşlı bir bilim adamı görünümüne bürünüp benim kardeşim senin de torunun olan diğer oğlunu bulmaya gittiğini öğrenmek istemiyorsun.
Then you won't want to know that Panis has disguised himself as a kindly, old scholar, and that he has gone to find his other son, my brother, your grandson.
Arayıcı'nın yanında yaşlı bir bilim adamı var.
There is an aged scholar traveling with the Seeker
- Feng Choy yaşlı bir adam. - Belki Cooper'a önce yatıştırıcı verdi.
Feng Choy is an old man.
Büyülü bir kulübeyi çalıp sonra kaçan çatlak bir yaşlı adam.
A daft old man who stole a magic box and ran away.
yaşlı bir kadın 19
bir adam var 42
bir adam 202
bir adam vardı 32
bir adamın 26
bir adam öldü 19
bir adam öldürdüm 17
adam 944
adamı 23
adams 109
bir adam var 42
bir adam 202
bir adam vardı 32
bir adamın 26
bir adam öldü 19
bir adam öldürdüm 17
adam 944
adamı 23
adams 109
adama 80
adamım 2484
adamim 23
adamın 29
adam ol 18
adamlar 55
adamım benim 32
adam deli 37
adamlarım 38
adamın biri 39
adamım 2484
adamim 23
adamın 29
adam ol 18
adamlar 55
adamım benim 32
adam deli 37
adamlarım 38
adamın biri 39
adam haklı 53
adamımsın 21
adam kim 19
adam öldü 39
adam nerede 23
adama bak 17
adamımız o 17
adam kaçırma 35
adam ölmüş 24
adam değil 16
adamımsın 21
adam kim 19
adam öldü 39
adam nerede 23
adama bak 17
adamımız o 17
adam kaçırma 35
adam ölmüş 24
adam değil 16