Yerinde tradutor Inglês
26,684 parallel translation
Bak, benim sağlığımın yerinde olmadığını biliyorsun.
Listen, you know I'm not healthy.
Yerinde olmak istemezdim.
Wouldn't want to be ya.
Bilinci yerinde değil.
He's unconscious.
Yerinde olmayan her şey.
Anything out of place.
Kafam mı karışmıştı yoksa hayatım boyunca kafamın en yerinde olduğu an mıydı?
So was I confused or... Was I the least confused I've ever been in my life?
Birisi Memur Sheehan'ın neden yerinde olmadığını açıklasa iyi olur.
And somebody better tell me why Officer Sheehan wasn't at his post.
Ama yerinde olsam o pantolonu daha uzun süre giymezdim.
But I would not wear those pants for too much longer. No!
Hiçbir yerinde.
Anywhere.
Aklı yerinde olan hiçkimse bunu imzalamaz.
No one in their right mind would sign this.
Senin yerinde olsam..
If I were you...
İnsanlar yemek yemeden üç haftaya kadar yaşayabilir yani yerinde olsam biraz daha minnettar olurdum.
Yeah, human beings can go almost three weeks without food so I'd sound a little bit more grateful if I were you.
- Yerinde kal.
Hey, stay in position.
Ama umarım bir gün sizi zamanın bir yerinde tekrar görebilirim.
Well, neither shall I abandon hope of seeing you all again someday, somewhere in time.
Yerinde olsam şu anda cennete kesin gözüyle bakmazdım.
I sure as hell wouldn't bet on paradise right now if I were you.
Aynı vampir günlükerlini okurken The Bachelor izlerken ya da iş yerinde mükemmel bir yasal yazı yazarken aldığım haz gibi.
It's like the high I get from those vampire novels, or The Bachelor, or when I write a really great legal brief at work.
İş yerinde takılıyormuş sadece.
He's just geeking out on the job.
Yerinde olsam Paris'te bir kral dairesi ve her şey biraz sipariş edeceğim en iyi restaurantta en pahalı şampanya karşlığında yapardım.. senin yapmayı kabul ettiğin anlaşmayı.
Personally, I would've negotiated for the penthouse suite in Paris and dinner at the best restaurant in town where I would've ordered one of everything and had the most expensive bottle of wine and champagne.
Bilinci yerinde.
He's conscious.
Yok, geçiş yerinde yemekler soğumasın diye.
No, it's for the pass-through, to keep the plates warm. [knocks] What? No.
Cuma günü, Mike yerinde duramıyordu.
On Friday, Mike was all agitated.
Olay yerinde olmasını anlarım.
I can put him at the scene.
Stan, iş yerinde bir facianın ortasında kaldıklarını söyledi demin.
Stan just told me they were in the middle of a disaster at work.
İncil çalışmasında konuşman ve kendini olaya vermen gerekiyor keyfim yerinde değilse belli olur.
When you go to Bible study, you have to talk and be into it, so if I'm not in the mood, it's gonna be obvious.
Görgü tanıkları ve fiziksel kanıtlar... Odell'in olay yerinde olduğunu gösteriyor.
An eyewitness and physical evidence tie Odell to the crime scene.
Chambers olay yerinde dört gün önceden belirdi.
Chambers came forward at the scene four days earlier.
Bak, oğlum kızlar konusunda tam bir pislik olabilir, ama onun yerinde olsam yani geçmişim onunki gibi olsa, ben de arada bir gözden kaybolurdum,
Look, my son can be a real jackass with girls, but I'd probably go AWOL every now and then, too, if I'd been beat up in life like Frankie has.
Ne de senin ayıklığından bahsederim bu kampüsün herhangi bir yerinde.
Nor would I ever bring up your sobriety anywhere on this campus.
Tanık, vurulma anından kısa bir süre önce olay yerinde gördüğü kişinin sanık Charles Mahoney olduğunu doğruladı. Kayıtlara geçsin : Hepsi bu kadar.
Let the record show that the witness has identified the defendant, Charles Mahoney, as being present at the scene just prior to the shooting.
Hayır. Fakat olay yerinde hatırlamadığınız şeyler olmasından aylar önce bitkinlikten dolayı psikiyatrik denetimde yer aldığınız doğu değil mi?
- But isn't it true you were placed on a psychiatric hold due to exhaustion just months before winding up at the scene of this crime?
Olay yerinde olduğunda dair hiçbir arama ya da kamera kaydı yok.
There are no phone records or surveillance footage placing him at the scene.
"Profesör kadın eski sevgilisinin iş yerinde olay çıkardı."
The hood chick causing a scene at her ex's work?
Onun yerinde olmak nasıl bir şeydir düşünsene.
Can you imagine how hard it must be for him?
Onun yerinde olsam gelmezdim.
Oh, I wouldn't if I were him.
Tüm motorsikletlerimiz burada iş yerinde toplandı.
All our motorcycles are assembled here on site.
Garip olan şu ki hiçbiri olay yerinde gördüğümüzle eşleşmiyor.
Weird thing is none of them match what we saw at the scene.
Olaydan sadece birkaç gün önce olay yerinde bulunduğunuzdan bahsetmediniz.
You did not mention that you'd been to the scene of the crime just a few days before.
Ertesi sabah uyandığımda yerinde yoktu.
I woke up the next morning and it was gone.
Eve gidecek olursan yerinde olsam çok fazla rahatlamazdım.
If you go home, I wouldn't get too comfortable. Our presence might be requested.
- Belki de iş yerinde flört ediyordun, ve yakınlaşmaya karar verdin.
- Maybe you'd been flirting at work, decided to close the deal.
İnip ceplerine baktığında cep telefonu yerinde yoktu.
"When he got down and checked his pockets..." "... the mobile phone was missing. "
Geminin her yerinde ufak hasarlar tespit ediyorum.
I'm detecting micro-breaches throughout the ship.
Dün gece takmıştım sonra mücevher kutuma koyduğumu sanıyordum ama sabah yerinde yoktu.
I was wearing it last night, and I thought I put it in my jewelry box, but it wasn't there this morning.
Bir tane orada var, iki tane de orada, park yerinde var.
There's one... two right here in the parking lot.
Açıkçası Miriam'ın aklı yerinde değildi.
You know, honestly, Miriam was out of her mind.
- Yerinde olsam zaman aberasyonu olan bir kızın olduğunu öğrendiğinde Sara ne yapar onun için endişelenirdim.
- that's a time aberration. - She's not an aberration.
- Kafam pek yerinde değil.
A little discombobulated. Whoo!
Yerinde olsam gücümü onun için endişelenmeye harcamam.
Oh, I wouldn't waste my energy worrying about him right now.
İş yerinde adını bile bilmediğin bir adam mı vardı?
There's a whole new guy at work - that you didn't even know about?
Joe'yla Iris konuşmuyor iş yerinde senden hoşlanmayan bir adam var Iris'i hiç öpmemişsin ve Cisco'nun da ağabeyi ölmüş.
Joe and Iris don't talk anymore, there's a guy at work... a new guy... who doesn't like you, you never kissed Iris, and Cisco's brother is dead.
Evet, her şey yerli yerinde gibi.
Yeah, I don't know... I mean, everything looks okay.
- İş yerinde.
- The clinic.