Çok ucuz tradutor Inglês
774 parallel translation
Mücevherler çok ucuz asıl Onlarla olacak hayatınız
My jewelry costs a trifle, and with it your life will
Muhtemelen çok ucuz bir cenaze olacaktır.
It's likely to be a very cheap funeral.
Gerçekten çok ucuz bir numaraydı.
It was so cheap.
Çok ucuz.
Very cheap.
Tasfiye satışında, artırmada çok ucuz fiyat verecek bir adamım vardı.
At the receivership sale, I got someone to bid on the shooting match, dirt cheap.
Çok ucuz kurtuldun.
You had a wonderful escape, Charlie.
Sana bu dul Twikem'den hiç bahsettim mi? çok ucuz atlattım.
Did I ever tell you about that widow Twikem, a very narrow escape?
Kesinlikle eminim, ama çok ucuz kurtulmuş.
Quite sure, but it was certainly a very lucky escape.
Elbise. Çok ucuz. Kokusunu alıyorum.
It's the dress. lt's awful cheap material. I can tell by the smell.
Sanırım bunu sadece "çok ucuz bir şantajcı" yapabilirdi.
I guess even a very cheap blackmailer could do that.
Böyle bir elmas için çok ucuz
" Cheap for such a diamond
Böyle bir inci için çok ucuz
" Cheap for such a pearl
Onlar için hayat çok ucuz.
To them life is very cheap.
Çok ucuz. Üstelik yetimhane yararına.
It will only cost you half a crown, and it does such good for the orphans.
Gerçek kadife için çok ucuz.
That's cheap for real velvet.
- Çok ucuz oldu.
- Well, it's too cheap.
Çok ucuz.
Cheap.
Bol sulu karpuzlar, çok ucuz!
Watermelons, very fresh and cheap!
Hem de yalnız 8.95'e, çok ucuz.
Only 8.95 too, that's very cheap.
- Hindi burada çok ucuz.
- Turkey's cheap here.
Oranın kirası çok çok ucuz.
The rent there is so very cheap.
- Herkes, çünkü o çok ucuz...
- Anybody, because she was a cheap...
Bende çok ucuz bir tane var.
I'm selling one real cheap.
Narayama yolculuğun için çok ucuz bir uğurlama töreni hazırlamışlar.
They're too cheap to prepare a send-off feast for your journey to Narayama.
Burada ölüm çok ucuz, değil mi?
Death is cheap here, right?
At nerede? Çok ucuz.
Where's the horse?
Buzda ise şarap bekliyor. Çok ucuz.
And salad on the table and potatoes and wine on the ice.
Örneğin, sizlere çok ucuz bir nitratı toprağa ekleyerek dünya üzerindeki kıtlığı nasıl sonsuza dek yok edeceğinizi gösterebiliriz.
We can show you, for example, how to add a certain very cheap nitrate to the soil and end famine on earth for good and all.
Çok ucuz bir marka bile olsa yeni bir paket alamayacağınız için sonrası için paketi geri koydunuz, doğru mu?
You can't afford to buy another pack of even that cheap brand..... and so you put them away for later, right?
Pekâlâ, 10.000'de anlaşalım, gerçekten çok ucuz oldu.
Here's 10.000. That's really cheap.
"Hamlet" içinde şiddet olan bir oyunu şiddetli zamanlar hakkında Hayatın çok ucuz olduğu ve tutkunun ise tanrılaştırıldığı zamanlar.
Hamlet is a violent play about violent times, when life was cheap and ambition was God.
Diğerleriyle karşılaştırırsak çok ucuz.
That's cheap compared to the others.
Hayır, çok ucuz.
No, it's too cheap.
- Çok güzel ve ucuz bir oda.
- A very nice room, and inexpensive.
onlar çok pahalı, mahkumlar daha ucuz.
Convicts are cheap.
Herkes Margot'un çok sevimli... ve ucuz bir yer olduğunu söyler!
Everyone says Margot's such a charming place and so less expensive!
Çok eğlenceli ve ucuz.
They're amusing, inexpensive.
Ucuz bir dedektife razı olacağımı sanıyorsan çok yanılıyorsun.
If you think I'm gonna settle for a cheap detective, you're sadly mistaken.
- Çok ucuz.
It's too cheap.
Hiç şaşmadan her gün ucuz bir meyhaneye giden, hiç tanımadığın insanları, ayaktakımını eve getiren birine çok içiyor denmez mi?
Well, don't you call it excess when a man never lets a day go by without stepping into some cheap tavern, bringing home a lot of riffraff, people you never heard of?
Kendisi ucuz yemek odalarında kadeh kaldırmak yerine, bugünün çarşısında çok çalıştı.
I think it will be quite appropriate to drink to the success of the cheap dining-rooms, which are the object of today's bazaar, for which we worked so well.
Çalacak ne var ki? Götürmeye değmeyecek ucuz ganimet, yanmış bir misyon ve... ortada kalmış pek çok hasta.
Cheap loot not worth carting away, a burnt mission and a lot of ill will.
Çok uygun ve son derece ucuz.
Very convenient and so cheap.
İçinde daha çok alkol var, hem daha ucuz.
More alcohol in it and a lot cheaper.
Hardalı tüpte alınca çok daha ucuz olduğunu biliyor muydun?
Did you know it's much cheaper to buy mustard in a tube?
Siz Amerikalılar çok rağbet ediyorsunuz, ama bence fiyatları biraz ucuz.
That's very American, but I think it's cheap.
Ucuz değil, ama çok güzel yer.
It's not cheap, but really good.
Eğer tüm istediğin buysa bunun çok daha ucuz bir yolu var.
If that is all you want, there is a much cheaper way.
- Ucuz bir numara olduğu çok açık.
- It's obviously some cheap trick.
Erkek kıyafetleri satılan bir mağazada çalışıyorsun,... bu yüzden çorapların nasıl sayılacağını,... az mı, çok mu ya da ucuz mu pahalı mı olduğunu biliyorsun.
You work at the men's clothing department, thus you know how to count pairs of socks, you know if they're many or few, if they're pricey or cheap.
Çok pahalı bir at ucuz bir tane olsaydı ne fark ederdi bilmiyorum.
It's such an expensive horse, I don't see how different it would be from a cheap one.
ucuz 63
ucuz kurtulduk 16
ucuz atlattık 31
çok üzüldüm 280
çok üzgünüm 1758
çok uykum var 28
çok uzaklarda 16
çok uzun zaman oldu 115
çok üzgün 38
çok uzun bir süre 23
ucuz kurtulduk 16
ucuz atlattık 31
çok üzüldüm 280
çok üzgünüm 1758
çok uykum var 28
çok uzaklarda 16
çok uzun zaman oldu 115
çok üzgün 38
çok uzun bir süre 23
çok üzgünüm efendim 30
çok uzak 78
çok üşüyorum 45
çok üzücü 155
çok uzakta 50
çok üşüdüm 19
çok uzun zamandır 30
çok utanıyorum 107
çok uzun sürdü 28
çok uzun zaman önce 42
çok uzak 78
çok üşüyorum 45
çok üzücü 155
çok uzakta 50
çok üşüdüm 19
çok uzun zamandır 30
çok utanıyorum 107
çok uzun sürdü 28
çok uzun zaman önce 42