Öyle değildi tradutor Inglês
1,702 parallel translation
- Tabi ki sevdi, ama öyle değildi...
- Of course she did, but it wasn't...
Geçmişimde uzun süre öyle değildi
Back in my day, which was not that long ago,
Artık öyle değildi.
Not so anymore.
Hayır, hiç te öyle değildi.
No, it's not stupid at all.
Ama bu öyle değildi.
That wasn't it.
Evet ama öyle değildi - Yaptığınıza pişman mısınız Bayan Pieszecki?
Yeah, but it wasn't like that- - do you regret what you did, ms.
Öyle değildi.
It wasn't like that.
Öyle değildi.
It wasn't.
Babam tuvalet kağıdı sanıp arabayla içinden geçmiş. Fakat öyle değildi.
My father, he tore through it in his car'cause he thought it was toilet paper.
Ne umduğumu bilmiyorum ama öyle değildi.
I don't know what I was expecting, but it wasn't that.
Ama öyle değildi, ha?
But it wasn't, was it?
- Plan öyle değildi.
- That's not the plan.
Bence öyle değildi.
Well, that's where I beg to differ.
Ama Tim öyle değildi.
But not tim.
Yaptıklarına akıl sır ermese de sebepleri öyle değildi.
I came to realise that if her actions seemed unfathomable, her motives weren't.
Galiba öyle değildi.
No, wait.
Evet. Ve bu öyle değildi.
- Yeah, and this wasn't
Ama her zaman öyle değildi, hapishaneye girene kadar değildi.
But he wasn't always like that, not until he went to prison.
Büyüyünce herşeyin farkına vardım. Gerçek hayat hiç de öyle değildi.
And as I grew up I realized that life is nothing like that.
Ama öyle değildi, değil mi?
But she wasn't, was she?
Niyeti asla öyle değildi.
It was never intended that way.
Hayır, öyle değildi. Sanırım sevkiyatın yeri, Danny'nin babasının evindeki odasının duvarında yazıyor.
I think the location of the shipment is written on the wall in Danny's room in his father's house.
- Öyle değildi.
- It wasn't like that.
Ama maalesef öyle değildi.
Well, unfortunately, it wasn't.
Ben öyle düşünmüştüm ama kaptan o tür bir adam değildi.
Well, that was my thought.
O, hep öyle değildi.
He wasn't always.
Hayır, öyle egzotik bir şey değildi, belki bir balık sürüsüydü.
No, it wasn't anything so exotic, maybe a school of bass.
Zamanın aktığının farkında ama olay öyle kartlardaki gibi değildi.
She's hearing the ticking clock, but it didn't look like it was in the cards.
Bu öyle bir şey değildi!
Yeah, well not shit like this
- Öyle dedi ama kastettiği bu değildi.
- It's not what she meant in that...
Öyle boş verilebilecek bir şey değildi.
This wasn't something you just shrug off.
Tamam mı? Öyle bir şey değildi.
Just... it's not like that.
Bedeni ölü değildi, öyle değil mi Bayan Tucker?
His body isn't dead, is it, Mrs. Tucker?
Sadece o dağa çıkan adamla aynı kişi değildi, öyle değil mi?
He's just not the same man that went up that mountain, is he?
Maksadım o değildi ama o öyle deyince...
I didn't mean it like that. - I was just saying since he...
Marshall'ın öyle düşündüğüne üzüldüm. Benim açımdan kesinlikle kişisel değildi.
Well, I'm sorry if Marshall feels that way it's certainly not personal on my end.
Öyle biri değildi Doğru.
- He wasn't the type to settle down.
Öyle söyledik ama bu doğru değildi.
That's what we said, But it wasn't true.
O... o.. içeride değildi, öyle değil mi?
He's, he's not- - was he inside?
Sırp güçleri tüm insanların pasaportlarına el koydu... Kiminin isimleri, uygun değildi, öyle ki onlar, dönemezdi.
Serbian soldiers take everyone's passport... whose names weren't appropriate, then you could never come back.
Ama öyle pek de şahane değildi.
But it wasn't, like, incredible.
Oğlumuzun hayatı boyunca sakat kalabileceğini söylediler. Heather öyle olmak zorunda değildi.
He said our son would go through life a cripple... that Heather didn't have to.
Öyle demek istemedim - İma etmeye çalıştığım bu değildi -
I didn't mean... I didn't mean to imply...
Bu işe başladığım zamanlarda, etrafta öyle çok fazla yaratıcı kahraman görmezdiniz çünkü tekrar söyleyeyim yaratıcılık o zamanlar öyle çok sık kullanılan bir kelime değildi.
When I walked into the office, there were many heroes in the creative So creativity was not a word that was used both
Hayır, öyle bişey değildi. Tamamen kazaydı, biz kavga ediyorduk Senin kolundan tuttum ve sen düştün.
No, it wasn't like that, it was an accident, we were arguing... and I grab your arm, and you fell.
- Bunda öyle olabilir ama ilkinde değildi.
On the last robbery, not the first.
Öyle bir şey değildi.
- That's not what it's about.
Bırakmak istedi, ancak öyle aklına esince bırakabileceğin türden bir iş değildi.
He wanted out, but it's not the kind of job you can just quit.
Ama gelmek zorunda değildi öyle mi?
But did she have to come?
Öyle biri değildi.
He's not that sort of man.
Öyle bir rüya değildi.
- It wasn't that kind of dream.
değildi 207
değildir 62
değildim 75
değildin 22
öyle mi 14811
oyle mi 19
öyle değil mi 4374
öyle degil mi 23
öyle olsun 692
öyle mi dersin 362
değildir 62
değildim 75
değildin 22
öyle mi 14811
oyle mi 19
öyle değil mi 4374
öyle degil mi 23
öyle olsun 692
öyle mi dersin 362
öyle bir şey değil 75
öyle işte 113
öyle bir şey yok 92
öyle oldu 102
öyle mi diyorsun 87
öyle demek istemedim 274
öyle ya da böyle 119
öyle misin 81
öyle ki 92
öyle deme 154
öyle işte 113
öyle bir şey yok 92
öyle oldu 102
öyle mi diyorsun 87
öyle demek istemedim 274
öyle ya da böyle 119
öyle misin 81
öyle ki 92
öyle deme 154