Öyle kalın tradutor Inglês
363 parallel translation
Öyle kalın.
Hold it there.
Öyle kalın.
Hold that.
Onların kemikleri öyle kalın değil, benim serçe parmağım kadardır.
Them bones ain't hardly as big as my little finger.
Öyle kalın, tamam.
Hold it! Okay!
... öyle kalın baldırlar!
those thick calves!
Öyle kalın.
Stay still.
Ve öyle kalın.
And stay like that.
Öyle kalın!
Hold everything!
Öyle kalın kafalısın ki! Bizi bu utançla başbaşa bırakmasan, için rahat etmez!
You could never live with yourself unless you could put us all to shame.
Öyle kalın!
Stay like that!
Öyle kalın!
Hold that pose!
Öyle kalınkafalısın ki.
You're so slow.
Öyle kalın!
Hold it!
Öyle kalın, öyle kalın.
All in, all in.
Öyle kalın!
Freeze!
Öyle kalın. Harika!
Keep holding it.
Öyle kalın.
Stay.
Church'ü izleyen, kalın gözlüklü, iri yarı bir adamınız yok, öyle mi?
You didn't have a heavy-set man with thick glasses watching Church?
Sincaplar ceviz saklamasalardı kışın aç kalırlardı. - Evet, öyle.
Squirrels'd go mighty hungry if nothing made'em store up nuts for the wintertime.
Birileri de bana yardım etmişti, öyle değil mi? Hoşça kalın.
Somebody helped me to get started, didn't they?
Öyle kalın.
Hold it.
İçine girip kalbini açar ve öyle kalırsın.
Reaches in and opens you wide and you stay that way.
Adam gibi bir kalıptan yoksun kalmışım, sahtekâr doğanın marifetiyle güzellikten nasip almamışım. Yamuk yumuk, noksan, günüm gelmeden, hazır olmadan yollanmışım bu canlılar dünyasına. Öyle sarsak, öyle çarpık yaratılmışım ki topalladıkça köpekler havlıyor arkamdan.
I, that am curtailed of this fair proportion... cheated of feature by dissembling nature... deformed, unfinished... sent before my time into this breathing world scarce half made up... and that so lamely and unfashionable... that dogs bark at me as I halt by them.
Ben sadece gerçeklerin öğrenilmesini istiyorum ve sandıkta kilitli kalırsam, öyle olmayacağının farkındayım.
It's just that I want the truth to be told... and if I'm locked away in my box, I know it will not be.
Ben de öyle, fakat onu yine burada yakalarsam, kedisiz kalırsın.
I do too, but if I catch him in here again, you won't have no cat.
Evet, hep öyle yaparsın Charlie. Ama eninde sonunda bana kalırlar.
You always do, but I Wind up With'em sooner or later.
Hepsi de aynı kalıbın parçası, öyle değil mi?
It's all part of the same pattern, isn't it?
Sıradan, kalın kafalı, hayal gücü olmayan bir herif. Öyle biri ki, kadının çocukları yanlış yerlere bıraktığını öğrenince hoşgörüyle sırıtsın.
A simple, dull, unimaginative man who will smile tolerantly when he learns she's misplaced the children.
Dönme.Sadece öyle kal.Kollarını kaldır.
Don't turn around! Just stand still. Take off your hands!
Ama senle ilgili bir sorunum olursa, Palmer, seni yakarım Palmer, seni öyle bir yakarım ki, Ross'un seni bulduğu yere geri dönmek zorunda kalırsın.
But if I have any trouble with you, I shall bite you, Palmer, and I shall bite you so hard you'll go right back to where Ross found you.
Oh, öyle kal. Saçların arkada.
Oh, hold that, with the hair.
Arkadaşların nemli yerde kalırsa maazallah ya soğuğu yerler ya da mermiyi, öyle değil mi?
If your friends stay out in the damp they're liable to catch a cold, aren't they? Or a bullet.
Son dileğinde ne olduysan sonsuza kadar öyle kalırsın.
Whatever you are on your last wish you remain forever.
Kalın öyle.
Why don't you just move over?
Galaksinin bazı bölümlerinde öyle eğlence oyunları gördüm ki bu onların yanında folklor gibi kalır.
Proconsul, in some parts of the galaxy, I have seen forms of entertainment that make this look like a folk dance.
O aptalın içinde yaşayan bir soytarı var, ve er yada geç, o soytarı açığa çıkacak, çünkü soytarı soytarıdır, ve hep öyle kalır!
Inside that bastard a clown lives, and sooner or later, the clown will come out, because a clown is a clown and will always be a clown!
İki yaşında acımasız ve fakir yetimhaneden alınıp acımasız bir asker ve karısına verilir aşırı bir disiplinle karşı karşıya kalır ve öyle de büyütülür.
Adopted at age two, from a cruel and impoverished orphanage by a cruel military man and his wife, she was subjected to an upbringing of extreme discipline.
Bu büyük tanrının kişiliği öyle mükemmel ki karşılama kelimelerim kifayetsiz acınası derecede yetersiz kalıyor.
A great God whose personality is so totally and utterly wonderful, that my feeble words of welcome sound - wretchedly and pathetically inadequate.
Bir gün, Melekler Duvarının oralarda bir çetenin çocuklarıyla bisiklete binip eve epey geç kalınca ailemi öyle bir merak içinde buldum ki o gün, iyi bir kız olmaya karar verdim.
One day, when I'd stayed out too long... near the Wall of the Angels... riding on bike handlebars with a gang of boys... when I got home, I found my parents in such despair... that I decided to be good.
Öyle kalın.
That's it.
Beş dakika öyle kal, iyi olacaksın.
Lay down for five minutes, you`ll be fine.
Evet, belki öyle yaparım... Belki de senin şu kalın kafanı kullanarak duvarda bir delik açarım.
Yeah, maybe I will, and then maybe I'll use your thick skull and knock a hole in the wall.
Orada, Tiberius'un kadın, erkek köleleriyle ve kendisiyle öyle hayvani, öyle iğrenç ahlaksız davranışlara maruz kaldım ki tek başına fahişelik, bununla kıyaslandığında, ibadet gibi kalır.
I was there subjected to... acts of... such abominable filth... to bestial obscenities... with him and his slaves of both sexes... that mere prostitution seems like a blessed state compared to it.
Bu bir... Kalın duvarlı yapı, öyle değil mi?
It's a... building with very thick walls, isn't it?
Ben alışkanlığa dönüşmesini istemiyorum. Çünkü hep öyle olur. Önce bir akşam kalırsın, sonra iki akşam.
I don't want you to get in the habit because first you stay one night, then two nights, and then you're living here.
Geronimo öyle büyük bir adam ki... Corbett onun kıçını öpmek için anasının omzuna çıkmak zorunda kalırdı.
Geronimo's a man so great... that Corbett there'd have to stand on his mother's shoulders to kiss his ass.
Madem kitabınız defteriniz yok öyle ise hep birlikte dışarıya çıkalım, çocuklar.
Since you don't have pencils and notebooks... then let's go ouside, children.
Hele o paraya bir şey olsun... patronum ağzınıza öyle bir sıçar ki... şaşar kalırsınız.
If anything happens to that buy money, my boss will stick your heads up your asses faster than a rabbit gets fucked!
Öyle biri ki, yaptıklarının yanında bizimkiler bir hiç kalıyor.
SOMEONE WHOSE ACCOMPLISHMENTS PUT THE REST OF US TO SHAME.
Kızlar, öyle suratlar yaparken birisi sırtına vurursa sonsuza dek öyle kalırsınız.
Girls, if you make faces like that and somebody slaps you on the back... you'll stay that way forever!
Aynen öyle fakat düşün ki bir arkadaşın var sana bu kalın ve güzel halatı saldı öncesinde de bu demire bağlayıp sağlamlaştırdı.
I aid it is so but suppose you had a friend who lowered you this good stout rope securing it first to this ring.
kalın 63
kalın kafalı 19
öyle mi 14811
oyle mi 19
öyle değil mi 4374
öyle degil mi 23
öyle mi dersin 362
öyle olsun 692
öyle bir şey değil 75
öyle işte 113
kalın kafalı 19
öyle mi 14811
oyle mi 19
öyle değil mi 4374
öyle degil mi 23
öyle mi dersin 362
öyle olsun 692
öyle bir şey değil 75
öyle işte 113
öyle bir şey yok 92
öyle oldu 102
öyle mi diyorsun 87
öyle demek istemedim 274
öyle ya da böyle 119
öyle ki 92
öyle misin 81
öyle görünüyor 500
öyle deme 154
öyle olsun bakalım 50
öyle oldu 102
öyle mi diyorsun 87
öyle demek istemedim 274
öyle ya da böyle 119
öyle ki 92
öyle misin 81
öyle görünüyor 500
öyle deme 154
öyle olsun bakalım 50