English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Inglês / [ Ö ] / Özgür değilsin

Özgür değilsin tradutor Inglês

56 parallel translation
- Özgür değilsin.
- You are not free.
Ama sen özgür değilsin...
But you are not free...
Nasıl yani, özgür değilsin?
You said - not free?
Kendi başına bir şey yapmak için özgür değilsin.
You're not free to do anything on your own.
Kendin için karar vermekte özgür değilsin.
You are not free to decide for yourself.
* Diyebilirsin, özgür değilsin *
You may say that I ain't free
* Özgür değilsin, diyebilirsin *
You may say that I ain't free
* Özgür değilsin diyebilirsin *
You may say I ain't free
* Özgür değilsin diyebilirsin *
- You may say I ain't free
* Diyebilirsin, özgür değilsin *
You may say I ain't free
* Diyebilirsin, özgür değilsin *
You might say that I ain't free
* Diyebilirsin, özgür değilsin *
You might say I ain't free
* Ve diyebilirsin ki, özgür değilsin *
You may say that I ain't free
* Özgür değilsin *
That I ain't free
Ay'ın diğer yüzünü keşfetmek istiyorsun, özgür değilsin.
He prefers the dark side of the moon.
Komplekslerle dolusun özgür değilsin.
Full of complexes You're not free
Özgür değilsin. Sağlam bağlar seni bize bağlıyor.
You are not free, unshakable bonds hold you to us.
Özgür değilsin.
You're not free.
Söylemeye çalıştığım, özgür değilsin.
And what I'm trying to tell you, you're not free.
Sen özgür değilsin...
You're not free... You're a coward.
- Gözetilmektesin ama özgür değilsin.
You're monitored, but you're free.
Küçük bir hapishaneden daha büyük birine Transfer oldun, özgür değilsin.
You've been transferred, not set free. From a small jail to a bigger one
Daha özgür değilsin, bir şeyler yapayım deme.
You're not free yet, so don't overdo it.
Kardeşinin hayatını kontrol edemediğinden özgür değilsin.
Yeah, but what you're not free to do is control your brother's life.
Sen dışarıdasın ama yine de özgür değilsin.
You are outside, but you're not really free at all.
Mimi ve diğerleri gibi özgür değilsin.
You're not free like Mimi and the others.
Başkasının hastasını açacak kadar özgür değilsin.
You don't have free reign to just tear into someone else's patient.
Şu anda özgür değilsin.
'Cause... because you're not free.
Bir şeyin parçası oldun mu asla özgür değilsin.
No one's free when they're one of anything.
Özgür değilsin George.
You ain't free, George.
Gidebilirsin ama, özgür değilsin.
You can go, but you're not free.
Neden özgür biri değilsin ki?
Why are you not free?
Özgür doğmuş bir adam olarak babanın hareketlerinden sorumlu değilsin.
As a freeborn man, you are not responsible for your father's actions.
Ama üzgünüm. Sen özgür bir adam değilsin.
But unfortunately, you're not a free man.
Gerçekten "özgür" değilsin, Gina.
- You're not really free, Gina.
Sen özgür olduğunu sanıyorsun, ama değilsin.
You think you're free, but you're not.
Attilicus, bu günden itibaren, artık gladyatör değilsin ama Roma'nın özgür bir insanısın.
Attilicus, from this day forth, you are no longer a gladiator, but a free man of Rome.
Özgür iradeye sahip değilsin.
You don't have free will.
Laugesen için çalıştığın sürece özgür basının bir parçası değilsin.
You're not part of the free press as long as you work for Laugesen.
Artık özgür değilsin
There's no bars, no lockdown. But you're not free.
O özgür olduğu sürece sen emniyette değilsin.
As long as she's free, you're not safe.
- Sen özgür falan değilsin.
You're not any free man.
Sen özgür falan değilsin.
You're no free man.
Sen özgür bir adam değilsin.
You ain't a free man.
Artık özgür bir adam değilsin Harold.
breaks loose? You're not a free man anymore, Harold.
Sanki birini taklit eder gibi yazmışsın özgür ve vahşi birini... ve bu biraz garip, çünkü sen hiç de öyle değilsin... ve bu beni rahatsız etti.
You write like you're imitating someone who is free and wild and it is so weird, because you aren't at all and it made me uncomfortable.
Benim dilimde Berberi özgür adam demek. Neden özgür bir adam değilsin?
In my language, berber is "free man." Why you no free man?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]