Üzerinde tradutor Inglês
52,911 parallel translation
- Tamam, kardeşim, bu şeyin üzerinde bir banyo var.
- Okay, brother, there's a bathroom on this thing.
Seni bir şey üzerinde hisset, pislik herif Iyi bok
Feel you on that one, asshole, good shit.
- Pekala, üzerinde çalışacağız.
- Alright, we'll work on it.
Cunnilingus oral seks eylemidir Kadın cinsel organı üzerinde bir kişi tarafından gerçekleştirilen, Klitoris, vulva veya vajinanın diğer kısımları.
Cunnilingus is an oral sex act performed by a person on the female genitalia, the clitoris, vulva, or other parts of the vagina.
- Oh, cep telefonunu otel odamızda bıraktı. Bu yüzden onun üzerinde telefon yok.
- Oh he left his cell phone in our hotel room so he doesn't have his phone on him.
Ayağımın üzerinde bir şey var mı?
Is there something on my feet?
Yüzeyin üzerinde bir boşluk var.
There's a space above the surface.
Yani, adamların gözleri onların üzerinde.
So, the men are keeping a very close eye on them.
Gözüm üzerinde.
I'll keep an eye on him.
Elmas, madenlerden çıkarıldığı günden beri Magadha'nın üstün gücünü sembolize eden asanın üzerinde duruyor.
Ever since this diamond was mined, it was set on the scepter that symbolized Magadha's supreme power.
Ne tür bir bandajın olursa olsun dizardı damarlarının yeterince kan taşıyacağını ve senin yakında kendi kanından oluşan bir birikinti üzerinde oturacağını biliyorum.
I know the Popliteal vein in your leg carries enough blood that, no matter what kind of bandaging you have, you will still be sitting in a puddle of plasma.
Gözlerim onun üzerinde.
I've got eyes on him.
Claire, üzerinde deney yapıldığını söyledi.
Claire said they did experiments on you.
Gücümü, ailesini geçindirmeye çalışanlar üzerinde kullanırken iki kez düşünürdüm.
If I were in your shoes, I'd think twice about using that thing on people who are trying to feed their families.
Geçen yıl Midtown'da üzerinde çalıştığım bir yer var.
Here is a property I worked on last year in Midtown.
Harold, Anne bana yeni bir proje gibi bir şey üzerinde çalıştığından bahsetti?
So Harold, Anne tells me that you're starting a new project at working or something?
Şuanda dünya üzerinde bu kameralardan taşıyan düzinelerce yardırcım var.
Well, I have a dozen helpers all over the world right now carrying these cameras.
Tümü benim kendi Trueyou sayfam üzerinde olacak.
It will all be on my TrueYou page. That's right.
Şuanda çocuk takibi üzerinde çalışıyorum.
Right now I'm working on Child Track.
Sadece Amerika'dan 180 milyonun üzerinde ihtar yolladık.
We have sent 180 million Frowns from the US alone.
Bunun rejim üzerinde bir etkisi olacağına dair bahse girebilirsiniz.
You can bet that's gonna have an effect on the regime.
Şimdi, bugünkü toplantının asıl konusuna gelelim. Bu, bizim kongre üyesi Santos ve diğerleriyle üzerinde tartıştığımız birşey -
So, now we get down to the meat of today's session, something we've discussed with Congresswoman Santos and others...
Bir milyarın üzerinde insan şuan izliyor.
Over a billion people are watching.
Herşeyi bulut sisteminde istiyoruz ama liderlerimiz bunun üzerinde.
We want everything in the cloud and yet our leaders... live above it.
Bak, Izzy, üzerinde aynı tasma ve aynı künye var
Look, Izzy, he has the same collar and the same tags.
Size kıta üzerinde iş yok olmayacağını hatırlatmam gerek.
Do I need to remind you that there will be no business conducted on the continental grounds?
Gözünüz üzerinde olsun.
Keep an eye on him.
Yani bu atları, hayatlarının geri kalanını birbirlerinin üzerinde geçirsinler diye götürecek misiniz?
So you're gonna take these horses away so they can spend the rest of their lives stacked on top of each other?
Ve mezarın üzerinde dans edeceğim.
And I shall dance on your grave.
Bu kelimenin de, eşcinselleri üzerinde yakmak için kullandıkları çalı çırpı demeti olduğunu biliyor muydun?
- Yeah. Did you know that a faggot is a burning bundle of sticks on top of which they used to burn homosexuals?
- Dizimin üzerinde eğilirsiniz.
- I'll bend you over my knee.
Gözüm üzerinde ezik.
I got my eye on you, loser.
çoğunlukla il üzerinde Quebec, Kanada...
Mainly over the province of Quebec, Canada...
Muşambanın üzerinde durur musun?
Can you just stand on the sheet for me and I'll pull the curtain across, so it's private?
Trish peki dün senden aldığımız, üzerinde bulunan kıyafetler saldırıya uğradığında üzerinde bulunan kıyafetler değil miydi?
And, Trish, the clothes we took from you yesterday, are they not what you wore when you were attacked?
Bak şurada üzerinde kurumuş kan olabilecek bir taş var.
Look. Possible dried blood on that stone there.
Ben içeri girip gazın üzerinde mi çalışıyorlar bakayım.
Look, I will go in there, to find..
Hayvan ve insan üzerinde yapılan deneyler,
Experiments conducted on animal and human,
Şöhreti iddia iskele 12 saat boyunca çırılçıplak sörf oldu asit üzerinde.
His claim to fame was surfing the pier naked for 12 hours straight on acid.
-... Yahudilerin duvarlarını Lew üzerinde.
-... on Lew the Jew's walls.
- Burun üzerinde biraz doğru, değil mi?
- It's a little right on the nose, isn't it?
Ben bunun üzerinde çalışıyorum, işte.
I'm working on this, here.
Senin üzerinde.
On you.
Yünün herkesin gözleri üzerinde çekilmesi.
Pulling your wool over everybody's eyes.
Toz gemi üzerinde mi?
Is the powder on the ship?
Boş bir çekmecede üzerinde çizim olan bir program bulmuştum.
I found a programme with an illustration in an empty drawer.
Kıçlarının üzerinde dışarı sürüklemeliydin onları!
You should have dragged them out on their arses.
İngiliz polisinin üzerinde silah olmasını beklemiyorlardır.
If he's still got it, they won't expect an English copper to be armed.
Elçilik, Princes Gate'de, Kensington Yolu üzerinde Albert Hall'den Ennismore Bahçeleri'ne kadar olan tüm bölge kapatıldı.
The embassy's in princes gate, just off Kensington road, and the area almost from the Albert hall to Ennismore gardens has been sealed off.
Puştlar yine iş üzerinde!
And the fucks are at it again!
Andy'nin bunun üzerinde çalışması lazım, hem de hemen!
Andy's gonna have to work on this, and pronto!