Diye bağırıyordu tradutor Espanhol
162 parallel translation
Saçı yapılırken durmadan, "Çıkarın beni buradan!" diye bağırıyordu.
Llevaba el secador puesto y gritaba sin parar : "¡ Sáquenme de aquí!"
Ben dışardayken Ahali "Tommy, Geliyor?" diye bağırıyordu, ben daha yetişemeden herkes ayrılmış!
Estaba en el establo, cuando vinieron a buscarme, pero no pude irme con ellos, y se marcharon.
Romalılara buyruk veren, sözlerini kitaplara yazdıran o ağız "Bir yudum su Titinius, bir yudum su." diye bağırıyordu hasta bir kız gibi.
Y esa lengua que pedía a los romanos... que lo escucharan y escribieran sus discursos... gritó : "Titanio, dame de beber", como una niña enferma.
Antonia DeLitis bir mucize oldu diye bağırıyordu. Aziz Antonio ona 5000 liret vermiş.
Antonia DeLitis dice que ha habido un milagro, que S. Antonio le ha dado 5.000 liras.
Babam, kurşunlar bacağından çıkartılırken "Hayatım boyunca kötürüm olmaktansa... " ölürüm daha iyi " diye bağırıyordu.
Mi padre no paró de gritar que prefería morir a quedar tullido de por vida... mientras le sacaban las balas de las piernas.
"Ingold Denker!" diye bağırıyordu...
Está llamando a Ingold Denker...
Willoughby falan diye bağırıyordu. Sonra da vagondan dışarı fırladı. En son o zaman gördüm.
Gritaba algo sobre Willoughby, y luego corrió hacia los enganches y fue lo último que vi de él.
"Çok yaşa! Sen çok yaşa Petofi Sándor!" diye bağırıyordu.
"¡ Larga vida a Sándor Petófi!"
Ve sonra da yanlış tarafa koştum herkes geri dön, geri dön diye bağırıyordu.
Y luego corrí en la dirección opuesta, Y todos gritaban ¡ regresa! , ¡ regresa!
Dindinha koşarak geldi ve çıldırdı... "Sana kaç kez hamakta sigara içme dedim." diye bağırıyordu.
Dindinha vino corriendo y, encima, lo regañó... diciendo que estaba harta de decirle... que no se recostara en la hamaca fumando.
"Evlendiğim güne lanet olsun" diye bağırıyordu.
"¡ Maldito el día que me casé!", gritaba.
Kendisine bir araba çarpmadan önce "kötülüğün güçleri" diye bağırıyordu.
Un coche le había atropellado mientras no paraba de gritar algo sobre "las fuerzas del mal".
O, madenden dışarıya koşarken, kanlı cinayet diye bağırıyordu.
Salía del pozo de la mina gritando como una loca.
Bizlere moral vermek için Japonlara "Tanrı'ya yalvarmaya başlayın. Şimdi gününüzü göreceksiniz!" diye bağırıyordu.
Se dirigió a la cubierta diciendo "Rezad y pase la munición".
Herkes "Duce" diye bağırıyordu.
Gritábamos : "¡ Duce! ¡ Duce!"
"Eve gitmek istiyorum" diye bağırıyordu.
Sólo decía : "¡ Quiero irme a casa!" y decía mi nombre.
Bana mektubu ver diye bağırıyordu.
"Enséñame la carta, enséñamela!"
- Ne diye bağırıyordu?
- ¿ Y qué es lo que gritaba?
Dışarıda bir adam vardı, herkese "Durun orada!" diye bağırıyordu.
Y estaba este tipo. Agitaba un arma y gritaba : "¡ Quédense aquí!"
Dövüş alanında ha bire "Öldür onu, öldür onu!" diye bağırıyordu.
Siempre gritando en las peleas : "¡ Mátalo! ¡ Mátalo!"
Niye öyle yapmadınız, neden bunu yapmadılar diye bağırıyordu,
Estaba como loco, gritando por qué no hicieron esto o aquello.
Midem bulanıyor gibi olmuştu, ama kalabalık bi daha bi daha diye bağırıyordu.
I was feelin'kinda seasick, but the crowd called out for more.
Annem "Yardım et" diye bağırıyordu.
Mama gritó : "Ayùdanos, Tom".
Okul müdürüyle kapıcı bana tecavüz etti. Vali de bizi seyredip "Alabama'ya hoşgeldin" diye bağırıyordu.
El director y los vigilantes me han violado uno detrás de otro... mientras el gobernador Wallace en persona miraba y nos daba la bienvenida.
Çocuklar : "Niçin düğmeye bastın?" diye bağırıyordu.
Crios de todo el mundo gritando : "¿ Por qué apretaste el botón?"
"Kardeşim geliyor, kardeşim geliyor." diye bağırıyordu.
Y gritaba : "¡ Ahí viene mi hermano! ¡ Ahí viene mi hermano!"
Kafası Tarzan'ın vücudunun üstündeydi. "Seni yakalayacağım, McGlone" diye bağırıyordu. "Seni yakalayacağım!"
Y gritaba "te atraparé, McGlone". - "¡ Te atraparé!" - "Te atraparé, McGlone".
Hepsi "kan kan" diye bağırıyordu.
Aullando como lobas.
Ve Steve de "Emilio!" diye bağırıyordu.
Steve grito : ¡ Emilio!
Le George'u kilitleyelim diye bağırıyordu.
"Metamos a Le George en Le Armario".
Sığırcık "'Dışarı çıkamam, dışarı çıkamam! 'diye bağırıyordu. "
"No puedo salir", decía el estornino.
Sen misin "G"? diye bağırıyordu
"Eres G?" Eres tú G?
Çocuk "Red-Rum!", "Red-Rum!" diye bağırıyordu.
Y el chico empezaba a decir "Redrum Redrum".
"Baba" diye bağırıyordu, ve ben orada yapayalnızdım.
Estaba gritando : "¡ Papi!" y yo estaba sola.
Max'in beni ittiğini gördüğünde, ilk kez birinin bu kadar hızlı koştuğuna şahit oldum. Çocuğu itmeye, tekmelemeye başladı. "Ablamdan uzak dur!" diye bağırıyordu.
Cuando vio que Max me empujaba corrió a golpearlo, a patearlo y a gritarle que se alejara de su hermana.
Sanırım, dolabın içinde "Çıkart onu, çıkart onu! Benim peşimde!" diye bağırıyordu.
"Sácala, sácala, me está persiguiendo".
'diye bağırıyordu sinir krizleri ile evden ayrılırken.
'gritó mi Tío-abuelo mientras se iba muy enojado.
Kelepçeyi takmasa adamın gözlerini oyacaktı. Bana tecavüz ettin, diye bağırıyordu.
Pensé que ella le arrancaría los ojos antes de que la esposara, cuando gritaba que la había violado.
Beni öldürmeye çalışıyor! " diye bağırıyordu.
"¡ Auxilio! ¡ Auxilio! ¡ Me va a matar!"
"Yardım edin! Beni öldürmeye çalışıyor!" diye bağırıyordu.
Grita : " ¡ Ayúdenme!
"Ben bir şey yapmadım!" diye bağırıyordu. Nerede duruyordu?
"¡ No hice nada!"
Bir tanesi bacaklarını kaybetmişti ve "Vurun beni! Vurun beni!" diye bağırıyordu.
solo podíamos quedar allí, sin movernos, mirandoló.
"Lütfen yardım edin!" diye bağırıyordu.
" Ataque al corazón!
Neden "Kapat şunu Hogenstern, kıpırdama Leslie!" diye bağırıyordu?
. "Páralo. Quieto".
Çıldırmış gibiydi. "Ölüm Gezgini" diye bas bas bağırıyordu.
Estaba como loca. No paraba de gritar : "¡ Muerte Errante!"
Korkunçtu insanlar ağlıyor, bağırıyordu bazıları korkmuş bazıları ise kızgındı. Üstelik şimdi anımsadım da çok korkmuştum. Kız kardeşimi asla göremeyeceğiz diye düşündüm.
Era terrible, la gente llorando, gritando, algunos estaban asustados, algunos furiosos y recuerdo que yo estaba asustada.
Yardım edin! " diye bağırıyordu.
¡ Ayuda!
Ve kadının biri, "Winston ölecek" diye bana bağırıyordu.
Su dueña no paraba de gritarme que Winston iba a morir.
O ise kavganın ortasında gidiyorum diye bana bağırıyordu.
Ya me iba. Él me gritaba, porque estábamos en medio de una pelea.
Kaşı beni! " diye bağırıyordu. Her şey korkunçtu.
Todo fue horrible.
Anneleri Toby ve Matt diye bağırıyordu.
- La madre gritaba Toby y Matt.