Duruşma tradutor Espanhol
2,770 parallel translation
Duruşma hakimi Bayan Adalet...
La Justicia Ciega preside...
Duruşma hakimi saygıdeğer Craig Pelton.
Preside la sala el honorable Craig Pelton.
Duruşma devam ediyor.
La corte entra en sesión.
Duruşma hakimi Bayan Adalet... Allah'ım!
La Justicia Ciega preside... ¡ Dios mío!
Eğer beni ele geçirselerdi adil bir duruşma olmayacaktı.
Si me detuviesen, no tendría un juicio justo.
Bir ön duruşma oturumu garanti edilene kadar da derhal ilerlemek için hazırlıklı olacağız.
Tan pronto tengamos una audiencia preliminar, estamos preparados para avanzar inmediatamente.
Duruşma bittikten sonra ve kutlama yapıyorlardı.
Después de acabar el juicio y fueran a celebrarlo.
- Duruşma biteli haftalar oldu.
El juicio acabó hace semanas.
Sadece, duruşma için giyecek bir şeyler bulmama yardım et ve sonrasında hurra diyelim.
Solo ayúdame a encontrar qué ponerme para el juicio y después...
- Duruşma listesi oldukça kabarık da.
Tenemos una agenda muy completa.
Kariyerimdeki en önemli duruşma bu.
Este es el juicio más grande de mi carrera.
Duruşma sona ermiştir.
Se suspende la sesión.
Böylece Marshall'ın kariyerinin gidişatını değiştirecek duruşma başlamış.
Y así empezó el caso que cambiaría el curso de la carrera de Marshall.
Duruşma yarın ama Meahri şimdi gidiyor.
Aunque sea mañana... ella se va hoy.
En azından bir duruşma son bulacak.
Al menos habrá una respuesta.
Yarınki duruşma için iyi dileklerimizi sana gönderiyoruz.
Todos estamos pensando cosas positivas para la lectura de cargos mañana.
Bakın, eğer duruşma olsa bile ben aklanana kadar günlük işleri idare etmesi için geçici bir lider atayabilirim.
Miren, incluso si hay un juicio, estoy preparado para nombrar a un liderazgo interno para proceder con el día a día hasta que yo sea absuelto. Así que...
Bay Gardner ve müvekkilimiz aleyhindeki duruşma için devam etme niyetindeyiz.
Solicitamos una audiencia por prejuicio contra el Sr. Gardner y nuestro cliente.
Duruşma Hakimi Peter Dunaway.
El Juez Peter Dunaway preside.
Bu duruşma Yargıç Harrison Creary'nin Halka karşı Gwyneth Van Zanten davasında davalı ve savunma avukatı aleyhine önyargılı davranıp davranmadığını belirleme duruşmasıdır.
Esta es una audiencia para determinar si el Juez Harrison Creary tiene prejuicios contra la acusada y el abogado defensor en Pueblo vs. Gwyneth Van Zanten.
Bu duruşma, gerçekte, dava içinde dava...
Esta audiencia es, en efecto, un juicio dentro de otro juicio...
Bu duruşma, öfkenin de ötesine geçti.
Por sobre todo, este juicio me ha enfurecido.
Bu duruşma hemen, şimdi başlıyor.
Este juicio empieza ahora mismo.
- Duruşma Ölçer.
Es la versión de prueba del medidor.
Duruşma sırasında birbirimiz hakkındaki hislerimizi gösteriyor.
Se muestra cómo cada uno de nosotros siente durante todo el ensayo.
Veya neyse, bir fikrim var. Duruşma mı yapsak?
No, era - oh, Sabes, tengo una idea.
- Çok olur. Herkes için duruşma yapamayız.
No se puede tener un juicio para cada persona.
Duruşma yapılmıştı.
- Hubo un juicio.
Orijinal soygunun tüm detayları duruşma esnasında konuşuldu, ve hiç kimse dörtlünün Leviathan kasasına nasıl girdiğini öğrenemedi. Ancak dava konuşmalarını incelemeye değer.
Todos los detalles del crimen original, fueron aireados ante el tribunal, y nadie sabía exactamente como consiguieron entrar los cuatro en El Leviatán, pero vale la pena repasar las transcripciones.
Eğer geceyi bu duruşma metinlerini okuyarak geçireceksem bir baş yapıtın eşliğinde yapmam iyi olur.
Voy a pasar la noche leyendo transcripciones de la corte, me gustaría hacerlo, al menos, en la compañía de una pieza maestra.
More'un imarlı arazisi Açık bir duruşma dahi olmadan
hizo que recalificaran las propiedades sin que hubiera siquiera una vista pública.
Kısa keseceğim, duruşma için hazırlanın.
Apártense de todo y prepárense para el juicio.
Duruşma mı?
¿ Qué juicio?
Duruşma birkaç gün sonra. Ve hayatım o duruşmaya bağlı.
¡ El juicio será pronto y mi vida depende de ello!
Tüm soruşturma ve duruşma süresince.. ... Ryan Hardy ile çok yakınlaşır ve bir ilişki kurulur.
Y ella, durante la investigación y el juicio se acerca mucho a Ryan Hardy y se forma una relación.
Sana söz, adil bir duruşma olacak.
Pero te prometo que le harán un juicio justo.
Adil duruşma mı?
¿ Juicio justo?
Sorun şu ki, hakim bir duruşma hakkı tanıyana kadar o duruşmayı hak ettiğimizi gösteren delil keşfi hakkını alamıyorum.
Pero no he encontrado lo que necesito para probar que mereces una audiencia hasta que el juez la otorgue.
Duruşma 7 Kasımda görülecek.
La audiencia será el 7 de noviembre.
Duruşma yapılsın.
Que le hagan su juicio.
Duruşma yapıldı.
Y lo juzgaron.
Duruşma boyunca olan süre için ki işi ona vermem için bana yalvardı.
durante la duración de un juicio, en el cual me suplico para que le diera el trabajo.
Mahkemenin senin için verdiği duruşma kararları.
Inscripto para tratar de romper la decisión del juicio.
Duruşma günü parayı geri alacaksın.
Lo recuperarás el día de tu juicio.
Şu anda mahkemede bir duruşma var.
Hay actualmente un caso en la Corte.
Annesinin duruşma gününü hem oğlu, hem kendisi kaçırsa da Michael her şeyin yolunda gideceğini düşünüyordu.
Y aunque el juicio de su madre era algo que él y su compañero hijo universitario se perderían, Michael de verdad pensaba que nada podía ir mal.
Bu sadece bir duruşma ayrılması.
Es sólo una separación de prueba.
Ama duruşma yaklaştıkça Lucille tanığını kendinden soğutmamakta zorluk çekmeye başladı.
Pero a medida que el juicio se acercaba, se hacía más difícil para Lucille no alienar su coartada.
Ama Lucille'in duruşma haftasında daha da kötü haberler aldılar.
Y la semana del juicio de Lucille, recibieron una noticia aun peor.
Uzanamazsa bu duruşma burada biter.
Mire, estoy de puntillas. Si no lo alcanza, este juicio es una infamia.
Böylece Marshall'ın kariyerinin gidişatını değiştirecek duruşma başlamış.
Y así comenzó el juicio que cambiaría el curso de la carrera de Marshall.