Kapı zili tradutor Espanhol
245 parallel translation
- Kapı zili çaldı.
- Sonó el timbre... - ¿ Qué?
- Evet? Orada yaklaşık üç saat kadar konuştuk... -... sonra da kapı zili çaldı ve...
Hablamos durante tres horas, sonó el timbre, y...
- Şey, sonra kapı zili bir daha çaldı.
- El timbre volvió a sonar.
- Kapı zili katilin işaretiydi.
Era la señal del asesino.
Kapı zili çaldı ve Diane Redfern senin geceliklerinin içinde kapıya gitti.
Sonó el timbre y Diane Redfern se dirigió a la puerta con su bata.
Kapı zili çalarsa, cevap verme.
Si llaman al timbre, no abra.
Bu kapı zili. Cevap vereyim mi?
Es el timbre de la puerta ¿ Contesto?
Kapı zili gibi.
Como el timbre de una puerta.
Kapı zili bozuktu. Ben de içeri daldım.
El timbre estaba roto, así que entré.
Her kapı zili çaldığında saklanmaktan çok yoruldum.
Me cansa esconderme cuando suena el timbre.
- Ön kapı zili olabilir mi?
- ¿ Será el timbre de la entrada?
- Kapı zili çaldı.
- Sonó el timbre. - ¿ Qué?
-... sonra da kapı zili çaldı ve...
- entonces sonó el timbre, y... - Continue
Devam et. - Şey, sonra kapı zili bir daha çaldı.
Pues volvió a sonar el timbre.
- Kapı zili katilin işaretiydi.
-... fue la señal del asesino.
Kapı zili çaldı ve Diane Redfern senin geceliklerinin içinde kapıya gitti.
Sonó el timbre y Diane Redfern fue a abrir la puerta con su bata.
Bu, rahatsız edilmediğinden emin olmak için. Kapı zili çalarsa, cevap verme.
xx Si suena el timbre no conteste.
- Eğer kapı zili çalarsa ne yapıyorsunuz?
- ¿ Qué hace si llaman al timbre?
- ( Kapı zili ) - Haydi. Haydi.
Vamos, vamos.
Hayır, kapı zili bozuk.
No, el timbre no funciona.
Atik, sert konuşan lumbagodan mustarip binlerce ünlüden biri. Bu endemik hastalığı en iyi tanıyan adam Dr. Emile Konig. Doktor, cerrah, anüs uzmanı ve insan acılarının özverili savaşçısının kapı zili, bu akşamki kahramanımızınkinin üzerindeydi.
Uno de los varios cientos de famosos que padecen lumbago... una enfermedad sobre la que nadie sabe tanto como este hombre... el Dr. Emile Koning, médico, cirujano, proctólogo... y luchador contra el sufrimiento humano... vemos el timbre de su puerta sobre el del héroe de hoy... el contralmirante Humphrey De Vere.
Evet, kapı zili. Sağır değilim.
Sí, han llamado, no estoy sordo.
Kapı zili değil mi bu? Hayır.
- ¿ No acaban de llamar?
Aşkım, kapı zili çalıyor.
¿ Diga? Cielo, es el timbre de la puerta.
İçeri giremedik, geri gittik silahı aldık ve kapıya ateş edip açtık. Ve sonra kapı zili çaldı.
No pudimos entrar, regresamos, cogimos la pistola, abrimos la puerta y llamaron al timbre.
Kapı zili, telgraf gibi çalıyordu.
Sonó el timbre y apareció la chica.
Kapı zili çalar.
Yo oigo el timbre.
Kapı zili.
Es el timbre.
Kapı zili düzeneğini sevdim.
Me gusta la configuración de tu timbre.
Kapı zili o, Al.
Es el timbre de la puerta, Al.
- ( kapı zili ) - Ah.
El timbre.
Kapı zili çaldı, sen olduğunu sandım.
El timbre sonó, pensé que eran ustedes, y ahí estaba esta persona, ahí parada.
Tam o sırada kapı zili çaldı.
Y en este momento, tocaron el timbre.
Duvardan duvara parmak izleri, zili çekmeye çalışı, kapıdan kapıya umutsuzca kaçmaya çalışırken katilden düşene dek dayak yemesini görebilirsiniz.
Huellas por todas las paredes, tocó la campana, fue de puerta en puerta mientras luchaba en vano por escapar de los golpes del asesino que la abatió.
Bir süre önce kapının zili çaldı efendim.
Llamaron a la puerta hace un rato, señor.
Bakın çocuklar, zili çaldığınızda kapıyı açanlara çok un atmayın.
Niñas, cuando la gente abra la puerta no echéis demasiada harina.
Kapıyı kapatın ve zili çalarsam gelin.
Cierren la puerta con llave y vengan cuando yo llame.
Ben zili çalarken onlar kapıdan çıktı efendim.
Yo estaba llamando al timbre cuando ellas llegaban con el coche a la puerta.
- Kapıdaki zili yarın tamir ederim.
- Mañana arreglo el timbre de la puerta.
Kapı zili çalıyor.
Es el timbre.
Kapının zili çaldı.
El timbre sonó.
Bu çok garip. Zili çalmadan kapı açıldı.
Vaya, iba a llamar, pero se ha abierto la puerta.
Zili çalmadım ama kapıyı tıkladım.
No he llamado, pero he rascado la puerta.
Bu yüzden eve geri döndüm, zili çaldım da çaldım ama kapıyı kimse açamdı.
Volví a casa y llamé a la puerta una y otra vez. Pero no abría nadie.
Polisler kapılarına geldi. Deliler gibi zili çalıyorlar.
La policía está llamando a su puerta, se acaban de despertar.
Kapının zili çaldı, Neville.
Han llamado al timbre, Neville.
Söyle ona, 10 dakikaya kalmadan kapının zili çalacak ve basın içeri dalacak.
Dile que en diez minutos sonará el timbre de la puerta y sobrevendrá el caos.
Lord hazretlerinin evinin dışında peruk ve gözlüğü çıkarır ve saklar, sonra zili çalar, sofra hizmetçisi kapıyı açar ve onu içeri alır.
Antes de entrar en casa de su excelencia se quita y esconde la peluca y los anteojos después toca el timbre, el mayordomo abre la puerta..
ölen ve bize para bırakan benim amcamdı [kapızili çalar] işte mektuplar, o bizim miras çekimiz.
Ya que fue mi tío quien murió y nos dejó su dinero. Ese es el correo. Es nuestro cheque de la herencia!
bu parayı ailece bulduk ailece harcayacağız [kapızili çalar] ben bakarım.
Obtuvimos este dinero como familia y lo gastaremos como familia! Yo voy.
Bir notla, kapının altından bıraktık, zili çaldık...
Escribimos una nota, la deslizamos por debajo de la puerta y tocamos el timbre.
kapı çalıyor 27
kapı açık 188
kapı açıldı 20
kapı çaldı 17
kapı orada 19
kapı açılır 17
kapı kilitli 66
kapı sıkışmış 16
kapı açıktı 87
kapı açık 188
kapı açıldı 20
kapı çaldı 17
kapı orada 19
kapı açılır 17
kapı kilitli 66
kapı sıkışmış 16
kapı açıktı 87