Ne yazıyordu tradutor Espanhol
346 parallel translation
Bize verdiği mesajda ne yazıyordu?
¿ Qué recado nos dio? .
Notta ne yazıyordu?
¿ Qué decía la nota?
O hattan giden ilk telgrafta ne yazıyordu biliyor musunuz?
¿ Saben cuál fue el primer mensaje que se envió por ese cable?
Ne yazıyordu?
¿ Qué dice?
Gazetelerde ne yazıyordu?
¿ 10 millones? ¿ Cuanto pone en los periódicos?
Ne yazıyordu, hanımefendi?
¿ Qué es lo que leyó, señora?
Ne yazıyordu mektupta?
¿ Qué decía la carta?
İncil'de ne yazıyordu?
¿ Qué dice en la Biblia?
Mektupta ne yazıyordu?
¿ Y esa carta?
Ne yazıyordu?
¿ Qué decía?
" Sordum o tatlı kıza orada ne yazıyordu
" Y yo dije :'¿ Qué hay escrito, dulce hermanita? '
- Ne yazıyordu?
- ¿ Qué decía?
Randevu defterinde ne yazıyordu?
¿ Qué había apuntado en esa agenda?
Ne yazıyordu notta? - "Vietnam'daki savaş bitsin." Öldü.
- Paz en Vietnam.
Ne yazıyordu?
¿ Y qué hay escrito en ella?
Dövizinde ne yazıyordu?
¿ Y qué ponía en tu pancarta?
Dünya yok olduğunda uzay gemisinin tarih göstergesinde ne yazıyordu?
El calendario de la nave, ¿ qué marcó luego de la bomba?
Tanrı bilir ne yazıyordu.
O eso parece.
- Ne yazıyordu? "Değerli eşyaların riskte" gibisinde bir şey yazıyordu. Cüzdanımda olacaktı, göstereyim.
Se dijo, "Su valor está en peligro." Voy a mostrarle a ustedes.
Mektupta ne yazıyordu? Hiç öğrenemedik.
¿ Que había escrito en la carta... que nunca pudimos descubrir?
Ne yazıyordu?
¿ De qué està hablando?
Ne yazıyordu?
- ¿ Qué decían?
Kartta ne yazıyordu?
¿ Qué decía la tarjeta?
Herald'da başka ne yazıyordu?
¿ Qué decía el Herald?
Ne yazıyordu?
Qué decía?
- Ne yazıyordu?
¿ Qué decía?
Dağda ne yazıyordu?
¿ Qué está escrito en la montaña?
Raporda ne yazıyordu bilmek.
saber que era lo que decia el reporte.
Dudağındaki o dövmede ne yazıyordu?
¿ Qué decía el tatuaje del labio?
Sizce mektupta ne yazıyordu?
¿ Qué cree que decía la carta que se intercambiaron?
Ne yazıyordu?
¿ Qué le escribe?
- Ne yazıyordu? - Hiçbir şey ve her şey.
Nada... y todo.
- Ne yazıyordu?
- ¿ Qué dice?
İnsanların ne kadar çok yürürse o kadar sağlıklı olacağı yazıyordu.
Decían que la gente se sentiría mucho mejor si andara más.
Bir hafta kadar sonra bir not geçti elime. Mektubu geri almak için ne yapmam gerektiği yazıyordu.
Una semana después, recibí una nota diciendo qué hacer para recuperar la carta.
İlk öğrendiğim, Paris'teki klinikten gelen bir telgraf vardı "Yeğeniniz aklını kaçırdı. Ne yapalım?" yazıyordu.
Primero me llegó un cable de la clínica en París diciendo : "Su sobrina perdió el juicio. ¿ Qué hacemos?"
Ne yazıyordu?
No sé.
Ne yazık ki, Marketa bunu ciddiye alıyordu.. ... ve her türlü bedensel arzuyu reddediyordu.
Desafortunadamente, Marketa se lo tomó en serio, y se negó a cualquier deseo.
Okulun ilk günüydü ve öğretmen gelen çocukların isimlerini yazıyordu. - Adın ne?
Era el primer día de colegio... y la maestra estaba anotando los nombres de los chicos cuando llegaban.
Ne yazıyordu?
¿ Qué era?
Ama mahrem yaşamlarında, ne kadar kaynaşsalar da, ne yazık ki içten gelen bir yabancılaşma, genç kadını giderek kocasından uzaklaştırıyordu.
Como su vida se hizo mas íntima... se creó una distancia creciente entre ella y él.
Notta ne yazıyordu?
¿ Qué decía?
Peki hayattayken Mösyö Schneider Metropolitan Müzesi'ne rapor mu yazıyordu?
Y monsieur Schneider, mientras vivía, elaboraría sus informes para el Museo Metropolitano de Nueva York.
Çok önemli olmadığı yazıyordu. Bundan daha önemli ne olabilir.
Es adulta, independiente, trabaja y sabe administrar el dinero.
- Ne yazıyordu?
- No tengo idea.
Ne yazıyordu?
¿ Qué ponía?
Antijen üzerinde çalışmaya devam ettik. Ne yazık ki, makro virüs, çok hızlı çalışıyordu.
Continuamos trabajando en el antígeno, pero el macrovirus fue más rápido.
İnsanlar bize Tanrı gibi davranıyordu. Ama ne yazık ki bugün hepimiz yüksek ücretler alan otomobil tamircileri halini aldık.
La gente nos trataba como dioses... en comparación a los mecánicos de auto caros... en que todos nos hemos convertido.
- O sayfalarda ne yazıyordu?
¿ Qué había en esas páginas?
- Paltonu ütülüyordum ondan bir kağıt parçası düştü. Ne yiyeceğin yazıyordu...
ahí dice lo que tienes que comer... y también lo que no.
- CRD yazıyordu. Ama yeterince yaklaşıp ne olduğunu göremedim.
Decía CID, pero no pude acercarme lo suficiente para ver qué era.
yazıyordu 71
ne yapıyorsun 7063
ne yapiyorsun 66
ne yapacaksın 1355
ne yaptın 710
ne yapıyorsunuz 1080
ne yapıyorsun burda 17
ne yapmak istiyorsun 234
ne yapıyorsun ya 16
ne yani 731
ne yapıyorsun 7063
ne yapiyorsun 66
ne yapacaksın 1355
ne yaptın 710
ne yapıyorsunuz 1080
ne yapıyorsun burda 17
ne yapmak istiyorsun 234
ne yapıyorsun ya 16
ne yani 731
ne yapabilirim 379
ne yapacağız 1293
ne yapayım 319
ne yapıyorsun orada 124
ne yazık 321
ne yapmam gerekiyor 155
ne yapıyorsunuz siz 45
ne yazık ki öyle 24
ne yaptım ben 178
ne yapıyorsun sen 411
ne yapacağız 1293
ne yapayım 319
ne yapıyorsun orada 124
ne yazık 321
ne yapmam gerekiyor 155
ne yapıyorsunuz siz 45
ne yazık ki öyle 24
ne yaptım ben 178
ne yapıyorsun sen 411