Anlarsın tradutor Francês
5,982 parallel translation
Onu tanırdım derken, belirli, profesyonel bir anlaşmamız vardı, anlarsın ya...
Et par connaitre je veux dire que nous avions un arrangement professionnel. Vous me suivez?
Anlarsın ya Finn.
Tu comprends, Finn?
Evet. Adamların tepesi atar, anlarsınız ya?
- Les mecs peuvent péter un câble.
Cindy'nin ölümü... benim için bir geçiş töreniydi, anlarsın ya.
Cindy est morte, c'est.... un rite de passage pour moi, tu comprends?
Ateş etme olayı onu çok korkuttu, anlarsın ya.
La fusillade lui a vraiment fais peur, tu sais?
Anlarsın ya, çakallar gibi?
Comme les coyotes?
- Anlarsınız ya.
Tu sais?
Anlarsın.
Tu le sais.
Çok hayalet var, anlarsın ya?
Beaucoup de fantômes, tu vois?
Çünkü ona yardım etmek istiyorum, anlarsınız ya.
J'ai envie de l'aider, vous savez?
Ama eninde sonunda sana yetişir ve gerçek sorunun buranda olduğunu anlarsın.
Mais tôt ou tard, ça te rattrape... le vrai problème que tu as est tout ici.
Narcisse, onların topraklarına el koyarsa bunu anlarsınız.
Vous le saurez si Narcisse possède leurs terres.
" Son yaklaştığında ve sandığın tüm gerçekler yıkılmaya başladığında yaşadığın hayatın anlamını düşünürsün ve sonunda önemli olan tek şeyin sevgi olduğunu anlarsın.
( Aiden ) : Lorsque la fin approche, Et tout ce que tu pensais vrai commence à s'écrouler, tu considères le sens de la vie que tu as vécue, et tu réalises que la seule chose qui n'ait jamais comptée pour toi, à la fin,
Anlarsınız ya?
Tu sais?
Yakında anlarsın.
Vous vous en rendrez vite compte.
Deniz Kuvvetleri subayı profiline uymuyordu, anlarsın ya?
C'était bizarre. Il n'avait pas l'air d'un officier de la Marine.
Onu biraz tanımalıyım diye düşündüm. Anlarsın ya?
Je me suis dit que je devrais le connaître.
Evet, Breena ve ben sadece tüm bu şeyleri evden çıkarmayı istiyoruz, anlarsın ya?
Bientôt. Breena et moi voulons juste sortir tout ça de la maison.
Anlarsın ya?
Justement, je ne commence pas.
Bizi yakalayacak olurlarsa şey yapmanı anlarsın ya, işini yapmanı istiyorum işte.
S'ils nous rattrappent, j'aurais besoin de toi pour... tu sais, faire tes trucs.
Öylesine takılıyordur. Anlarsın ya, şakasına?
Peut être qu'il blaguait juste, genre, tu sais, juste déconner.
Anlarsın ya, "iş dünyasına girmek" bebek.
Vous savez, entrer dans le milieu, bébé.
Sen yasadan ne anlarsın ki?
Que connais-tu de la loi?
Sanırım hep iyi adam olmaktan yoruldum, anlarsın ya?
Je crois que je suis fatigué de toujours être le gentil gars, tout le temps, tu sais?
Her zaman anlarsın.
Tu l'as toujours été.
Her zaman ona güvenmeni ister, anlarsın ya.
Il veut que je lui fasse confiance.
Ama sana bir uğrayabilirim, anlarsın ya.
Mais je peux venir plus tard.
Anlarsın.
Tu trouveras.
Umarım, beni anlarsın.
J'espère que tu comprends.
Kime el altından para vereceğini bilmekle alakalı anlarsın hani.
Quelles pattes graisser, si tu vois ce que je veux dire.
Hislerimi anlarsın sonuçta.
Tu sais ce que je ressens, non?
Kafa buluyorum birader. - Anlarsın ya.
Je te fais marcher, petit.
Ama bu adamın, aradığınız kişi olduğunu düşünmemin sebebini anlarsınız.
Vous voyez pourquoi je crois que c'est votre type.
Nefes almak çok zor, anlarsın ya?
C'est juste difficile de respirer, tu sais?
Gerçekten bir yuvan olduğunu bu şekilde anlarsın.
C'est comme ça que tu sais que tu es vraiment à la maison.
Sam, onunla New York'a gitmemi istedi. Anlarsın ya, onunla birlikte oraya taşınmamı...
Sam m'a demandé d'aller avec elle à New York, tu vois, d'emménager avec elle.
Anlarsın, gösteri için.
Tu sais, pour le spectacle.
Dairenizi geri istediğinizi biliyorum ve ben akıllı bir adamım. Gitmeden önce tek istediğim birazcık "anlarsınız ya."
Les filles, je sais que vous voulez votre appartement et je suis un homme raisonnable, donc tout ce que je veux avant de partir c'est un petit vous savez quoi.
Anlarsın.
Tu sais.
Anlarsın ya, keyfini çıkar.
tu sais, mettre du courant.
Yani, babam birini öldürmeye hazırmış gibi duruyor anlarsın ya, her zamankinden fazla, ne zamandan beri...
Mon père est prêt à tuer quelqu'un, comme d'habitude, jusqu'à ce que...
- Hastalıktan ne anlarsın sen Woodhull?
Que savez-vous de la maladie, Woodhull?
Seni yemeğe götürmek istiyorum, anlarsın ya.
Je veux t'emmener dîner.
Sen ne anlarsın?
Que sais-tu?
Umarım şunu anlarsın sana olanlar şahsına yönelik değil.
J'espère juste que tu as compris que ce qui t'arrive n'a rien de personnel.
Anlarsın... Sen aslında benim kendimle yaptığım bir tartışmanın parçasısın.
Oh, et bien, vous voyez, vous faites partie d'une dispute que j'ai avec moi même.
Haklı bir panik var. Anlarsın.
C'est une véritable... une véritable peur, ça.
Seksin harika olduğunu öyle anlarsın.
C'est comme ça que tu sauras que le sexe était parfait.
Biraz ilerideki bir evde çalışıyordu. Anlarsın ya...
Ecoutez, je vais vous dire un secret mais pas ici.
Yani anlarsın.
Mais, en général, il attrape ses fesses et crie : "Gros caca!"
Bu, anlarsın ya, harika bir gitar.
C'est une super guitare.