English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Francês / [ B ] / Bızım

Bızım tradutor Francês

11,729 parallel translation
Seni yalnız bıraktığım için.
- De t'avoir laissée seule.
Polis raporlarına göre, kurbanımız Josh arkadaki yatak odasında bıçaklanmış.
Selon les rapports de police, notre victime Josh a été poignardé à mort dans la chambre du fond.
- Sizi bırakmayacağımızı garanti ederim.
Et je garantis qu'on restera chez vous. Voici le problème, Kévin.
- Birini liste dışı bırakmışsın. Tüm hisseleri aldığımızı anlayınca anlaşma yaptığımız anlayacak ve borçlarını ödeyecekler ve iş elimizde patlayacak.
- Tu as oublié un nom, et dès qu'ils réaliseront qu'on a acheté tous les autres, ils sauront qu'on a un accord et ils réclameront leur dette et tout explosera.
Ben ne bu kızlarımızın ne de oğullarımızın ordu tarafından onların bu şekilde saldırıya maruz bırakılmayı hakettiklerine inanmıyorum.
Ce que je crois est que nos filles et nos fils Méritez mieux de ce que l'armée les traite Quand ils ont été assaillis.
Görev gücünün bulması için bir mektup bırakacağız yarattığımız KVY önbelleğinde iyileştiğin yazacak.
On cache une lettre que ton équipe trouvera dans le disque dur du SVR que nous avons fabriqué et que tu as récupéré en Italie.
İşte, fakirleri İsa'dan mahrum bırakırsak, Bay Marlott kendimizi de mahrum etmiş olmaz mıyız?
Vous voyez, M. Marlott, si nous renions le Christ pour les pauvres, ne le renions-nous pas pour nous-mêmes?
97'de yaptığımız ufak Bağdat bombalaması var ya... -... işte o bıldır ki hurmalar geldi kıçımızı tırmalıyor.
Notre petit bombardement de Baghdad de'97 est revenu nous emmerder.
B planımız mı var?
- On a un plan B?
Seni yalnız bırakacağımı mı sandın?
Tu pensais que j'allais te laisser seule, hein?
Bir an öleceğimi ve çocuklarımı bu dünyada korumasız bir şekilde, acınası kaderimde ki gibi bırakacağımı sandım.
L'idée de mourir en laissant mes enfants seuls dans ce monde, non protégés, susceptibles de souffrir de mon sort.
Suç işlemeyi bıraktım ve kız kardeşimle neredeyse bir yıldır konuşmadım.
Je suis sorti du crime, c'est pour ça que j'ai pas parlé à ma soeur depuis un an.
Seni yalnız bıraktığım için özür dilerim.
Je suis désolé de t'avoir laissé seule.
Sizi yalnız bırakayım.
Je vous laisse tous les deux.
Etrafımda gezinmeyi bıraktığınız ve saç telini bulup DNA'sını çıkartmama yardım ettiğiniz için çok uzun sürmez.
Pas longtemps, à condition que vous arrêtez de faire du sur-place et de me laisser extraire l'ADN de ces cheveux.
Kızımı bırakmayacağım.
Je ne vais pas laisser ma fille.
Stash'ın saçmalıklarından bıkmadınız mı?
On a fini avec les conneries de Stash?
Onu öylece orada bıraktınız mı?
Donc tu l'as juste laissée là-bas?
Ben Barry B. Aradığınız için teşekkürler.
C'est Barry B Merci de m'avoir fait sonner.
Nerede oldukları, onları nereden ve ne zaman aldığımız, nerede ve ne zaman bıraktığımız.
Où ils sont, où et quand on les récupère, où et quand on les dépose.
Arkamızda bırakacağımız tek şey cesetler olacak.
Je ne laisserai que des cadavres.
- Pardon, amcayı rahat bırakır mısınız?
Qu'est ce que vous lui voulez? Lâchez-le!
Seni çok fazla yalnız bırakmışım.
Je t'ai laissé seule trop longtemps.
Seni yalnız bırakmayacağım.
Je ne te laisse pas seule.
Kılıçlarını kuşanmaları için onları yalnız bırakayım.
Je vous accompagne. Laissons-les grincer des dents ensemble.
- Not bırakmışlar mı? - Yok, kızı arabasının koltuğuna öylece bırakmışlar.
Il y avait un mot?
- Sen ne diyorsun kızım? - Kızı rahat bırak.
Hé, laissez-la tranquille.
Biraz yalnız bırakır mısın, lütfen?
Je pourrais avoir un peu d'intimité s'il-vous-plait?
Onu uzun süre yalnız bırakmayalım.
Mais il faut pas trop la laisser seule.
Ne yapacaksın yani? Onu burada bırakacak mıyız?
Tu vas l'abandonner ici?
Önümüzdeki birkaç hafta için dışarda olacağım, bana bir mesaj bırakırsanız en kısa sürede sizi ararım.
Je ne serais pas joignable durant les prochaines semaines, laissez-moi un message, et je vous rappellerai dès que je le pourrais.
Böyle bıraktığımız sürece daha da fenalaşacak.
Plus on attend, pire ce sera.
E bırakmam lazım, maksadımız da bu zaten değil mi?
Faut que je décroche, non?
Neden bu savaş kazanılana kadar farklılıklarımızı bir tarafa bırakmıyoruz?
Maintenant pourquoi ne pas mettre nos différents de côté jusqu'à ce que la guerre soit gagnée?
Adli uzmanımız gerekli incelemeyi yaptı. Yüzbaşı Landis'i öldüren bıçak olduğu kesin.
Nous avons fait des tests- - on dirait que votre couteau correspond à celui qui a tué Capitaine Landis.
Şimdi farklılıklarımızı bir kenara bırakalım ve Marjorie'nin iyileşmesini kutlayalım.
D'accord, mettons nos différends de coté et ce soir c'est pour fêter la guérison de Marjorie.
Ben sizi yalnız bırakayım.
- Je vous laisse.
Sürekli bunun başınıza gelmesinden bıkıp usandınız mı?
Vous en avez marre que ça vous arrive toujours à vous?
Ben Steve Pinington. Çekmesi zor olan yara bantlarından bıkıp usandınız mı?
Vous en avez marre des pansements durs à enlever?
Bu işi polise bırakıp bir adım ötede durmalıyız.
On doit le dire à la police et nous retirer.
Yalnız bırakayım seni.
Je vais te laisser seul.
Sanırım bu olay şüphe bırakmaksızın Jekyll olduğunu kanıtlıyor.
Et je pense que cela prouve assurément que c'est Jekyll.
- Rahat bıraksanız bitecekti.
Ça le serait si vous m'aviez laissé tranquille.
Bir noktada bırakacak mıyız dansı?
Hum, est ce qu'on va arrêter de faire ça?
Sana dışarıda yalnız bırakmayalım demiştim.
Je savais qu'on n'aurait pas dû le laisser seul dehors.
- Elbette. - Sizi yalnız bırakayım.
- Certainement.
Ben sizi yalnız bırakayım.
Eh bien, je vais vous laisser.
- O zaman sizi yalnız bırakayım.
- C'est tout. Je vais vous laisser.
Onları geride bıraktığımız fikrinden kurtulamıyorum.
Je ne peux m'arrêter de penser que nous les avons abandonné.
Bıraksaydı yapacağımız şeyi yapmalıyız.
Nous devons faire ce qu'elle aurait dû nous laisser faire dès le début.
Lütfen Bay Silva, bizi bırakmanız gerek.
S'il vous plaît M. Silva, vous devez nous laisser partir.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]