Dans etmek tradutor Francês
5,155 parallel translation
Kesinlikle benimle dans etmek istiyor. - Öyle mi? Bunu görmek isterim.
- Il m'a fait danser - pas de problème, je veux voir ça
Ama bu şarkıya bayılıyorum ve gerçekten dans etmek istiyorum.
Mais j'adore cette chanson et je veux vraiment danser.
Dans etmek mi istiyorsun?
Tu veux danser?
Dans etmek matematikseldir.
Danser c'est mathématique.
- Dans etmek ister misin?
- On danse?
Şarkı söylemek, dans etmek, yeni insanlarla tanışmak ve ardıma bakmamak istiyorum.
Je veux chanter, et je veux danser, et je veux rencontrer de nouvelles personnes, Et je ne veux pas regarder en arrière.
Zoey dans etmek ister misin?
- Tu t'appelles comment? - Zoey. - Tu viens danser?
- Buna rağmen yine de şenliğe gidip prensin huzurunda dans etmek istiyor! - İnsanlar sana güler!
- On rira de toi
Dans etmek ister misin?
Hé, tu veux danser?
Dans etmek ister misin, maskeli adam?
Tu veux danser, homme masqué?
- Dans etmek ister miydiniz Sinyorita?
Vous dansez, señorita?
Çocuklar... her zaman yüksek tempolu bir şarkıyla başlayıp dans etmek... sonra da komediye geçmek iyi olur.
Les gars... C'est toujours bon de commencer par un numéro de chant et de danse et d'enchaîner avec la comédie.
Benimle dans etmek seni korkutmuyor mu?
Danser avec moi ne t'effraie pas?
Salt-N-Pepa'nın adımlarıyla dans etmek belli bir güven gerektirir.
Ça prend de la confiance pour danser sur du Salt-N-Pepa.
Ve ben de hemen içeri girip onu kollarıma alıp....... dans etmek istedim. Anlıyor musun?
J'avais envie de courir la prendre dans mes bras... et de danser!
Camdan bir yastığın üzerinde dans etmek gibidir.
- S'il vous plaît. C'est comme danser sur un oreiller en verre.
Ben tahmin ediyorum o kim bilir ne kadar söz konusu oda yaşadı. 26 bireysel DNA profilleri Ben tespit etmek mümkün olduğunu Uzun yeterli.
Je suppose qu'il est resté dans la chambre depuis qui sait combien de temps. Assez pour que je puisse identifier 26 profils d'ADN différents.
Bunu itiraf etmek ne kadar acı verse de söylediğiniz şeylerin doğru bir kısmı olabilir.
Et même si ça me peine de l'admettre, il y a peut-être du vrai dans ce que vous avez dit.
Gelip dans mı etmek istiyorsun?
Tu veux venir faire la danse?
Ve Mary ülkesine göndermek için birliklere ihtiyacı olduğunda, yardım etmek için birden bire ortaya çıktın, çünkü beni adamlarım pusya düşürülmüştü.
Et quand Mary a eu besoin d'envoyer des troupes dans son pays, vous avez été subitement là pour aider, parce que mes hommes ont été piégés.
İkincisi, onu kurbanın evine delilleri yok etmek için girerken yakaladık.
Ensuite, on l'a attrapé en train de s'introduire dans la maison de la victime pour détruire les preuves.
- Görevim görevinde sana yardım etmek.
- J'ai été appelé pour vous aider. Dans votre mission.
Oregon da iptal etmek zorunda kalacak gibi.
- Oregon est dans tous ces états. - Probablement car elle n'a pas assez d'attention.
Sanırım ailedeki kimse bunu kabul etmek istemiyor ve onlar için yazık ki güzel bir anma konuşması hazırlamıştım.
Mais j'imagine que personne dans cette famille ne veut l'admettre, et c'est dommage parce que j'ai un super éloge.
Fedaral bir soruşturmayla işbirliği falan yapamam. Ama ne ile uğraştığımı izah etmek için bir şeyler yapmalıyım.
Je peux pas coopérer dans un enquête fédérale, mais j'ai quelque chose à faire pour justifier l'affaire, dans laquelle j'étais impliqué.
Sizi kontrol etmek üzere bir dakikada buraya gelirler.
Ils vont être ici dans une minute vous consultez.
Saygısızlık etmek istemem ama aynı fikirde değilim. Ben daha ziyade Pissarro'nun izinden gidiyorum.
Mais si je peux me permettre, je suis plus dans la lignée de Pissarro.
Ülkeye hizmet etmek için Asker ya da politikacı olmak zorunda değilsin.
Pas besoin d'être dans l'armée ou d'être politicien, pour servir ton pays.
- Dans etmek istiyorum.
Je veux danser.
Queens'deki o yazmanlığı kabul etmek?
Reprendre le cabinet dans le Queens!
Başkan Ticaret, üç gün içinde Kragle'ı dünyayı yok etmek için kullanacak mıydı neydi. Şimdi tam çıkartamıyorum.
Comme quoi le Président l'utiliserait pour détruire le monde dans 3 jours, ou je ne sais quoi.
Polonyalı Yahudileri elimine etmek için Hitler'in Nihai Çözüm'ünden ilk bahsedenin "Times" olduğunu biliyor muydun? 28. sayfadaydı.
Tu savais que la Solution Finale d'Hitler d'éliminer les Juifs polonais a été mentionnée pour la première fois dans le Times?
Yeni teşhis koyulmuş hastaların olabilecek bütün ihtiyaçlarına yardım etmek için 25 eğitimli kriz danışmanımız var.
Nous avons formé 25 conseillers de crise pour aider les nouveau cas diagnostiqués dans leurs différents besoins.
Müdürün odasında kimseye yardım etmek zorunda değilsin.
Tu n'auras personne à aider dans le bureau du Directeur.
Lokantanın önündeyim ve birinin iptal etmek için arayıp aramadığını defalarca sorup durdum.
Je suis dans la rue, devant le restaurant. Je suis entré pour jeter un coup d'oeil peut-être trois ou quatre fois. J'ai demandé si quelqu'un avait appelé pour signaler un empêchement.
80 li yıllarda Saddam'ın, İran'ı tek vuruşta yerle bir etmek için bir silah geliştirmekte olduğu bilgisine ulaştık.
Dans les années 80, on disait que Saddam développait une arme capable d'anéantir l'Iran à elle toute seule.
Eğer Bahçe'ye yeniden girersek yalnızca, Bahçe'yi bir kez daha yok etmek için gireriz.
Si on entrait de nouveau dans le jardin d'Éden, on le détruirait une fois de plus.
Onlara gerçekten yardım etmek istiyorsan özel bir okulda parlayacaklardır.
Et si tu voulais aider, elles s'épanouiraient dans le privé.
Kutsal Yolcular hayatta kalışımızın kahramansı destanında bize yardım etmek için yaratılmışlardı.
Les Pilgrims ont étés conçus pour nous aider dans notre Quête Héroïque pour la Survie.
Dans etmek istiyorum.
J'aimerais danser.
Annemi ziyaret etmek için ormana.
Dans les bois jusqu'à Maman
Bence bu konuşmaya sabah ciddi bir şekilde devam etmek en iyisi olur.
On devrait continuer cette conversation dans la matinée quand tu auras dessaoulé.
Kahrolası bir Cadılar Bayramı partisi için sokaklara protesto etmek için çıkacak değilim.
Je ne vois pas l'intérêt d'aller dans la rue manifester contre une fête d'Halloween.
Hayatım boyunca kimsenin kurallarını takip etmek zorunda kalmadım.
Dans ma vie, Je n'ai jamais suivi les régles de personnes.
Koca oğlanla dans mı etmek istiyorsun.
Tu veux danser, mon grand?
Bizi Cüce cin'e kurban etmek için mi bu klübeye getirdiler ve kilitlediler?
Alors, ils nous ont mis dans cette cabine ils nous ont enfermés là-dedans pour nous sacrifier à un lutin?
Dans mı etmek istiyorsun?
Tu veux danser?
Ben bir hafta içinde Jane kontrol etmek döneceğim.
Je reviendrai voir Jane dans une semaine.
Filmlerdeki rüyalardan nefret etmek mi? Ne bu?
Détester les rêves dans un film?
İstediğim şey yaşamak, ibadet etmek sükunetle öldürmek ve huzur içinde ölmekti.
Tout ce que je veux c'est prier, tuer dans la solitude et mourir en paix.
Ama Tammy hiç hırsız olmadı. Ama Tammy hiç hırsız olmadı. O babamın fabrikasındaki kasaları test etmek için çalışırdı.
Il testait les coffres-forts dans l'usine de mon père.