Etrafta tradutor Francês
9,027 parallel translation
Etrafta "Asla kaybetmem." havaları atıyorsun.
T'as l'air au-dessus de l'échec.
Etrafta koşuşturmayı bırakır mısın?
Veux-tu arrêter de t'amuser?
- Etrafta insanlar var adamım... - Biliyorum. - Basın mensupları dahil.
Il y a des gens ici, vieux, incluant un membre de la presse.
Etrafta tuğla gibi kaset taşıyorsun.
Tu transportes une brique qui joue une cassette.
Dur biraz, Jim! Etrafta gezip insanları kovacak bir elemanım yok çünkü bazı elmasını yemeyi kesmeyen güvenilmez pislik tamamen sinirimi bozuyor.
Je n'ai pas le luxe de pouvoir virer les gens à tour de bras, parce qu'un abruti, qui n'en finit plus de manger sa pomme, s'est senti insulté.
Gecenin bir yarısı dışarıda tek başıma neden etrafta dolandığımı biliyor musun?
Tu veux savoir ce que je faisais là au milieu de la nuit, au volant de ma voiture?
Hiçbir şey olmamış gibi etrafta dolaşıyordun.
Tu marchais comme si rien ne s'était passé.
Etrafta dolaşıp, bir şeyleri berbat ediyorum.
Je fous le bordel partout où je vais.
Bilirsin işte, etrafta uçabileceğim.
Pour aller partout.
Sanırım onu biraz daha etrafta tutacağız.
On va s'amuser un moment.
Yani, burada oturumlarda çalıyor, etrafta yardım ediyor.
Il a joué toutes ses sessions et il nous a aidés, ici.
Bir şeyler gizleyerek etrafta dolaşmak giderek garip hissettiriyor..
Il est rare de marcher, se faufiler dans ce sens.
Sadece etrafta takıldım ve izledim.
J'ai juste trainé autour et regardé.
Şöyle diyelim. Varsayalım arabanla birine çarpmış ol ve etrafta kimse yok.
Admettons... que tu renverses quelqu'un avec ta caisse.
Bilirsin işte içinde şu küçük dönen bıçaklardan vardı ve kardeşim etrafta koşup dolanıyordu bağırarak benimle alay ediyordu ya da işte çocukların yaptığı tarzda şeyler yapıyordu.
C'était une de ces vieilles tondeuses... tu sais, avec des lames rotatives, que tu pousses? Et ma sœur sautait partout, et elle... faisait un peu la folle et elle... se moquait de moi et tout ça. Enfin, le genre de bêtises que les enfants font.
Hadi M sahadaki bir adamın bunlarla yarışabileceğini söyleme. Öldürme yetkisiyle etrafta koşturmanın.
Allons, M, vous ne pouvez pas me dire que quelqu'un sur le terrain peut rivaliser avec tout ceci, en courant dans tous les sens avec un permis de tuer.
- Sizi hiç etrafta göremiyorum.
Je vous vois jamais dans le coin.
Yani onunla etrafta dolaşacak mıyız?
En mode portable?
Bilmiyorum, etrafta çok fazla insan vardı, gerçekten düşünmüyordum.
Je sais pas. Y avait du monde.
Yalnızca bir gece çalışması gerekiyor ve etrafta kızağı ve sihirli ren geyikleriyle uçuyor.
Il bosse qu'une nuit, à la cool sur son traîneau. Il a des rennes magiques.
Büyük ve siyah bir şey, etrafta geziniyordu.
C'était une grande forme noire qui flottait en l'air.
Bütün o vahşiler etrafta gezerken insan güvende olamıyor dışarıda.
Oui, on n'est jamais trop prudent par ici, avec tous ces sauvages qui se baladent.
Etrafta çavuş ya da asker göremiyorum.
Je ne vois pas de pin.
Etrafta başkalarını görürsek ikinizi de infaz ederiz.
Si nous en voyons d'autres, nous vous executerons.
Etrafta bir sürü heykel falan...
C'est plein de statues et de...
Tuhaf bir yere iniyor, etrafta boş boş dolanıyor ve püf, yok oluyoruz. Evet.
Nous atterrissons dans un endroit étrange, nous errons, puis, pouf, on en a terminé.
Etrafta çok güzel şeyler var.
Il y a de beaux poissons, ici.
- Etrafta kurtlar olabilir.
Il y a peut-être des loups qui rôdent.
Ben de senin yerinde olsam etrafta hava atarak gezmem.
Si j'étais vous, je ne me baladerai pas avec l'étiquette des habits, visibles.
Etrafta kimse yok.
Il n'y a personne.
Siz ve adamlarınız, etrafta tepinmekte harika bir iş çıkardınız.
Vous et vos hommes, vous avez piétiné partout.
Evinin kapılarından içeri gir ve etrafta bakın biraz.
Va fouiner un peu chez lui.
Bir epidural hematomayla etrafta dolaşmak çok tehlikelidir.
Je veux dire, déambuler aux alentours avec un hématome péridural est très, très dangereux.
En azından etrafta bu yüzyılın kaçırılmayacak adamı gibi dolanmıyorum.
Au moins je me vante pas d'être le coup du siècle.
Bir daha bomba falan görmek istemiyorum etrafta.
Vous devez arrêter ces folies d'attentats à la bombe.
Hiç sevdiklerinin belki de öldürülmediğini ama senin etrafta olmana dayanamadıkları için canlarına kıydıklarını düşündün mü?
Tous tes proches se sont fait abattre, mais pas toi? Peut-être qu'au lieu de se faire tuer, ils se tuent eux-mêmes parce qu'ils n'arrivent pas à te supporter.
"Çünkü etrafta dolaşabilmesi gerek".
"pour pouvoir se déplacer."
Biliyor musun? Artık Aaron etrafta eskisi kadar fazla olmayacak.
Mais je crois qu'on ne verra plus tellement Aaron.
Carlos, etrafta polisler var.
Carlos, c'est plein d'agents de police.
Belki etrafta birileri vardır da benimle oyun oynar ve konuşur.
Est-ce qu'il y a quelqu'un dans le coin qui voudrait... jouer avec moi... me parler.
Ve kim etrafta bir çantanın içinde kafa taşır ki?
Et qui transporte une tête dans un sac?
Size para verirsem etrafta tek harcayabileceğiniz yer burası, biliyorsunuz değil mi?
Tu réalises que si je te donne l'argent, c'est le seul endroit ici où tu pourras le dépenser.
En önemli şey her zaman etrafta olman.
Il faut que tu sois tout le temps avec moi.
Etrafta kimse yok gibi ~
Il semble n'y avoir personne
Yaralı bir şekilde etrafta dolanıyorsa, mutlaka güvenlik kamerasına yakalanacaktır.
Si elle circule et qu'elle est blessée, elle sera sûrement repérée par les caméras de surveillance.
Abbott, etrafta kimseler yokken sürekli gece yarılarına kadar çalışıyormuş.
Abbott a beaucoup travaillé la nuit, quand il n ´ y a personne.
Hayır etrafta çok fazla engel var.
négative, trop de dangers, trop de dangers.
- Etrafta çok az araba var.
Il n'y a pas de voitures dans les environs.
Ben'i etrafta göremiyorum.
Je ne vois pas Ben.
Odada etrafta uçarken lambaya çarpar.
Ça arrive tout le temps.
Etrafta uyuşturucu satıcıları vardı..
C'était des dealers.