Gün gelecek tradutor Francês
819 parallel translation
"Bir gün gelecek, bir uzay gemisi aya gidecek" "ve oradaki altınları dünyaya getirecek..."
Un jour viendra où le premier vaisseau spatial ira sur la Lune pour chercher de l'or et le ramener sur Terre!
Bir gün gelecek, tüm doktorları bu ülkeden attıracağım.
Un jour, je chasserai tous les médecins!
Gün gelecek düşmanların Kazbah'tan gitmene artık engel olmayacak. Ne demek istiyorsun?
Il y a un jour... où ceux qui veulent ta peau... pourront pas t'empêcher de quitter la Casbah!
Prensim bir gün gelecek
Un jour, mon prince viendra
Prensim bir gün gelecek
Un jour... mon prince viendra
Gün gelecek, hayatımın sonuna dek böyle bir otelde...
Un de ces jours, je passerai toute ma vie dans un hô...
Gün gelecek Bay Esas Ortak yanıma gelecek ve yanıldığınızı söyleyeceksiniz.
Un jour, M. le Majoritaire, vous admettrez votre erreur.
Asla benim yanımdan ayrılma, gün gelecek donup kalacaklar.
Si tu tiens bon, nous les écraserons!
Gün gelecek, seçim yapmak zorunda kalacaksın.
Un jour, il faudra choisir.
Gün gelecek bu yaptığına çok fena pişman olacaksın.
Amèrement!
Bir gün gelecek ve buradan çok uzaklara gideceksin, Portugal.
Un jour, vous irez trop loin, Portugal.
Gün gelecek, senden hiçbir şey istemeyecek.
Bientôt, il n'en aura même plus envie.
Gün gelecek o gülümseme yüzünden silinecek Danny.
Un beau jour, vous perdrez votre sourire.
Gün gelecek dibe vuracaksın ve kemiklerin un ufak olacak.
Un beau jour, vous toucherez le fond et c'en sera fait de vous.
Gün gelecek bunu anlayacaksın! - Sus artık Janet! - Aptalsın sen!
Tu es aveugle!
Bir gün gelecek bu kasaba beş yıl geri kalacak.
En un jour la ville reculera de cinq ans.
Bir gün gelecek uzay gemileri diğer gezegenlere gidecekler.
Des vaisseaux spatiaux iront sur d'autres planètes.
Gün gelecek birimiz veya ikimiz de özgürlüğünü isteyecekti bunu biliyorduk.
Nous savions qu'un jour ou l'autre, l'une de nous desirerait sa liberte!
Gün gelecek kimsenin ayıplamayacağı bir evim olacak.
Un jour, j'aurai une maison où on n'aura pas honte de venir.
Bir gün gelecek, bana geleceksin ve diyeceksin ki,
Bientôt, tu viendras me voir... et tu me diras :
Önemli olan aşkımız. Gün gelecek bu işleri hepten bırakacağız.
L'important c'est de s'aimer... et faire la grimace à tout le monde.
Bir gün bir kurşun gelecek ve bunlar bir işe yaramayacak.
Un jour tu te prendras une balle et tout ça sera sans valeur.
Bir gün o kurt gelecek. Bu aptallardan her şey beklenir.
Mon Dieu, si la guerre revient...
Bir gün yabancı gezegenler ve yıldızların ardındaki kasvetli ve menfur yerler için risk almaya mecbur bırakılma sırası size gelecek.
Je me demande ce qu'ils penseront de lui. Tout cela vous va bien, Cabal.
Senin Shylock'u oynayacağın gün de gelecek.
Et un jour, tu joueras Shylock.
O gün yakında gelecek, çocuklarım.
Bientôt, ce jour viendra, mes enfants.
O gün de gelecek.
Il nous le paiera.
Hepimizin başına gelecek bir gün.
Nous y viendrons tous.
Bence bir gün bir müzede sergilenecek dünyanın her yerinden insanlar onu görmeye gelecek.
Un jour, il sera accroché dans un musée, et des gens du monde entier viendront le voir.
Bence bir gün bir müzede sergilenecek ve dünyanın her yerinden insanlar onu görmeye gelecek.
Un jour, il sera accroché dans un musée, et des gens du monde entier viendront le voir.
Bir kaç gün size çok uzun bir süre gibi gelmeyebilir Bay Emmerich. Ama, bunlar elimdeyken, bana yıl gibi gelecek.
"Quelques jours" peuvent vous sembler peu, mais a moi, avec ces pierres, cela semblera très long.
Birkaç gün için, bu gelmiş gelecek tek hediye olacakmış gibi görünmüştü ancak sonra gerisi de gelmeye başladı.
Un moment, nous crûmes qu'il serait le premier et le dernier.
O gün er ya da geç gelecek.
Ça viendra.
Bir gün sıra sana gelecek.
Un jour, ce sera toi.
"Sadece üç gün dayanın. Takviye gelecek."
"Tenez trois jours jusqu'à l'arrivée de la colonne de secours."
Bir gün doğru kız gelecek ve beni alacak, evleneceğiz.
Un jour si je "la" rencontre, je l'epouserai.
İnsanlar bir gün buraya gelecek. Yani gelecek bin yıl sonra.
Et plus tard, les mineurs iront chercher ce charbon, mais il faudra encore attendre des millions d'années.
Bir kaç gün içinde, içiler gelecek ve sonra... sorun nedir?
Nous attendons les maçons. Vous avez l'air soucieux...
Her gün bir haber gelecek diye bekliyorum.
Que puis-je faire? Chaque jour, je pense qu'il y aura des nouvelles.
Yarın buraya bir tren gelecek. Ertesi gün de sizi Omaha'ya götürür.
Le train vous portera à Omaha après-demain.
Mayınlar hakkında siz gitmeden bir ya da iki gün önce haber gelecek.
On en saura plus la veille de l'opération.
O gün de gelecek!
Ne comptez pas la-dessus.
O gün de gelecek!
N'y compte pas!
Dediğiniz gün de yakında gelecek.
Ce qui ne saurait tarder.
Babam tekrar eski varlığımıza kavuştuğumuzda... ki o gün de yakında gelecek demişti... aç olmanın nasıl bir şey olduğunu unutmamalısın demişti.
Mon père a dit que lorsque nous aurions à nouveau ce qu'il faut, et ce temps viendrait, disait-il, je ne devais pas oublier ce qu'est la faim.
Bir kızın olduğunda bunun riskleride var Bir gün o sana gelecek ve " Onu seviyorum.
C'est ce qu'on risque quand on a une fille.
O gün de gelecek, ve geldiğinde sana korkunç bir hayat yaşatacağım.
Ce jour arrivera, et alors, je te rendrai la vie dure.
Bir gün O gelecek.
Lui le prince charmant
Evet, öyle bir gün gelecek.
Oui, pareil jour arrivera.
Zaman : Yarından sonraki gün. ( Gelecek anlamındaki yarın )
Nous sommes dans un futur proche, en un recoin éloigné de l'univers.
Bir gözüm hep üzerindeydi çünkü biliyordum ki bir gün parçalar bir araya gelecek ve hatırlamaya başlayacaktın.
Il fallait que je termine le travail. Vous seule connaissez la vérité.
gelecek misin 89
gelecek 246
geleceksin 36
gelecek hafta 86
gelecek misiniz 18
gelecekte 47
gelecek mi 35
gelecek yıl 29
gelecekler 59
gelecek ay 37
gelecek 246
geleceksin 36
gelecek hafta 86
gelecek misiniz 18
gelecekte 47
gelecek mi 35
gelecek yıl 29
gelecekler 59
gelecek ay 37