Insanlar mı tradutor Francês
18,407 parallel translation
İnsanların savunmasız duruma düşmelerinden sıkıldım.
J'en ai marre des gens placés dans des positions de vulnérabilité.
Laurel'ın intikamını almak için yapamayacağım bir şey yok Darhk'ın diğer insanları incitmesini engellemek adına... -... ve bunun sonu nereye varacak bilmiyorum.
Il n'y a rien que je ne ferais pas pour venger Laurel, pour empêcher Darhk de blesser qui que ce soit, et je ne sais vraiment pas où ce chemin mènera.
Birkaç gündür insanların Black Canary'i bir suçluymuş gibi göstermeye çalışmasına tanık olmak zorunda kaldım.
Au cours des derniers jours, j'ai dû m'asseoir et écouter les gens dépeindre Black Canary comme une criminelle.
Yani Oliver, sırf Felicty seni terk etti diye insanların kurtulmaktan aciz olduğuna mı inanmalıyım?
Et alors, Oliver, juste parce que Felicity t'a quitté, je suis supposé penser que tous les hommes sont incapables de rédemption?
Sana yardım etmek istiyorum, fakat burada masum insanlar da var. Beyni yıkanmış insanlar, ve onlar ölmeyi hak etmiyor.
Je vais plutôt essayer de t'aider, mais il y a des gens innocents ici, des gens à qui on a lavé le cerveau et ils ne méritent pas de mourir.
Rusya'ya geri döneceksin ve bu Kovar'ı alaşağı edeceksin ama şu an burada yardımımıza ihtiyacı olan insanlar var.
Tu retourneras en Russie, et tu feras tomber ce Kovar, mais il y a des personnes ici et maintenant qui ont besoin de notre aide.
Olsaydım bile nereye tahliye edeceğim bu insanları?
Et même si c'était le cas, où exactement dois-je les évacuer?
... ve sırf oynadığım rollerden dolayı, insanlar her zaman gerçek hayatımda da çok ciddi olduğunu zannediyor.
... et à cause de mes rôles, les gens ont assumé que je suis très sérieuse dans la vraie vie.
Sizlere ne kadar mutlu olduğumu anlatamam. Nihayet birçok ortak ilgi alanımı paylaşabileceğim bir grup akranımı bulmak... Derken burada oturan insanlar çıkagelir.
Je ne peux exprimer à quel point je suis heureux d'avoir enfin rencontrer un groupe de personnes avec lesquelles je partage autant d'intérêts communs... et voilà les gens qui habitent ici.
Bay Quagmire, o seks rehabilitasyonunu tamamlayıp topluma karşı olan borcumu ödedim ama insanlar hâlâ benden korkuyor!
M. Quagmire, j'ai terminé le stage et j'ai payé ma dette envers la Société.
Bu insanların bizim anlayışımızın ötesinde güçleri var.
Ces gens, ils ont les pouvoirs qui dépassent notre compréhension.
Asıl muazzam olan şey, bizi kovalayan insanlar için yol yardımı gibi davranıyor oluşumuz.
Ce qui est étonnant, c'est que nous portions assistance à ceux qui nous pourchassent.
İnsanlar diğer Nainsanlarla olan bağımı görünce korktular.
Les gens ont eu peur de mes liens avec les autres Inhumains.
Seni önemseyen ve burada yaptığımız şeye engel olmaya çalışan insanlar aynı.
Ces gens dont tu te soucies essayent de nous arrêter.
S.H.I.E.L.D.'daki insanlar benim arkadaşım.
Ces agents du SHIELD sont mes amis.
Eninde sonunda hatalı kullanım ya da yanlış ellere düşmesinden dolayı masum insanlar acı çekiyor.
Elles finissent par être mal utilisées ou tombent entre de mauvaises mains, et des personnes innocentes souffrent.
İnsanları geçek düşmanımızla, Çamur Doğumlularla savaşmaya hazırlayın.
Préparer les gens à combattre notre véritable ennemi, l'Mudborn. Aller!
Listeyi sizin alıp insanları aramanız daha iyi olmaz mı?
Prends plutôt la liste, c'est toi que les gens préfèrent.
İnsanları dava etmek konusunda söylediklerin dikkatimi çekti.
Quand vous avez parlé de m'attaquer en justice, ça m'a intrigué.
Çalıştığım insanlar seçti.
Tu l'étais pour les gens avec qui je travaille.
Birlikte çalıştığım insanlar birer katil.
Mes employeurs, ce sont des assassins.
Bu insanlar birçok kez hayatımı kurtardı.
Ces gens m'ont sauvé la vie un million de fois.
Tanıdığım insanların yarısı o ilaçlardan kullanıyor.
La moitié des gens que je connais en prend.
Şu bana dün ateş eden insanlar var ya, bilekliğin sende olduğunu öğrenirlerse sana da ateş etmeye başlarlar.
Ceux qui m'ont tiré dessus vont découvrir que tu l'as, et ils tireront sur toi.
Emrine çalıştığım, birlikte çalıştığım insanlar birer katil.
Ceux pour qui et avec qui je bosse sont des tueurs.
"İnsanların zamanını boşa harcama." Oturalım mı?
Ça fait gagner du temps. Asseyons-nous.
Yardım etmeye çalıştığınız için sağ olun ama bu düğüne dünyadan insanlar gelecek.
Merci de vouloir aider, mais j'attends des gens du monde entier.
- Sadık olduğun insanlar bunlar mı?
Ce sont à ces personnes que tu es loyal?
Bunlar, haklarında bir şey bilmeden birlikte iş yaptığım insanlar.
Et ce sont ces personnes avec qui je suis entré en affaires avant que je les connaisse mieux.
Takımla ilgili olay, onu kapatmalıyız, ve bunu öyle bir şekilde yapmalıyız ki bu noktaya gelinirse, insanlar bunu ciddiye aldığımızı anlamalı.
L'incident avec l'équipe, nous devons en finir et nous devons le faire de manière que les gens comprennent que nous nous en sommes occupés sérieusement.
O yerdeki insanlar yatırım yapmaya yeterince ilgili değilse...
Si les gens de ce niveau sont pas intéressés de mettre de l'argent...
Amaç, insanların izlemesini sağlayıp yapım maliyetinden daha çok reklam alarak para kazanmaktı. Bunu başardı.
Il fallait de l'audience, pour que la chaîne vende de l'espace pub et que la série rapporte plus que ce qu'elle avait coûté.
Yanımda getirdiğim insanları neden geride bırakayım ki?
Pourquoi j'abandonnerais ceux que j'ai amené avec moi?
Çok aptalım! Ellerim sadece insanları kutsamayı biliyor.
Mes mains ne savent que bénir.
Sayın Başbakan, altmışlarda sokaklarda protesto eden genç insanların dilinde bir sürü dalalet vardı. Bir şey hariç ;
Voyez-vous, M. le Premier ministre, dans les années 1960, les jeunes qui protestaient dans la rue débitaient toutes sortes d'hérésies, sauf pour une chose :
İşimi kaybedebilirim. Zaten başımın belaya girmesini akbaba gibi bekleyen insanlar var. - Narkotik de dahil.
Je pourrais perdre mon boulot, sans parler d'avoir déjà assez de gens furieux contre moi qui voudraient me voir dans le pétrin pour quelque chose, incluant les stups.
Saklamaya çalıştığım onca sır, diğer insanların anlamayacağı şeyler.
Tous les secrets que j'ai essayé de cacher, des choses que les autres ne comprendraient pas.
Herkese göre sıradan bir adli tıp yardımcısıyken gücümü gizlice S.T.A.R. Labs'daki arkadaşlarımın yardımıyla suçla savaşmak ve benim gibi meta-insanları bulmak için kullanıyorum.
Pour le reste du monde, je suis un scientifique ordinaire, mais secrètement avec mes amis de chez S.T.A.R Labs, je combats le crime et cherche des métahumains comme moi.
Oradaki insanlar inancımıza hasret.
Notre foi manque aux gens de là-bas.
Goto'nun insanlarını tanımıyorum.
Je ne connais pas les gens de Gotô.
Bizim yaşımızdaki insanlar bu sıcakta uzaklara seyahat etmemeli.
S'il vous plaît. Je suis trop vieux pour voyager par cette chaleur.
Ancak dostlarımızı öldürünceye kadar işkence eden bu insanları sevemiyorum.
Mais je ne ressens aucun amour envers ceux qui torturent nos amis à mort.
İnsanlar başkasının ruhuna müdahale etmemeli Buda'nın yöntemiyle ve sizin yönteminizle diğerlerine yardım etmelidir.
Personne ne devrait interférer avec l'esprit d'un homme. Aider autrui, c'est la voie du Bouddha et la vôtre également.
Ben, insanlarım beni sevdiği için buradayım.
Tu réalises que je suis là parce que les miens m'aiment.
Aşağıda ticaret yaptığım insanların Farrell şaraplarına bir düşkünlüğü var.
Les mecs avec qui je traite en bas, aiment la gnôle des Farrell.
İnsanlarımız sırayla aldılar.
Enfin, chacun leur tour.
İnsanlarımızın hayatı ve özgürlüğü için endişeleniyorum.
Inquiet pour la vie et la liberté de notre peuple.
Değil mi? İnsanları etrafta bir yabancının olacağı fikrine alıştırmam lazım.
Je dois préparer beaucoup de gens à accepter l'idée d'une étrangère parmi nous.
Şöyle... sen ve annem, tamam mı, her zaman bir şeyler yapıyorsunuz ya da şunu, bunu yapmıyorsunuz çünkü insanların sizi izlediğini düşünüyorsunuz.
C'est comme... Maman et toi, vous faites toujours des trucs ou vous faites pas tel ou tel truc en fonction du regard des autres.
Siyah insanlar ırkçı olamaz mı?
Les Noirs peuvent pas être raciste?
Senin için insanlar ölüyor, sense onları satacak mısın?
Des gens sont morts pour vous, et vous allez les vendre?